Spiritüalizm

BEDENE VE BİLGİYE KARŞI SORUMLULUK

 

Ergün ARIKDAL

Bedenini yönetmekte olan ruh varlığı, fizik evrenden gelen olumsuz tesirlere karşı direnç göstererek, onlara uyum sağlayabilmeyi öğreniyor. Bu çaba organizmanın gücünü geliştirir.

Fizik dünyanın zararlı etkileri var mıdır, diye bir soru aklımıza gelebilir. Bu zararlı etkilerin bir kısmı, fizik dünyada yaşayan biz varlıklar tarafından meydana getirilmiş olmakla beraber, bizzat fizik dünyanın kendi tekâmül süreci içerisindeki değişimi de bedenlerimiz üzerine etki yapar.

Fizik dünya, yani şu koca dünya, planetimiz kendine göre bir değişim ve bir başkalaşma içerisindedir. Bunları meydana getirirken, birtakım tesirler ortaya çıkar, bu tesirler bizim fizik bedenimize de etki eder. Fizik bedenimiz dünyaya her zaman uyum sağlamıyor. Ve biz birtakım rahatsızlıklarla, birtakım aksayan sonuçlarla karşılaşıyoruz.

Buna kendimizi sigortalayabilmemiz için, yapabileceğimiz yegâne şey, yüksek bir moraliteyi ayakta tutabilmek, besinlerimizi ona göre ayarlayabilmektir. Bu vejetaryen olmak demek manasında değildir. Mümkün olduğu kadar vücudumuzda az tortu ve asit bırakan, iç organlarımızın aşırı çalışmasına engel olmak için çalışmak gerekir. Yani karaciğere, mideye, pankreasa, kalbe yüklenmek gibi şeylerden vazgeçmek ve onların hepsini dengeli bir şekilde çalıştırmak lâzımdır. Hepsi aynı derecede yorulmalı veya hepsi aynı derecede dinlenmeli.

Alfa Ritmi:

Bu bakımdan, uykuya önem vermek gerekiyor. Fazla uyku uyumak mühim değildir, derin ve çok dengeli şekilde ve zamanında uyumak mühimdir, insan zihninin alfa ritmini sık sık yakalayabilmesi çok önemlidir. Alfa ritmi, bir an için gözlerimizi kapattığımız andan itibaren duyularla olan algılamalarımızın gevşemesi veya ortadan kalkmasıyla meydana gelen, beyin dalgalarındaki bir düşüştür. Bunu her zaman yapabiliriz, yani alfa ritmini yaşamda uygulamak lâzımdır.

Bu konuda birçok bilgiler verilmiş olup pratiği zor olan şeyler değildir. Bilimin beyin dalgaları, beyin elektriği üzerinde yapılan çalışmalarla ortaya çıkmış ritimlerdir. Bu ritimleri yakalamanın faydası var. Transa giren gerçek medyumlarda, büyük konsantrasyon içerisine giren gerçek yogilerde daima bu alfa ritmine rastlanıyor. O alfa ritmi elde edildikten sonra trans olayı veya derin konsantrasyon meydana geliyor. Bu nedenle alfa ritmi önemlidir. Uykuda da bunu kazanma yollarına bakmak lâzım.

Fiziki Çaba:

Tüm çalışmalarda düşünce ve niyet önemli bir faktördür. Şüphesiz pozitif düşünce içerisinde kalmada fizik çabaların pek rolü yoktur. Fizik çabalarla olsa olsa gerçekten kaba fizik enerjiyi harcamış oluruz. Aslında onun harcanmasına ihtiyaç yok, o insanın o çabayı göstermesinin arkasındaki sebep, kendi iç varlığındaki rahatsızlıktır. Sanki o şekilde bir sükûnete, bir sağlığa kavuşacağını zannediyor. Hâlbuki yanlış, o şekilde sağlığa kavuşulmaz. Asıl sağlık meselesi insanın zihninde başlar ve zihninde biter. Düşünce meselesidir.

Doğum Gelişim İçindir:

Kendi varlığımıza uygun tarzda yaşamak zorundayız ama o da çok zor. Fizik dünyamızın, planetimizin birtakım değişimler içerisinde olması da bizim bedenimiz üzerinde hakikaten tahripler ve olumsuz tesirler meydana getirmektedir. Bunun kabul edilmesi gerekir. Her şeyin suçlusu biz insanlar değiliz. Bedenini yönetmekte olan ruh varlığı, fizik evrenden gelen olumsuz tesirlere karşı direnç göstererek, onlara uyum sağlayabilmeyi öğreniyor. Bu çaba organizmanın gücünü geliştiriyor.

