ANA TANRIÇA KÜLTÜ
Çatal Höyük’ te bulunan 8500 yıllık ana tanrıça figürü, tarih boyunca anılan ana tanrıça kültünün bir uzantısı ya da Anadolu’daki versiyonu…
Antik çağda, Yunan Mitolojisindeki Zeus’u doğuran ‘Ulu Ana Rhea’ için törenler yapılır, kurbanlar kesilirdi. Anadolu mitolojisindeyse ana tanrıça kültünün egemenliği vardı. O çağlarda Kibele kültü, Anadolu’nun Ana Tanrıçalar diyarı olmasına neden oldu. Bu nedenle de daha pek çok figürün bulunması mümkün…
Sekizinci ve altıncı bin yıllar arasında bu kült en çok Orta Doğu’da yaygındı. Anadolu sözcüğü batı dillerinde, ‘Güneşin Doğduğu Yer’ anlamına gelen ANATOLİA veya ANATOLİE olarak ifade edilirdi. Uygarlık güneşinin doğduğu yer olma unvanını taşıyan Anadolu, mitolojisinde de Ana tanrıça Kibele kültüne çok önem vermiştir.
Antik çağdan bu yana ana tanrıçaların hepsi bolluk, bereket ve üretkenliğin sembolü kabul edildi ve çok çeşitli isimler aldı. Yunan mitolojisinde önce Gaia sonra Rea, Hera, Demeter, Artemis olarak adlandırıldı. Mısır’da İsis, Babil ve Hitit’te Kibele-İştar, Hindularda da Kali ya da Parvati olarak anıldı. Sümer mitolojisindeki adı ise İnanna.. Eski çağ toplumlarında kadın kutsaldı ve ana tanrıça simgesi çok önemliydi
Sümer’de Kadın Kutsallığı
Çiviyazılı belgelerin bulunmaya başladığı geçen yüzyıldan beri Mezopotamya’da Aşk Tanrıçası İnanna ve Çoban Tanrısı Dumuzi (Tevrat’ta Astarte-Tammuz) ile ilgili bir bereket kültünün varlığı biliniyordu. Fakat bunu her yönü ile kanıtlayacak belgeler yayımlanmış değildi. Ancak, bu yüzyılın ortalarına doğru Sümer edebiyatına ait belgeler saptanıp yayımlanmaya başlandıktan sonra bu kült ve bu kültün esasını oluşturan kutsal evlenme töreni konusu açıklığa kavuştu.
Sümer edebiyatına ait tabletlerin en büyük kısmı 1887-1890 yılları arasında ABD’de, Philadelphia Üniversite Müzesi tarafından, Güney Mezopotamya’da eski bir din ve kültür merkezi olarak yüzlerce yıl varlığını koruyan Nippur (yeni adı Nif-fer) şehri kazılarında bulunmuştur. Bu tabletler, o günkü müzeler nizamnamesine göre, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’yle kazıyı yapan kurum arasında gelişigüzel paylaşılmıştı.
Başka yerlerden çıkmış veya kaçak olarak elde edilmiş bir kısım tabletler de Avrupa ve Amerika müzelerine dağılmıştır ki, hepsinin toplam beş bin adet olduğu tahmin edilmektedir. Bunların hemen hemen üçte biri İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin Çiviyazılı Belgeler Arşivi’nde bulunuyor. Efsaneler, destanlar, ilahiler, ağıtlar, mersiyeler, aşk şiirleri, atasözleri, hikâyeler ve bilgelik kompozisyonlarından oluşan Sümer edebiyatının, dolayısıyla bereket kültünü oluşturan kutsal evlenme metinlerinin gün ışığına çıkmasında en büyük rolü Prof. Samuel Noah Kramer (25 Kasım 1990’da, 93 yaşında öldü) oynamıştır.
O tam 60 yıl çiviyazılı tabletler bulunan Avrupa, Amerika müzelerini ziyaret ederek, Sümer edebiyatına ait tabletleri ve konularını saptamış, büyük bir bilim cömertliği ve yardımseverliğiyle isteyen müze uzmanlarını da çalışmalarına katarak, araştırmalarını evrenselleştirmiştir. Bütün bu çalışmaların sonucu, yüzlerce tabletin kopyası yapılmış, aynı metne ait diğer müzelere dağılmış parçalar bulunarak konular tümüyle ortaya çıkarılmış ve çeşitli yayınlarla
Sümerologlara, bilim tarihçilerine, antropologlara kaynak olarak sunulmuştur. Sümer edebi metinlerinin yayımlanmasında en büyük katkı İstanbul Arkeoloji Müzeleri Çiviyazılı Belgeler Arşivi’nden yapılmıştır. Orada bulunan Sümer edebiyatına ait 1400 tablet, çok küçük parçalar dışında, Samuel Noah Kramer, Hatice Kızılyay ve Muazzez Çığ tarafından kopya edilerek yayımlanmıştır.
AŞK TANRIÇASI İNANNA VE KUTSAL EVLENME ÖYKÜSÜNÜN ÖZETİ
Sümer şairlerine göre Tanrıça İnanna, toplumun süsü, Sümer’in neşesidir. Ay Tanrısı Nanna’nın kızıdır. Akad’larda İştar, Musevilerde Astarte, Yunanda Afrodit, Roma’da Venüs adını taşıyarak yüzyıllar boyu çeşitli toplumların efsanelerinde yaşamıştır. Venüs yıldızını temsil etmektedir.
İnanna’yı Sümerliler yarattı. Kadınlarda izledikleri, görmek istedikleri bütün nitelikleri, onun şahsında toplamışlar, onu yüceltmiş, ona tapmış ve hakkında yığınlarla şiir, hikâye yazarak ölümsüzleştirmişlerdir. O, güzelliğin, şuhluğun, çekiciliğin, şefkatin, hırsın, kavganın, önderliğin, kurnazlığın ve en önemlisi bereketin ve çoğalmanın sembolü olmuştur.
Öykülerinde Kabil ile Kain’in tartışmasını, Leyla ile Mecnun’un sevgisini, çobanların erişilmesi güç aşklarını, kadının fettanlığını, insafsızlığını, erkeğin hayranlığını, umursamazlığını, kardeş sevgisinin en yücesini görüyoruz. İnanna göğe, yere egemendi.
Tanrıların en üstünü Enlil’e istediğini yaptırmayı, en akıllısı Enki’yi aldatmayı başarmıştır. İnsanlara, doğaya yenilenme, çoğalma gücü vermiş, adına yapılan tapınaklarda, onun yerine cinsellik görevi yapmak için Sümer’in en saygın kadınları yarışmışlardı. Sümer şairlerine, ozanlarına bitmez, tükenmez bir ilham kaynağı olmuş, onun için yazılan öyküler, çiviyazısıyla ölmez kilden tabletler üzerine yazılarak zamanımıza kadar ulaşmıştır.
Ruhu okşayan arp ile
Kalbi neşelendiren şarkıları söyleyelim:
Birleşince Tanrıçamız, Tanrımız
Bereket bolluk gelir ülkeye,
Ağıllar, ambarlar taşar,
Her tarafta şenlik var.
Ey Sümer halkı!
Yeni yıl geldi diye
Çalalım söyleyelim
Oynayalım gülelim.
Dualarla, şarkılarla
Barış ve mutluluk dileyelim…
Kaynak: Astroset