Quetzalcoatl Zülkarneyn’mi?
Mayaların geleneğinde “Quetzicoatl” diye bir zattan bahsedilmektedir… Quetzicoatl, doğan güneşin bilinmeyen ülkesinden gelmişti, Tercümelerde “doğan güneşin istikametinde” ifadesiyle Mu’yu anlatırken geçmişti. Beyaz bir elbisesi vardı. Sakallı olduğu ifade ediliyor. İnsanlara, ilimleri ve sanatları, töreleri öğretmiş, çok ilmi kanunlar koymuştu. Vazifesi bitince denize dönmüş yolculuğu sırasında insanlara öğretmeye, onları terbiye edip yetiştirmeye devam etmiştir. Anlatılanlar bize Kehf Süresi’nde adı geçen Zülkarneyn’i hatırlatmaktadır.
Ancak İskender ve Zülkarneyn arasındaki benzerlik dolayısıyla bu isimler birbirine çok karışmıştır. Bu konuyu Ansiklopedik bir kitabın 486 nolu maddesinden inceleyelim.
Üç İskender vardır:
1- Makedonya Kralı Filip’in oğludur.
Miladdan (356) yıl önce tevellüt (323) yılı önce otuz üç yaşında vefat etti. On üç yaşında Aristonun terbiyesine bırakıldı. Yirmi yaşında hükümdar oldu. Yunanistan’ı, İran ve Anadolu’yu aldı. Ayaş yanında Dârâ’yı esir aldı. Suriye ve Mısır’ı aldı. İskenderiye şehrini yaptı. Erbilde Dârâ’yı ikinci defa bozguna uğrattı. Dârâ kaçarken öldü. Horasan, Hırat ve Belhi aldı. Bu zaferleri ahlakını bozdu. Zulme başladı. Türkistan’a ve Hindistan’a da girdi. İşret ve sefahatle öldü.
2) İkinci İskender, çok eski Yemen hükümdarı olup, birinci İskender’den ikibin sene önce yaşadı. Çine kadar gitmişti. Adı Müazir idi.
3) Üçüncü İskender, Kur’an-ı Kerim’de Zülkarneyn adı ile bildirilen, mübarek bir zattır. Peygamber veya evliya idi. Avrupa ve Asya kıtalarına malik oldu. Hazreti İbrahim ile görüştü. Duasını aldı. Asya’nın şark şimalindeki, yani kuzey doğusundaki mümin Türklerin ricası üzerine, Ye’cüc ve Me’cüc kavminden korunmaları için büyük duvar yaptı.
Bu set, iki dağ arasında, altı kilometre uzunluğunda, yirmi beş metre genişlik ve yüz metre yükseklikte idi. Taş ve demirden yapıldı. Bugün bilinen Çin seddi başkadır. Ye’cüc ve Me’cüc sed arkasında kaldı. Setten dışarı kalanlar, Türklerdir. Tarihler, hatta tefsirler, bu üç İskender’i birbiri ile karıştırmaktadır.
Bu bilgilerin ışığı altında Zülkarneyn’i insanlığın tek ve gerçek kaynak rehberi Kur’an-ı Kerim’den öğrenelim:
“Ey Muhammed (A.S.) Sana Zülkarneyn’den soruyorlar. De ki, size ondan bir hatıra okuyacağım. Biz yeryüzü ve onun için maddi, manevi kuvvetler, imkânlar ve orada istediği gibi hareket edeceği yönetim hürriyeti hazırladık ve kendisine her şeyden bir sebep verdik. (Ulaşmak istediği her şeye ulaşmanın yolunu, vasıtasını verdik.) O da (kendisini batı ülkelerine ulaştıracak) bir yol tuttu.
Nihayet güneşin battığı yer ulaşınca onu, kara balçıklı bir göz de (Atlas Okyanusu’nda) batar buldu. Onun yanında da bir kavim buldu. Dedi ki: “Ey Zülkarneyn, (onlara) ya azab edersin veya kendilerine güzel davranırsın. Dedi, “Kim haksızlık ederse, ona azap edeceğiz, sonra o Rabbine döndürülecektir. O da ona görülmemiş bir azap edecektir. Fakat inanıp iyi iş yapan kimseye de en güzel mükâfat vardır. Ona buyruğumuzdan kolay olanı söyleriz. Sonra yine bir yol tuttu.
Nihayet güneşin doğduğu yere ulaşınca onu, öyle bir kavim üzerine doğar buldu ki, onlara güneşin önünden (korunacak) bir siper yapmıştık. İşte böyleydi. Onun yanında nice (Hükümranlık) bilgisi (tecrübesi ve vasıtası) bulunduğunda nice (hükümranlık) bilgisi (tecrübesi ve vasıtası) bulunduğunu biz biliyorduk. Sonra yine bir yol tuttu. Nihayet iki set arasına ulaşınca onların önünde hemen hiç söz anlamayan bir kavim buldu.
