HERKESİN AĞZINDA BİR AYDINLANMADIR GİDİYOR. NEDiR BU AYDINLANMA DENEN ŞEY?
Aydınlanan insanlar ışıl ışıl mı gezer? Kim bunlar, yaşamları nasıl, aramızda yaşıyorlar mı? Yoksa artık yaşamdan elini eteğini çekip görünmez bir şekilde mi yaşıyorlar? Ve daha onlarca soru var kafalarda. Ben, aydınlanmanın veya İngilizce adıyla Enlightenment’ın en sevdiğim tanımını söylüyorum.
“Aydınlanma, artık aydınlanmanın öneminin olmadığı durumdur.” Aydınlanma aramakla bulunan bir şey değildir. ‘İlahi Olan’ la aranızdaki iletişimin önüne, egonun koyduğu engellerden kurtularak varılan bir durumdur. Hamın, pişip yanmasıdır.
Aydınlanma gerçekleştikçe zihniniz sakinleşir, sessizleşir ve duygusal yüklerinizden kurtulursunuz. Lao Tsu’nun çok sevdiğim sözü: “Öğrenmenin yolunda her gün yeni bir şey eklenir hayatınıza. Tao’nun yolunda ise sizden her gün bir şey eksilir.”
Bugüne kadar hayatın üstümüze eklediklerinden ve egomuzun bize yüklediği tutsaklık zincirlerinden kurtulmaktır aydınlanmak. Aslında insanın en doğal durumudur. Doğduğumuzda dünyaya geldiğimiz haldir. Ardından unuturuz bu halimizi. Tekrar bu hale dönmek için üstümüze giydiklerimizi soyunup eski halimize döneriz.
Bir gün bir üniversite hocası, aydınlanmış bir üstatla sohbete başlar. Aydınlanmanın ne olduğunu öğrenmek istiyordur. Görüşmeleri sürerken üstat bir kaba çay dökmeye başlar. Fincan dolduğu halde, üstat çayı dökmeye devam eder ve kap taşmaya başlar. Profesör sıkıntılı bir şekilde: ‘’Fincanın dolduğunu görmüyor musunuz? Bence çayı dökmeyi durdurmalısınız.’’ Üstat sakin sakin cevaplar: ‘’Bu fincan gibi sen de kendi fikirlerin ve yargılarınla dolusun. Sen kendini boşaltmadan önce ben sana nasıl aydınlanmayı anlatabilirim?’’
Deeksha için aldığım eğitimde öğrendiğim Bhagavan’ ın sözü “Learning is unlearning (Öğrenmek, bildiklerini unutmaktır)”. Benim için anlaşılmaz gelmişti. Ardından ne demek istediğini zaman içinde anladım. Gerçekten yaşam içinde oluşturduğumuz fikir, yargı ve kalıpları bir kenara atıp unutmadan, yeni bir bakış açısına geçmek mümkün değil. İnsanın en zorlandığı basamak da bu zaten. Senelerdir doğru bildiği, özene bezene biriktirdiği düşüncelerden sıyrılıp çocuk gibi düşünmeye başlamak.
Yani hayata yargısız bakabilmek. Yani, olanı olduğu gibi deneyimlemek. Yani yaşamın her anını, içinde coşkuyla karşılamak. Bu düzeye ulaşabilmek için birçok aşamadan geçmek lazım: Neler düşündüğümüzü gözlemeliyiz. Zihnimizde ne gibi düşünceler ve kalıplar var ve bunların kökenleri nereye dayanıyor bulmalıyız. Neden bazı düşünce paternleri sürekli kendini tekrarlıyor ve neden ‘farklı düşünemiyoruz’u araştırmalıyız.
Düşünce proseslerini nasıl düzelteceğimizi deneyimlemeliyiz. Duygulanımlarımızı takip etmeliyiz. Duygulanımlarımızın esaretinden kurtulabilmek yani güçsüz hale getirebilmek için yöntemler geliştirmeliyiz. Eski ve şu anda işimize yaramayan inanç ve düşünce kalıplarından uzaklaşmak için farkındalığa geçmeliyiz. En önemlisi kendimizin her yanını tek tek inceleyip, tüm bu yönlerimizle kendimizi kabul etmeliyiz.
Yukarıda yazdıklarım ve daha nicesi gerekiyor bu süreci tamamlamak için. Ama hepsinin temeli de kendini çalışmaktan başlıyor. Bir diğer önemli nokta da aydınlanma denildiğinde birçok kişinin kafasında mistik ve gerçek üstü deneyimler belirir. Esasında aydınlanma yaşamsal bir değişimdir. Aydınlanmış bir yaşam, ayakların daha çok yere bastığı bir yaşam tarzıdır.
Bir kişinin aydınlanmış bir insan olduğunu anlamak kolay değildir. Çünkü ben artık aydınlandım diye ortalıkta gezinmez, reklam yapmaz. Yüzünde hiç değişmeyen bir huzur ifadesi vardır. Ama sakın hayattan koptuğunu zannetmeyin! Aydınlanmış insan yaşamın ve hayat mücadelesinin içinden kaçmaz. Yaşamı sürekli onurlandırır ve getirdiklerini saygı sunarak karşılar.
Ortalıkta ben artık aydınlandım nidalarıyla dolaşan insanlar gördüğünüzde onlardan fersah fersah kaçın. Gerçekten aydınlanmış olanın bu tip egosal oyunlara ihtiyacı yoktur. Kendini göstermek zorunda değildir, bu mertebede olan. Fakat ışığı o kadar yüksektir ki zaten pervane böcekleri gibi etrafında dönmeye başlarsınız.
Diyelim ki aydınlanma sürecini geçtiniz ve Nirvana’ya ulaştınız, bundan sonra ne yapacaksınız?
Cevabı çok basit:
Yaşamın her anını onurlandırarak yaşamaya devam edeceksiniz.
Yapılacak en ilahi eylemin yaşamak olduğu gerçeğini unutmadan.
Alıntı