Bu şekilde, burada kalan yeni kalıtımlar, DNA’lar ve diğer tesirlerle, gelecek nesillerde çok daha güçlü bir şekilde insan bedeninin meydana gelmesine sebep oluyor. Bu da ayrıca bir vazifedir. Ama tembellik yapıp dünya böyle de, o zaman ne kabahatimiz var, demeyelim, bu da bir eprövdür. Bu şekilde biz, bizden sonra enkarne olacak varlıkların bedensel imkânlarını geliştirmenin vazifesini de yapıyoruz. Bedensel yeni imkânlarla boşu boşuna doğmuyoruz.

Yalnız kendimiz için değil; şu bedeni eskitelim, yok edelim, istediğimiz gibi kullanalım manasında değildir bedenlenmek. Doğuşun da çok büyük hikmetleri, sebepleri vardır, kuru kuru bir tekâmül için doğulmaz. Bir enkarnasyon çok büyük bir evrensel araştırmadır, bu araştırmayı yapabilmek çok büyük bir görevdir, gerçek ibadet de budur.

Görünenin Arkası:

Tanrı’ya eğer kulluk yapılmak isteniyorsa, enkarnasyonu en iyi şekilde değerlendirmenin yoluna bakmak lâzım. Egoistçe değerlendirme olmaz. Enkarnasyon meselesi üzerinde hepimizin iyice düşünmesi gerekir. Doğum nedir, doğmak nedir, niçin doğarız, doğarken ne gibi olaylar olmaktadır, hangi mekanizmalar çalışmaktadır? Doğum plânlan nelerdir, bir varlık doğarken nasıl bir haritayla veya bir plânla, bir mukaveleyle gelir?

Bu mukavele nedir? Kime karşı mukaveledir, neler yapılacaktır ve niçin? Tüm bu ne oluyor? ların cevabı, fiziğin arkasındaki gizli manayı ya da görünenin arkasındaki görünmeyeni bilmek, anlamak manasınadır. Biraz evvel ifade etmeye çalıştığımız gibi, fizik dünyasının bizim bedenlerimiz üzerinde tahripkâr bir etkisi var derken, demek ki yaptığımız, doğum mukavelesinde biz bunları da kabul edip inmişiz.

Neden inmişiz, niçin kabul etmişiz bu kadar zor bir işi? İnsandan başka kimsenin yüklenmediği, meleklerin bile yüklenmediği bu vazifeyi niçin alıp inmişiz biz? Kuran’da buna benzer gayet güzel bir ifade vardır. Meleklere teklif eder de, onlar yapamayız derler, insanoğlu der, bunu aldı indi. Yani o hem akıllıdır, hem de kendine zulmeder manasında, öyle değişik bir ifade kullanılmıştır. Ama o bilgi insan için söylenmemiştir, oradaki itiraz eden varlıklar için söylenmiş bir sözdür o ifadeler.

Böyle büyük bir yükü alıp inmiş olan bir insan varlığının, yaptığı hareketlerin arkasında da daha başka türlü anlamların olması gerekir. Spirit bilgi bizden bunu istiyor, bunları kavramamızı istiyor. Bunlar kavrandıkça ve anlaşıldıkça, biz görünenin arkasına uzanabilir ve görünenin görünmeyenler tarafından yönetilmekte olduğunun farkına varırız.

Görünen her şeyin, görünmeyenlerin eseri olduğunu anlayabilirsek, o zaman yavaş yavaş biz işte o görünmeyene nüfuz etmeye çalışırız. Onu anlamak ise kâinatın ve varlık olmanın manası, ruhsallığın derinliği, eşyanın tabiatı hakkında bilgiler edinmemizi sağlar.

Beşerî zihniyet olarak, ilk önce görünenin arkasındaki, maddenin arkasındakini aradık. En sonunda dediler ki, atom vardır, elektronlar vardır, vs… Sonunda görünmeyene doğru tedricen gidilmiş ve görünmeyenler her şeyin sebebidir tarzında bir sonuç bugün fizik dünyasına hâkim olmaya başlamıştır.

Maddî dünyadaki araştırma yöntemini biz kendi manevî hayatımız, kendi varlığımız için de yapabilmemiz gerekir. Bir atomcunun, bir fizikçinin yapmış olduğu çalışmayı, kendi iç bünyemiz için de yapabiliriz. Fizikçiler onu yapmışlar, görünen eşyanın, maddenin, taşın toprağın suyun arkasındaki asıl yapıya, moleküler ve atomik yapıya kadar ulaşmış, onu da aşmak suretiyle dışarıdaki bütün bu oluşların sebebine inilmeye çalışılmıştır.