Dediler ki, “Ey Zülkarneyn, Ye’cüc ve Me’cüc bu yerde bozgunculuk yapıyorlar. Dedi ki, Rabbimin, beni içinde bulundurduğu (mal ve mülk, sizin vereceğinizden) daha hayırlıdır. Siz bana (insan) gücüyle yardım edin de sizinle onlar arasında sağlam bir engel yapacağım. Bana demir kütleleri getirin. İki dağın arasını aynı seviyeye getirince üfleyin” dedi. Nihayet (demir kütlelerini bir ateş haline koyduğu zaman, “Getirin bana, üzerine onu ne aşabildiler, ne de delebildiler. (Zülkarneyn) dedi, Bu rabbimden (kullarına) bir rahmettir. Rabbimin va’di geldiği zaman onu yerle bir eder, şüphesiz Rabbimin vadi gerçektir.”(Kehf Süresi: 83–98)
Zaman Aralıklarındaki Benzerlikler:
Zülkarneyn, İslami kaynaklara göre Hz. İbrahim’den ders almıştır. Sonra vahiy ile teyit edilmiştir. Nitekim Hz. Lut’tan önce Hz. İbrahim’e iman etti sonra peygamber olarak Sodom’a gitti. Mayalar eskiden Bering Boğazı’nı geçerek Kuzey Amerika’ya geldiler ve oradan aşağılara inerek, Guatemala ve Yucatan bölgesine yerleştiler veya Mu’nun ayakta kalan Okyanustaki EASTER adasından gelebilmeleri de akla yakındır.
İspanyol tarihçileri tarafından 16. yüzyılda yazılmış yenidünya hakkındaki eserlerde, Mayaların değişik noktalardan Yucatan kıyılarına geldiklerini, bunların kayıp İsrail kabilelerinden biri veya tufandan kurtulanlar olduklarını yazarlar.
Bazı Maya yazılarında Tufan’dan bahsedilir. “Cennetin kalbinin arzularına göre sular hareket etmeye başladı ve bu insanların başına büyük bir su baskını geldi… Her tarafı karartan yağmur yağmaya başladı… Gece yağmur yağıyor, gündüz yağmur yağıyordu…..” Bilhassa Tufandan sonra yapılan Maya ve Mısır medeniyetleri arasında piramitlerin sergilediği kuvvetli bir benzerlik mevcuttur.
Bir Norveç Kâşifi olan Thor Heyerdahl eski Mısır mezarlarının duvarlarını süsleyen resimlerdekine benzeyen bir papirüs gemi inşa etti ve Mısırlıların Atlantik’ i geçerek Yucatan’a gelebileceklerini ispat etti. Heyerdahl, Mısırlıların yenidünya insanları ile temasa geçerek, onlara kültür gelişmeleri bakımından tesir edebileceği fikrini kuvvetlendirdi.
*Thor Heyerdahl, (d. 6 Ekim 1914 Lanvik, Norveç – ö. 18 Nisan 2002 Colla Micheri, İtalya), Norveçli antropolog ve kâşif. Henüz Oslo Üniversitesi’nde son sınıf öğrencisiyken zooloji çalışmaları yapmak üzere Güney Büyük Okyanus’daki Markiz Adaları’na gitti. Burada Polinezyalıların destanlarını, dillerini ve taş işleme yöntemlerini inceledi.
Adalara ilk insanların İnka’ lar devrinden önce deniz yoluyla Peru’dan gelmiş olabileceği sonucuna vardı ve eski halkların göçlerinde deniz yolculuğunun önemli rol oynadığını ileri süren bir nazariye kurdu. 1947’de beş arkadaşı ile eskiden Güney Amerika yerlilerinin kullandıkları cinsten, belsem ağacından bir sal yaparak nazariyesinin doğruluğunu denemek üzere Peru kıyılarından yola çıktı.
Kon-Tiki adı verilen sal 6.600 km yol aldıktan sonra Polinezya kıyılarındaki kayalıklara vardı. Heyerdahl’ın dünyaca ünlü kitabı Kon-Tiki bu yolculuğu anlatır. Heyerdahl, daha sonra papirüsten yapılmış bir tekneyle (Ra I) Fas’tan yola çıkarak Güney Amerika’ya varmak istedi.
Böylece eski devirlerde bu tür bir yolculuğun yapılıp yapılamayacağını ortaya çıkaracaktı. Fakat teknesi bir süre sonra suya dayanamaz duruma gelince yolculuğunu yarıda kesmek zorunda kaldı. Fakat 1970’te Ra II adlı teknesiyle yolculuğu tamamladı.
QUETZACOATL
Kızılderili, Aztek, Maya, Toltek, İnka medeniyetleri söz birliği etmişçesine kutsiyet atfettikleri bütün büyük şahsiyetlerini beyaz ırktan seçmişlerdir. Bu zatlar kendileri gibi Kızılderili değil, (kızıl sakallı, sarışın ve mavi gözlüdür.) Hâlbuki Kızılderililerin sakalları çıkmaz ve hiç biri beyaz insan görmediklerine göre “Sakal” tanımazlar.
Ama oraya giden ilk beyazlar (İspanyollar) farklı giyimli, sakallı ve mavi gözlü, sarışın beyaz azizlerin” din liderlerinin tasvirleri ile karşılaştılar. Bunların başında gelen “Quetzecoatl” bile Zülkarneyn ismine yakındır. Üstelik Quelzalcoatl, büyük denizin doğusundan Atlantiğin doğu yakasındaki Avrasya-Afrika tarafından-Mu diyarından. Büyük bir kuş araçtaki ekibiyle batıya gelmiştir. Azteklerde Quetzalcoatl en önemli tanrıdır. Köken olarak “quetzel” ve “coatl sözcüklerinden oluşur. Coatl, Aztek dilinde yılan demektir.
Quetzal ise, sadece güneydoğu Meksika ile Guetemala’nın bazı yörelerinde yaşayan, renkli ve parlak tüyleriyle görkemli bir görünüşü olan nadir bir kuş türüdür. Günün birinde yine kuşuna binerek ileride dönme vadi ile geldiği yönde kaybolmuştur. Binlerce yıl sonra ilk İspanyollar Amerika’ya çıktıklarında Kızılderililer İspanyolların sakallı ve beyaz olması yüzünden onlara esirce tapınmışlardır. Bir avuç İspanyol da bu avantajla milyonlarca kızılderiliyi katletmişlerdi. İspanyollar başka şeylerde tespit ettiler..
hakanyilmazcebi.com
Arz’dan Arş’a Sonsuzluk Kulesi 1 | ikinci albüm | Kesim 37-DÜNYANIN EFENDİSİ:
Güney Amerika’da Amazon ağzı kızıl, siyah ve renkli çamur deryasıdır. Üstelik kastedilen Antil adaları’nın siluetidir. Bahama adaları ve binlerce resif, günbatımında gerçekten kara bir balçığa gömülüyor gibi gözükmektedir. Meksika körfezinin tamamını bataklıkta çepeçevre kuşatılmıştır, ilkçağlarda ise tamamen bataktı.
Kuşkusuz, her şeyin doğrusunu ALLAH bilir. Ancak, böyle bir hipotez kurmamıza neden olan önemli ipuçları vardır: Amerikan medeniyetleri (Kızılderili Aztek, Maya, Toltek, Inka vb.) söz birliği etmişçesine bütün tanrılarını “Beyaz” ırktan seçmişlerdir: Tanrıları kendileri gibi Kızılderili değil; kızıl sakallı, sarışın ve mavi gözlüdür.
Oysa Kızılderililerin sakalları çıkmaz ve Amerika’nın keşfinden önce hiç beyaz insan görmediklerine göre “Sakalı tanımamaları gerekir.”
Ama, oraya giden ilk beyazlar “Giyimli, sarışın, mavi gözlü ve sakallı” beyaz tanrı tasvirleri ile karşılaştılar. Bu tanrıların başta geleni “Kuetzelkoatl” diye okunan ‘Ouetzalcoatl’in telâffuzu Zülkarneyn ismine son derece yakındır!
Üstelik bu efsanelerde, Kuetzalkatl denen beyaz tanrı, büyük denizin doğusundan (Atlantiğin doğu yakasındaki Avrasya-Afrika tarafından) büyük ve gürültülü bir kuş-araçtaki ekibiyle batıya, Kızılderililerin yurduna gelmiştir.
Günün birinde (yine kuşuna binerek) ileride dönme vaadiyle geldiği yönde kaybolmuştur.
Binlerce yıl sonra, ilk İspanyol fatihleri Güney ve orta Amerika’ya çıktıklarında, Kızılderililer İspanyolların sakallı ve beyaz olması yüzünden, tanrıların geri döndüğünü sanarak, onlara esirce tapınmışlardı. Bir avuç ispanyol da, bu avantajla milyonlarca Kızılderili’yi katletmişlerdi. Aztekler ve Inkalar bu kör.ü körüne inançlarının kurbanı olmuşlardı.
HANS VON AİBERG’İN KİTABINDAKİ BİR PASAJDAN ALINTI YAPMIŞ HAKANYILMAZÇEBİ…