Zaman Herkese Göre Değişir – David Eagleman
Zaman Evrenin ardındaki bir vuruş mu? Ya da zaman yerden yere kişiden kişiye değişen bir şey mi? Yaşlandıkça zaman akıntısı bizi daha hızlı götürüyor ve biz yaşlandıkça zamanla olan ilişkimiz de değişiyor.
Araştırmalar zamanın akış hızının yaşınızın karekökü ile arttığını gösteriyor. Yani 10 yaşında 1:1, 20 yaşında 1:1. 14 ve 60 yaşında 1:2, 44, yaklaşık 2,5 kat daha hızlı. Hepimiz zamanı saniye saniye deneyimleriz ama böyle hissetmeyiz. Baylor Tıp Fakültesi’nden David Eagleman kariyerinin çoğunu insanın zamanı nasıl algıladığı bulmacasını çözmekle geçirdi. Zaman algımızın biyolojik ve psikolojik durumlarla yönetildiğini bulmuş.
Birçok insan alarm çalmadan az önce uyanır, çünkü bedenlerinin günlük ritmi bedenlerindeki sinyallerle birlikte kalkma zamanının geldiğini söyler ve aniden uyanırlar. Zaman algımız, uyarı eksikliği, aşırı uyarılma ve çeşitli bilinç durumları gibi benzeri şeylerle de değişir.
Örneğin; insanlar marihuana içtiğinde şöyle hissedebilirler “Vay! Sanki sürekli buradaydım, ne kadar zamandır buradayım?”. Gerçi bu, zaman akışlarının yavaşlaması olsa da, kesinlikle yavaş zaman algısı değildir. Bence bu, hafızada o ana ait izi, oraya ne zaman geldiklerine ait işareti bulamamalarındandır. Bu işaret olmadan kendilerini çok uzun zamandır oradaymış gibi hissediyorlar.
Eğer bir kaza geçirdiyseniz “tüm olay ağır çekimde gerçekleşiyor” gibi gelen o değişik hissi deneyimlemişsinizdir. Narkotik belirsizliğin tersine tüm ayrıntıları hatırlarsınız. Bu hafızanın zamanı çarpıtmasına ilişkin diğer bir durumdur.
Gerçekten de böylesi şiddetli bir durumda beynin acil durum merkezi devreye girer ve olay sırasındaki bu yoğun görüntüleri kaydeder. Bu yüzden olay çok uzun zaman almış gibi gözükür.
Herhangi bir zamandaki anı için beyin devasa boyutlarda bilgi işler ve senkronize eder. Gerçekte basit hareketler beynin hızını ve gücünü gösteren mucizelerdir.
Parmaklarınızı şıklattığınızda bu eşzamanlı gibi gözükür. Görüntü ve ses aynı anda oluyormuş gibi gözükür. Gerçekte olan şey ise; duyu sistemimiz kulaklardan gelen bilgiyi çok çabuk işler, görme sistemimiz ise çok daha yavaştır. Aslında beynimiz önce sesi duyar, ardından görüntüyü görür.
Ancak ses ve görüntü birlikteymiş gibi sunulmalı, sinyaller beyne farklı zamanlarda ulaşsalar bile, aynı anda gerçekleşiyorlar gibi tek bir hikâye gibi sunulmalıdır. Gerçekte tüm bu olay zamana yayılmıştır, ama biz böyle hissetmeyiz. Tüm bu olay aynı anda gerçekleşiyor gibi hissederiz.
Beynimizin bu bilgiyi bir araya getirmesi ve bilincinize sunması saniyenin milyonda biri kadar zaman alır, bu da hepimizin birazcık geçmişte yaşadığımız anlamına geliyor. Bu zaman geciktirmesi, ne olduğuna ilişkin en iyi hikâyenin verilmesi için beyinlerimizin yaptığı bir ayarlamadır.
Ancak beyin olayı doğru anlamaz ise, bu sizin zamanla olan ilişkinizi değiştirebilir. Kişisel zamanınız diğerlerinkinden farklı hale gelebilir ve bunun çok kötü sonuçları olabilir. Tıbbi yayınlar bize garip bir olaydan bahseder: yol kenarındaki ağaç ve ışıkların kendisinin 320 km. hızla gittiğini gösterir gibi araç kullanan bir adamın garip hikâyesi.
Adam hızını azaltmış, ama şehir manzarası hızla gitmeye devam etmiş. Adam dünyayı giderek hızlanıyor gibi algılamış. Adam gerçekte yavaşlamaktadır. Sonra yavaş çekimde yürümüş ve konuşmuş. Böylece zamanda sıkışmadan kurtulmaya başlamış. Adamın bu zaman hastalığına bir beyin tümörünün sebep olduğu ortaya çıktı.
Zaman her neyse derin şekilde içimizle ilgili. Hepimiz kendimize ait iç zamanımızla birer saatiz. David Eagleman, zaman akışının uyumundan küçük bir sapmanın bile ciddi zihinsel rahatsızlıklara neden olabileceğinden şüpheleniyor.
Şizofreninin temelde zaman algısının bozukluğundan kaynaklandığını düşünüyorum. Şimdi zaman algınızda bir sorun hayal edelim. Kendi davranışınızın duyusal sonuçların öncesinde mi veya sonrasında mı olduğunu bilmediğinizi düşünün. Birçok parçaya ayrılmış bir idrakiniz, kavrayışınız olurdu. Nelere sebep olup olmadığınızı bilemezdiniz.
David Eagleman kişisel zaman algımızın ne kadar esnek olabileceğini görmek için bir deney tasarladı. Deneğin zaman algısını çarpıtan zekice bir deney. Basıldığında ışık parlaması oluşturan bir tuş hayal edin. Şimdi küçük bir gecikme ekliyorum. Böylece tuşa bastığınızda ışık parlaması saniyenin onda biri geç oluşacak. Beyniniz bu gecikmeye alışır. Beyniniz davranış yapıldığında duyusal tepkilerin beklenenden biraz daha yavaş olduğunu anlamaya başlar.
Beyin kendini ayarlamaya başlar ve hareket size eş zamanlı görünür. Şimdi gecikmeyi kaldırırsam, yani tuşa basıldığında hemen parlama oluşmaya başladığında, parlamanın siz daha tuşa basmadan oluştuğuna inanırsınız. Şizofrenide de olan şey tam budur, Bir davranış ortaya koyar ve der ki: “O ben değildim. Buna sebep olan benmişim gibi hissetmiyorum”.
Zaman kişiden kişiye göre değişiyor gibi gözüküyor. Kişisel zamanımızın esnek doğası David Eagleman’ın zamanın gerçek olup olmadığını merak etmesine neden olmuş. Zaman sahip olduğumuz en inatçı psikolojik filtremiz olabilir.
Ve gerçekten konunun temeline inmeye başladığımızda, zamanın beyin tarafından nasıl inşa edildiğini anlamaya başladığımızda, fiziğe dönerek oradaki denklemleri tekrar oluşturmak zorunda kalacağız.
Morgan Freeman ile Evrenin Sırları