soul_take_flight_by_kimded-d78tloh

Psikoloji Literatüründe Mitolojinin Kullanılması

 

Psikomitolojik Terimler

Doğaya ve insana özgü hayal ürünü öyküler toplamı olan mitoloji, tıpkı bilim gibi insanın evreni ve dünyayı algılama, açıklama ve anlamlandırma çabasının bir ürünüdür. Mitoloji ve bilim etkileşimi, uygarlık tarihinin başlangıcından bu yana varlığını sürdürmektedir.
İnsan yaratıcılığının dışa vurumu olan mitoloji, günümüz biliminde özellikle terminolojik bağlamda yoğun olarak kullanılmaktadır. Bu noktada mitolojik semboller; insan varoluşsal oluşumuna ışık tuttukları ve anlatım kolaylığı sağladıkları için tıp, psikoloji, sosyoloji, iletişim ve yönetim başta olmak üzere pek çok disiplin tarafından yeğlenmektedirler.

3900ccde48bef93f7d1731cc1e364e0fDoğa güçlerini ve doğaüstü varlıkları konu alan hayal ürünü öykü anlamına gelen ‘mythos’ ile söz ya da akıl anlamına gelen ‘logos’ kelimelerinden oluşan mitoloji ‘mythology’, insanlığın geçirdiği gelişim aşamalarını ve düşünme atılımlarını gösteren en önemli bilgi kaynağıdır.
İnsan doğasına özgü semboller toplamı olarak tanımlanabilen mitoloji; kültürün ana dinamikleri olarak niteleyebileceğimiz din, bilim ve sanatın gelişiminde öncü bir rol üstlenmiştir. Bu bağlamda psikolojinin bir bilim dalı olarak var olmasından önce; insanların mitler aracılığıyla içsel tepkilerine ve yaşam dinamiklerine ilişkin ipuçları sunduklarını ve insan doğasına ilişkin bulguların sistematize edilmesi sürecine ışık tuttuklarını ileri sürmek mümkündür. Bu noktada mitolojiyi, ‘ilkel psikoloji’ ya da ‘arke psikolojisi’ olarak değerlendirmek yanlış olmayacaktır.
Freud, mitlerin insanların kolektif ve süregelen rüyaları olduğunu ileri sürmüştür. “Jung ise, mitlerin evrensel, kolektif ve estetik bir niteliğe sahip olduklarına dikkat çekerek rüya ve efsanelerde ortaya çıktıklarını ifade etmiştir. Jung’ a göre dinamik mitler, kolektif bilinçaltının arketipleridir ve her ne kadar insan ürünü olsalar da insanda daima, korku ile arzu arasında gidip gelen çift yönlü duygular yaratmaktadırlar.”

Mitler, bizi kendimiz hakkındaki en soylu ve en samimi doğrulara götüren ruhani metaforlardır. Hillman psikenin, diğer bir deyişle Jung’ un ortaya attığı bilinç ve bilinç dışını içeren kişiliğin temelinin mitlerden oluştuğuna dikkat çekmekte ve bu bağlamda psikolojinin de nihayetinde bir nevi mitoloji olduğunu ileri sürmektedir. Bilinçaltının mitolojik boyutundan kaynaklanan bu ve benzeri söylemler, psikoloji literatüründe mitsel öğelerin yeğlenmesi sonucunu doğurmaktadır. Bu bağlamda psikoloji literatüründe geniş bir kullanım alanına sahip olan ve psikomitolojinin temelini teşkil eden bazı mitsel öğeler şu şekilde özetlenebilmektedir:

Adonis Kompleksi

Sümer ve Hitit kökenli bir efsane olan Adonis, özünde toprak-bereket temalı bir öyküdür. Suriye Kralı Thesias’ın ya da Kıbrıs Kralı Kinyras’ın kızı olan Myrrha ya da diğer ismiyle Smyrna, Aşk ve Güzellik Tanrıçası Afrodit’in lanetine uğrayarak babasına âşık olmuştur. Dadısının kurduğu bir düzen sonucunda on iki gece boyunca babasıyla birlikte olan genç kadın, bu birliktelikten hamile kalmıştır. Ancak son gece, birlikte olduğu kadının öz kızı olduğunu anlayan ve içinde bulunduğu büyük günahın farkına varan babası tarafından öldürülmek istenmiştir.