Varlıksal Araştırma:

Zaten en son dayanılan nokta ise bilindiği gibi enerji alanları gerçeği ile yüz yüze gelinmesidir. Bugünkü genetik bilimin ortaya çıkışı, kromozomlardaki durumlar, DNA’lardaki araştırmalar ileri bir seviyeye gelmiştir. Fatalistçe kolaya kaçarak Allah her şeye kadirdir dememek gerekir. Allah her şeye kanunlarıyla kadirdir, bilgisizce bir şey olmaz, kuru kuruya inanılsın diye değildir o söz. Allah’ın bu kudretinin nasıl olduğunu merak ediyorsan, sana ben akıl verdim diyor, araştır bul, beni tanımak ve anlamak istiyorsan.

Sufilerin meşhur bir sözü vardır. Tanrı kendisini büyük bir hazine olarak kabul etmiş ve o hazineyi bütün varlıklara beni bilesiniz diye açmıştır. Hazinemin ne olduğunu anlayasınız diye yaradılış yaptım, tarzında çok sembolik, çok eski bir sözdür. Sufilerin yarattığı bir sembol değil, çok eski Kadim bilgelere ait olan bir semboldür, onların bilgeliğinden gelen bir sembolü sufiler de kullanmışlardır.

Demek ki her ne olursa olsun, biz insanlar hangi metodu kullanırsak kullanalım, olmakta olan her şeyin arkasındakini, onu etkileyen, onu meydana getiren, daha derin sebepleri öğrenmek zorundayız. Örneğin vücudumuzun şekli, durumu vs. bile araştırma konusu. Neden insanların boyları standart olmuyor, kilolarımız niye var, bunları ortadan kaldıralım gibi araştırmalar var. Bütün bunların DNA’yla alâkası var mı, kromozomlardaki birtakım değişikliklerin meydana getirilip getirilemeyeceği, hatta plânlama ve insan kopyası çıkartma meseleleri üzerinde duruluyor. Tüm bu tür enteresan çalışmalar biraz da tehlikeli görünümde devam ediyor.

21.Asırdaki Sorumluluk:

Genetik araştırmalarda çok önemli şeyler oluyor. Bunun bir manası da insan ruhunun madde üzerindeki hâkimiyetinin derecesini bize göstermeye yarıyor. İnsanlara ne imkânlar tanınıyor, bundan sonra ne gibi büyük sorumluluklar gelmek üzeredir. 21. asrın sorumlulukları, 21. asrın güçlükleri nelerdir ve hangi tehlikelerle karşı karşıyayız?

21.asırda ne açlık, ne nüfus plânlaması bizim için tehlike değil, savaş bile tehlike değildir, asıl tehlike bugünkü bilimde elde etmiş olduğumuz bazı imkânlardır. Nasıl bir liyakattir, nasıl bir iştir, tabiî bilemiyoruz, buna aklımız ermiyor. Bunlar çok tehlikeli şeyler. Örneğin biraz önce bahsettiğimiz genetikte oynamalar gibi.

Bunları çok ince bir şekilde kullanabilmek güzel şeyler ama kullanma sorumluluğunu taşıyacak güçte değiliz henüz. Olduğu gibi fizik bedenle alâkalı birtakım birdenbire büyük dejenerasyonlara gitmek mümkündür. AİDS çocuk oyuncağı kalır, o derecede çok güçlü işlerle uğraşılıyor, çok özel yerlerde bunlar yapılıyor. Bu hususta, büyük tartışmalar başlamış vaziyette, Amerika’da ve Avrupa’da, onların aydınları bunlarla meşgul. Yurt dışındaki gerçek aydınların çalışmaları bu tür geniş kapsamlı insanlığı topyekûn ilgilendiren işlerdir.

Edebiyatçıları, şairleri, bilim adamları, insanlığın geleceğiyle alâkalı, bilime karşı sorumluluğumuz nedir? Elde ettiğimiz bu bilgiye karşı acaba biz gerçekten o sorumluluğu taşıyacak olgunluğa geldik mi, gelmedik mi gibi sorunları tartışıyorlar.  Kaynak; Ruh ve Madde Dergisi, Haziran 1997

Çiğdem Sarıgül

Çocukluğumdan beri bu evrendeki gerçek rolümüzü, gerçekten nereden geldiğimizi, nereye gideceğimizi araştırıyorum. : )

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu