KENDİNİ BİLMEK
“İnsan yüreği bizden yardım isteyerek haykırıyor, insan ruhu bize kurtuluş için yalvarıyor, ama onların haykırışlarına aldırmıyoruz çünkü onları ne duyuyor ne de anlıyoruz.” – Halil Cibran
Uyanın!
Her yerde birçok kişi çeşitli çözümler sunuyor, gerek politik arenadan birileri, gerek spiritüel liderler, ya da daha ilerici hareketlerin sunduğu kendiliğinden sürdürülebilir çözümler. Birçok kimsenin dünyayı ‘düzeltmek’ için bir planı var gibi görünüyor. Bazıları ise her şeyin olması gerektiği gibi olduğunu ve tüm yapmamız gerekenin kendimizi akışa bırakmak olduğunu söylüyorlar. “Sevgi ve Işığa” odaklanın ver her şey yolunda gidecek. Vizyoner fikirlere sahip olmak elbette harika bir şey ama eğer üzerine inşa edildikleri bir temelleri yoksa ideallere dayalı umutlar kolaylıkla parçalanıp yok olabilirler.
Bugünün popüler kavramları ‘Yap’, ‘Eyleme Geç’ ya da ‘Oy kullan’ dır. Ve öyle görünüyor ki çoğu insan bir başkasının kendisine ne yapması gerektiğini söylemesini istiyor ki böylece kendi başlarına çok fazla düşünmek zorunda kalmasınlar. Asıl soru is eğer kendimizi dahi bilmiyorsak gerçekte neyi ne kadar yapmaya muktedir olduğumuzdur.
İnsanlık nedir? Evet hepimiz biriz ama hepimiz içimizde aynı mıyız? Aynı şekilde mi görüyor, düşünüyor ve hissediyoruz? Dünya için neyin kötü olduğunu kim söyleyecek? İnsan kendisiyle yüzleşip, egosuna tapınmanın ötesine geçmeden ve kendi Öz-Bilgisini kazanmadan bugün Dünya’ nın karşı karşıya olduğu yıkım, açgözlülük, soykırım, ekonomik çöküş gibi sorunlar çözülemez.
Milliyetçilik, eğitim, hükümetler ve buna benzer diğer yanıltıcı inanç sistemleri tarafından şartlandırılmıştır. Herhangi bir çözüm önerisi sunmadan önce bu şartlandırmanın farkına varılmalı ve tüm mekanik tepkisel davranışımıza, duygusal bağımlılıklarımıza ve kendi dünya görüşümüzle çelişen bilgiyi otomatik olarak reddeden önyargılarımıza sahip olan benliğimizi gerçekten anlamak için gerekli olan çalışmayı yapmalıyız.
Samimi bir öz-çalışma büyük bir çaba ve cesaret gerektirir. Çünkü buna niyetlenen kişi sosyal şartlandırma ve programlarıyla ve ayrıca bu durumun içerisine uyumlanmak için kendi kendisine söylediği yalanlarla yüzleşir. Eğer kişi kendisine karşı dürüst ve samimi olursa, bu süreç kişiyi kaçınılmaz bir şekilde dünyadaki yalanlarla yüzleşmeye götürür ve Dünya’ yı görmek istediği ya da varsaydığı gibi değil, gittikçe daha fazla aslında olduğu gibi GÖRMEYE başlar.
Bunun sonucu olarak bilinç ve farkındalık artar, sübjektiviteden daha çok objektif bir görüşe yaklaşılır, yanlış şartlandırılmış benlikten uzaklaşarak, gerçeğe, bilgiye ve gerçek sevgiye dayalı olan Yüksek Benlikle kucaklaşılır ki bu sevgi yalnızca duygusal bir durum değil daha çok varoluşun yüksek halidir. Kendimizi ve Dünya’ yı daha objektif görmeye başladıkça, seçimlerimiz daha bilgece olmaya başlar ve eylemlerimiz daha kalıcı ve pozitif etkiler yaratır.
Bu ‘çalışma’ hem içimizde hem de dışımızda sürdürülmelidir çünkü zaten bu ikisi birbirine sıkıca bağlıdır. Aynen ‘Matrix’ filminde Neo’ nun uyandığı zamankine benzer bir şekilde, illüzyonlar, savunma mekanizmaları ve programlar kaldırıldıktan sonra göreceklerimiz pek hoş olmayabilir. Ama yalnızca Gerçek bizi özgür kılar. Bir kez GÖRMEYE başladığımızda, özellikle de çoğu insan tarafından yok sayılan gerçekliğimizin o pek iç açıcı olmayan yönlerini, ne yapmamız gerektiğini daha iyi kavrayışa sahip oluruz.
“Uyanış ancak onun peşine düşenler ve isteyenler için mümkündür, onu elde etmek için kendileriyle mücadeleye ve kendileri üzerinde çok uzun zaman ve çok azim gerektiren bir çalışmaya hazır olanlar için.” – G.I. Gurdjieff
Kendini Bilme’ nin gerekliliği binlerce yıldır Dünya’ nın birçok yerinden, birçok bilge kişi ve kadim öğreti tarafından vurgulanmıştır. Ancak hem bu öğretilerin derinliği hem de yüksek farkındalık durumuna ulaşmak için gerekli olan çalışma, günümüzde birçok ‘New Age’ ve ‘Farkındalık’ akımları tarafından çarpıtılmış ve bulandırılmıştır. Hatta bunların bazıları insanları ‘Gerçek’ ten uzaklaştırmak için bilinçli olarak hareket etmektedirler.
Egemen Güçler, dezenformasyonu yalnızca siyasi partileri ve gelişimci organizasyonları değil aynı zamanda New Age (Yeni Çağ) hareketini de kontrol altında tutmak için kullanmaktadırlar.
“Sıradaki şey spiritüel değerlerin ve eğilimlerin manipülasyonu olacaktır. Son birkaç yılda yeni bir dinsel düşünce görmemiz rastlantı değildir. Boyun eğmenin ve pasifliğin dini; akışa güvenmek, olan her şeyin olması gerekiyor, herkes aynen olması gerektiği yerdedir, karşı koymazsın, sadece kabullenirsin, direnmek negatifliktir, korku dolu olmaktır, farkındalığı olmamaktır. Yerlileri krallığın anahtarlarını vermeye ikna etmek için müthiş bir çözüm, çok iyi ve akıllıca tasarlanmış bir manipülasyon.” – M.V. Summers
Din, toplumları kontrol altında tutmak için binlerce yıldır kullanılmaktadır. Bir çok çarpıtılmış öğretiye sahip olan New Age hareketi yeni ‘Global Din’ olma yolunda ilerliyor gibi görünüyor, insanları gereğinden fazla basite alınan ‘Hepimiz ‘Bir’ iz’ ya da ‘Tek İhtiyacın Olan Şey Sevgidir’ anlayışlarıyla kayıtsızlığa ve teslimiyete sürükleyerek.
Bir çok insan halihazırda uyanmış ve farkında olduklarına inanıyor, oysa aslında sadece uyanmış olduklarının rüyasını görüyorlar. İşin aslı, bugünlerde New Age’ te gördüğümüz şey dogmatik dinlerin müritlerin dekine çok benzerdir; Kör inanç, arzulu düşünce, duygusal projeksiyonlar ve eleştirel düşünmenin eksikliği.
Etkili dezenformasyon, arayış içerisinde olanları cezp etmek amacıyla, her zaman yeter miktarda biraz gerçek barındırır ama aynı zamanda kişiyi yanlış yola sevk etmek ve sübjektif, at bakışı görüşte tutmak için yeterli miktarda yalanı da. Aynı ifade çok sayıda ki kendine-yardım gurusu ya da mutluluğa ve bolluğa giden yolu bildiklerini iddia eden diğer bir çokları için de söylenebilir; ‘kendine yardımcı olmana yardım etmek’ için yanındadırlar, parayı, tatminkar bir ilişkiyi, mükemmel bir iş ve sevgiliyi vs. kendine ‘çekmek’ ve ‘ortaya çıkarmak’ için teknikler öğretirler… kendileriyse, mutluluğu ve çıkış yolunu arayan insanların çaresizliği üzerinden milyonlar kazanırken.
“İnsan, içsel dışsal yaşamında sonuç görmeli, gerçek sonuçlar. Modern insanların kişisel-gelişim adı altındaki uğraşılarıyla peşinden koştukları sonuçları kastetmiyorum. Bunlar sonuç değildir, yalnızca psişik materyalin yeniden düzenlenmiş halidir. Budistlerin ‘Samsara’ veya İncil’ in ‘Toz’ adını verdiği bir süreçtir.” – Jacob Needleman
Kendi kendine yardım öğretilerine derinlemesine bakıldığında, bunların çoğunlukla şartlandırılmış arzu ve savunma mekanizmalarına sahip olan egoya cazip göründüğü fark edilebilir. Arzunun peşine düşmeyi teşvik eder ve öne çıkarırlar. Bu arzuların nereden kaynaklandığını anlamaya bile çalışmadan. Bir anlamda günümüzde spiritüellik ve öz-çalışma olarak pazarlanan şey geçmişin ezoterik geleneklerinde öğretilenin tam tersidir.
Daha çok bir kaçıştır, kişinin Dünya’ yı ve kendisini olduğu gibi görmesini engelleyen bir başka savunma mekanizması. Gerçek öz-çalışma ise parkta yapılan yürüyüş ya da arzuları yerine getirme değildir.
“Herhangi bir ezoterik çalışmanın amacı objektif bakış olmalı, öncelikle kendimizi anlamamıza yönelik ve ardından da filtrelerimiz ve programlarımız kaldırıldıktan sonra Dünya’ yı anlamaya yönelik. Bu sebeple gerçek bir ezoterik öğreti sadece ‘Kendini Bilme’ ye odaklanmaz, ayrıca gerçekliğimizin gerçekte ne olduğu ile ilgili bilgi sağlar. Eğer bir öğretide bu unsurlardan biri ya da diğeri eksik ise emin olabilirsiniz ki , o öğreti eksiktir.. Bu eksiklik öğretmenin cahilliğinden, bilinçsizliğinden kaynaklanıyor olsa bile, tehlikelidir.” – Henry See, “Spiritüel Yağmacı: Prem Rawat, Nam’ı diğer Maharaji” den alıntı.
Bu, tüm göz önündeki yazar ve öğretmenler kasti olarak insanları yanlış yönlendiriyorlar anlamına gelmiyor. Niyetleri iyi olsa da, kendileri de kandırılmış ve farkında olmadan dezenformasyon yayıyor olabilirler. Bunların bir çoğu pazarlama ve kendi reklamlarını yapma konusunda, spiritüel çalışmayı anlama konusunda olduğundan daha fazla bilgiye sahiptirler.
Burada yalnızca siyah ve beyazlar yoktur ama yalanlar gerçeklerle harmanlanmıştır ve bu sebeple muhakeme yeteneği anahtardır. İnsanlık ve Dünyamız ile ilgili gerçek binlerce yıldır baskı altında tutulmaktadır ve yakın bir zamanda Oprah Show’ da açığa çıkartılmayacağı kesindir.
“Bir çokları spiritüel gelişme konusundaki karmaşıklık ve rahatsız edici unsurları basit ‘hap bilgiler’ haline getiren indirgeyici tarzda konuşmaları ve yazmaları sebebiyle popüler oluyorlar. Onlarca New Age yazarı bir araya gelip tüm çalışmalarını bir tek büyük kitap halinde yayımlayabilirler: -Alışkanlıklarınıza ve Rahat Yaşantınıza Zarar Vermeden Varlığınızın Derinliklerinin Nasıl Farkına Varabilir siniz?-” -Lev Paz – Esasları Öne Çıkarmak: Otantik Öz-Bilginin Temelleri.
“Acı çekmeden bilinçliliğe giden bir yol yoktur. İnsanlar kendi ruhlarıyla yüzleşmekten kaçınmak için ne kadar saçma sapan olursa olsun her şeyi yaparlar. Bir kişi ışıktan şekilleri hayal ederek değil, karanlığı bilinç seviyesine çıkararak aydınlatır ancak.” – Carl Gustav Jung
Kişinin kendisi ve Dünya ile ilgili gerçeği arama ihtiyacı kişinin kendisinden kaynaklanmalıdır. Hiç kimse bunu bir başkası için yapamaz ya da yapmaya teşvik edemez, ta ki kendi başına nasıl değerli zamanlar içerisinde yaşadığımızın farkına varıncaya dek insan şartlandırılmış kişiliğiyle hareket ettiği müddetçe ‘Özgür İrade’ gerçekte pek de ‘özgür’ değildir.
Kendini bilmeyen insanlar kendilerine dayattıkları hapishaneler içerisinde yaşamaya devam ederler. Duvarları ve parmaklıkları olmayan hapishanede liderlerini ‘kurtarıcılar’ olarak yücelterek global bir Stockholm Sendromu durumunda gibi, kendilerini tutsak tutanlara tapınarak ve onları savunarak özgür olduklarını zannederek Matrix’ in araçları haline gelirler ama aslında yalnızca dışsal etkilere ve birikmiş şartlanmalara mekanik tepkiler vermektedirler.
Sadece en yeni komplo teorilerini, sorgulanası New Age öğretilerini, şüpheli kanallama materyallerini forward ederek, sevgi ve ışık meditasyonu yaparak, sürdürülebilir çözümler arayarak ya da pankart ve sloganlarla protesto ederek bir değişiklik yapamayız.
Evet bazıları farkındalık tohumları ekebilir ama sonuçta değişim ancak BİZ değişirsek gerçekleşir ve bunun için içimizdeki ve dışımızdaki yalanları Gerçek’ ten ayırt edebilmeliyiz. Ancak o zaman Dünya’ yı olduğu gibi görebiliriz, yozlaşmış halimizden kaynaklanan inkar filtreleri,arzulu düşünme, sahte umutla yanılsamalar olmadan… Dünya’ daki gerçeği görebilmek için içimizdeki gerçeği görebilmeliyiz ve kendimize yalan söylemeyi bırakmalıyız.. Ancak o zaman ne yapmamız gerektiğini görebilir ve ona göre davranabiliriz.
“Barış getirecek olan içsel dönüşümdür, ki dışarıdaki eylemlere yansır. İçsel dönüşüm izole olmak değildir, dışarıdaki eylemden vazgeçme değildir. Tam aksine, doğru düşünme olduğunda doğru eylem olabilir ve kişi kendini bilmiyorsa doğru bir eylem yoktur. Kendini bilmeden huzur bulamaz insan.
İdeal sadece bir kaçıştır, olandan kaçınmadır, olanın tam zıddıdır. İdeal olan üzerine doğrudan eylemi engeller. Huzur için sevmek gerekecektir, ideal bir yaşam sürmemiz değil. Her şeyi olduğu gibi görmeye başlamamız ve ona göre davranmamız ve onları dönüştürmemiz gerekecektir.
Her birimiz psikolojik güvenlik aradığımız sürece, fizyolojik güvenlik, yiyecek, giyecek ve barınak yerle bir olacaktır. Bazıları kafalarını sallayıp ‘katılıyorum’ diyecekler, sonra gidip son on ya da yirmi yıldır ne yapıyorlarsa onu yapacaklar. Sadece sözde katılıyorsunuz ve bunun hiçbir önemi yok, bu şekilde Dünya’ daki acılar ve savaşlar durmaz. Ancak tehlikeyi fark ettiğinizde sorumluluğunuzu anladığınızda ve onu bir başkasına bırakmadığınızda durdurulabilir. Eğer çekilen acıyı anlayabilirseniz, eğer acil eyleme gerek olduğunu görür ertelemezseniz o zaman kendinizi dönüştürürsünüz.” – Jiddu Krishnamurti
Bu geçiş zamanında bir UYANMA yaşanıyor, şüphesiz ama aynı zamanda bir Aldanma Çağı’ ndayız ve eğer insanlar kendilerini bilmezlerse gerçekliği illüzyonla ve illüzyonu da gerçeklikle karıştıracaklar. Uyanma terimine dikkatle bakmak gerekiyor çünkü insanlar başka illüzyona uyanabilirler ve hala uykuda oldukları halde uyanmanın rüyasını görüyor olabilirler. Öte yanda kendi üzerine çalışma kolaylıkla narsistik bir aktiviteye dönüşebilir, eğer kişi kendiyle çok fazla meşgulse ya da ona objektif geribildirim verecek, ayna tutacak bir ağ çalışması (Networking) yapmıyorsa.
Bugünlerde çeşitli ‘Bilinç Hareketleri’ ve diğer iyi niyetli kişiler tarafından sunulan çözümler değişimin kendisi olmak için gerekli olan derin öz üzerine çalışmayı içermediği için temelde hiçbir şey değişmeyecektir ve çözümlerin pek çoğu sadece kumdan kaleler haline gelir. Ayrıca Dünya’ daki gerçeği aramak bir zorunluluktur çünkü yalanı gerçekten ayırt edebilmek için kişinin algıları açık olmalıdır. Dürüst bir öz üzerine çalışma, daha iyi bir Dünya isteyen, kendi kendini bilinçli ilan etmiş pek çok kişi tarafından göz ardı edilen global sorunlara bir bakmayı gerektirir.
Bu ister 9 Eylül olsun, ister Zionizm, Psikopatoloji ve Kötülüğün Teolojik İncelemesi, Ufo fenomeni ya da geçmiş ve bugüne ait diğer sırlar olsun. ‘Altın Çağ’ kendini göstermeden önce üzerinde anlaşmaya varmamız gereken daha çok şey var. Oyunun adı bilginin baskı altına alınması. Tuzaklar ve çıkmaz sokaklar var uyanmaya giden yolda ve insanlığın uyumaya devam etmesi için ellerinden gelenin en iyisini yapan güçler. Kritik derecede önemli ezoterik bilgilerin bazı filtrelerden geçememesi ve günümüzün Spiritüel, Bilinç ve New Age Hareketlerinde ortaya çıkmamaları tesadüf değildir. Bilgi korur, Bilgisizlik tehlikeye atar.
“Bir süre de olsa şu fikri kabul etmeyi deneyin; inandığınız kişi değilsiniz, kendinizi bir şey sanıyorsunuz, aslında kendinize yalan söylüyorsunuz. Her an, her gün, tüm hayatınız boyunca bu yalanı söylediniz. Öyle ki bu yalan kontrol edemeyeceğiniz kadar sizi hükmü altına almış. Yalan söylemenin avısınız. Yalan söylüyorsunuz her yerde. Diğerleriyle ilişkiniz yalan. Teorileriniz yalan. Sanatınız yalan. Sosyal yaşamınız, aile yaşamınız yalan. Kendiniz hakkında düşündükleriniz de yalan.
Ama asla durup ne yaptığınıza bakmıyorsunuz ya da ne söylediğinize… çünkü kendinize inanıyorsunuz. Durup içinize bakıp gözlemlemelisiniz. Ön yargısız gözlemleyin, bir süre için bu yalan durumunu kabul edin ve eğer bu şekilde gözlemlerseniz kendinizden verirseniz kendinize acımadan bir anlık gerçek için tüm kazanılmışlıklarınızdan vazgeçerseniz belki de bir anda daha önce hiç görmediğiniz bir şeyi göreceksiniz… Sandığınızdan farklı biri olduğunuzu…Aslında iki kişi olduğunuzu… Sahte olanın diğerinin rolünü oynadığını… Öz ve gerçek olanın zayıf olduğunu ve bu yüzden ortaya çıktığı gibi kaybolduğunu…
O yalanlara tahammül edemez. En küçük bir yalan onu yok eder. Mücadele etmez, direniş göstermez, çoktan yenilmiştir. Birbirinden tamamen farklı iki doğanız arasındaki farkı görene kadar onlara bakmayı öğrenin, kendinizdeki yalanları, aldanmayı görene kadar. Bu iki farklı kişiyi gördüğünüz gün GERÇEK doğacaktır.” – Jeanne de Salzmann ‘İlk İnisiyasyon’ undan.
Yazan: Çiğdem Sarıgül
Kaynak: Videonun Altyazısı