Myrrha’nın düştüğü duruma üzülen ve onu babasının haklı gazabından kurtarmak isteyen Tanrılar, genç kadını mersin ağacına çevirmişlerdir. Bir süre sonra mersin ağacının kabuğundan çok güzel bir bebek dünyaya gelmiştir. Adonis ismi verilen bebeğin güzelliğine hayran kalan Afrodit, onu büyütmesi için Yeraltı Tanrıçası Persephone’ye verse de, geçen zaman zarfında Adonis’e sahip olmak isteyen iki Tanrıça birbirine düşmüştür.

Tanrıçalar arasındaki kavgaya yargıçlık eden Zeus; artık bir delikanlı olan Adonis’in yılın ilk dört ayı Persephone’nin, sonraki dört ayı da Afrodit’in yanında geçireceği, kalan zamanda da istediği yerde yaşayabileceği kararını vermiştir. Adonis’in kalan zamanı da Afrodit’in yanında geçirmek istemesi diğer Tanrıların kıskançlığa ve Adonis’in üzerine bir yaban domuzu salmalarına neden olmuştur. Kasığından yaralanan Adonis, kanaya kanaya can vermiş ve toprağı sulayan kanları Manisa Lalesi olarak adlandırılan bahar çiçeklerinin yetişmesini sağlamıştır.
Eşsiz bir güzelliğe sahip olan ve kasığından aldığı ölümcül yara nedeniyle can veren Adonis, insan anatomisine de konu olmuş ve kasıkla karın arasında yer alan kasa ismini vermiştir.

Bu bağlamda sakinleştirici şurup yapımında tat verici -excipient- madde olarak kullanılan ve botanik biliminde ‘adonis vernalis’ olarak bilinen bitki, ismini Adonis’den almaktadır. Türkiye’de‘kanavcı otu’, ‘avcı otu’ ya da ‘keklik gözü’ olarak tanınmaktadır. Adonis miti, psikoloji literatüründe erkeklerin vücutları ile ilgili takıntılarını ifade eden Adonis Kompleksi -Adonis Complex- ile karşılık bulmaktadır.

İkarus  

a72ed2336b95ee295eade242922214dbGiritli bir mimar olan Daidalos ile bir köle olan Naukrate’nin oğlu olan İkaros, Kral Minos’un emriyle babası ile birlikte Labyrinthos’a kapatılmıştır. Oradan kaçıp kurtulma çarelerini arayan Daidalos, uzun çalışmalardan sonra kendisi ve oğlu için bir çift kanat yapmış ve bunları balmumuyla omuzlarına tutturmuştur.

Babası tarafından kendisine verilen ne çok alçaktan uçması, ne de çok yükselerek güneş ışınlarına yakınlaşmamasına ilişkin salığı unutan İkaros başarısından duyduğu gurur, özgürlük sarhoşluğu ve doğayı yenme arzusu ile yükseldikçe yükselmiştir. Güneş Tanrı tarafından kanatlarını tutan balmumu eritilen İkaros, denize düşmüş ve boğulmuştur. Bu nedenle Ege Denizi’nde Sisam Adası çevresindeki deniz, İkaros Denizi olarak adlandırılmaktadır.

‘İkarus’un uçuşu’, ‘flight of Icarus’, hiç kimsenin desteği veya yardımı olmaksızın yaşamak ya da bir işi olumlu sonuca ulaştırmak anlamına gelen “kendi kanatlarıyla uçmak’ deyimine esin kaynağı olmuştur. Bunun yanı sıra kişinin izin verilmeyene ve yasağa karşı duyacağı olası bir çekimi de ifade etmektedir. İlk uçan insan olarak mitoloji tarihinde önemli bir konuma sahip olan İkaros, psikolojide ergenlerin ailelerinden bağımsız olma ve onlardan kopma girişimlerini dile getirmek amacıyla kullanılmaktadır.

Kassandra Kompleksi

Truva Kralı Priamos ile Hekabe’nin kızı olan Kassandra ‘Cassandra’, tıpkı kardeşleri Hektor ve Paris gibi mitoloji tarihinde iz bırakmış bir kişiliktir. Kassandra, geleceği görme gücüyle yıkımları önlemeye çalışan, ama sözünü geçiremediği için başına gelen belalardan iki misli etkilenip üzülen bilincin dramını simgelemektedir. Öyle ki bu trajik karakterde, bugünün anlayış ve deyimine göre ‘uzağı gören bilinçli bir insanın dramı’ vücut bulmaktadır. Kassandra’ya mutluluk getirmeyen bu yeteneğe ilişkin iki rivayet bulunmaktadır.

Bunlardan ilkine göre şehir dışında bulunan bir tapınakta Thymbralı Apolllon şerefine bir şenlik düzenleyen Priamos ve Hekabe, henüz bebek olan Kassandra ile ikiz kardeşi Helenos’u tapınakta unutmuşlardır. Ertesi sabah bebekleri almak için döndüklerinde, iki yılanın bebeklerin etrafını sardığını, gözlerini ve kulaklarını yaladığını görmüşlerdir. Bu durum Kassandra ile Helenos’un duyularından arınmasına neden olmuş ve algılarının diğer insanların göremediği, duyamadığı gerçeklere açılması sonucunu doğurmuştur.

68747470733a2f2f6d61726b646565747a2e66696c65732e776f726470726573732e636f6d2f323031342f31322f61706f6c6c6f2e6a7067Diğer bir rivayete göre ise Tanrı Apollon güzel Kassandra’ya aşık olmuş ve kendisiyle birlikte olduğu takdirde, ona bilicilik yetisi vereceğini söylemiştir. Bu teklifi kabul etmiş görünen Kassandra, söz konusu yeteneği elde ettikten sonra Apollon’un isteğini yerine getirmemiştir.

Kassandra’nın verdiği sözü tutmamasına öfkelenen Tanrı, genç kızın ağzının içine tükürerek verdiği armağanı etkisizleştirmiştir. Bundan böyle Kassandra geleceği görecek, ancak söylediklerinin doğruluğuna hiç kimseyi inandıramayacaktır. Truva tarihinin tüm olaylarını önceden gören ve elinden geldiğince çevresini uyarmaya çalışan Kassandra, psikoloji literatürüne Kassandra Kompleksi olarak geçmiştir.

Kassandra Kompleksi ‘Cassandra Complex’ ya da diğer bir ifadeyle Kassandra Sendromu kişinin gelecekle ilgili öngörülere sahip olması, ancak bunu kimseye kabul ettirememesi durumunu tanımlamaktadır. Bu sendrom, insanların kaçınılmaz sonu kabul etmemesi veya inkar etmesinden kaynaklanmaktadır. Gelecekle ilgili öngörülerde bulunan kişi, ne olacağını bilmek, ancak ne yapılması gerektiğini bilememek nedeniyle ikilem içindedir. Ve bu durum, kişinin ruh durumunun olumsuz etkilenmesine neden olmaktadır.

Görsel düzenleme: Çiğdem Sarıgül

Ana Görsel: Adam Howie

Yard. Doç. Dr. Emet GÜREL ve Araş. Gör. Canan MUTER 

Yararlanılan Kaynak PDF

 

Hakkında Çiğdem Sarıgül

1969 yılında Almanya' da doğdum. 1996 senesinden beri Antalya' da özel bir hava yolu şirketinde çalışıyorum. Kendimi bildim bileli bu evrendeki gerçek rolümüzü, gerçekten nereden geldiğimizi, nereye gideceğimizi araştırmaya çalışıyorum. : )
x

Check Also

Art by Noah Bradley

NORS KOZMOSU

  Eski Nors efsaneleri kozmosu, cücelerden devlere kadar, her biri farklı türlere ev sahipliği ...