Su ile ilgili pek çok yazı yazılıyor ancak hep merak etmişimdir su nedir? Bir kaç atomun birleşmesinden mi oluşmaktadır? Bu yüzden tüm hikâyesini suya sormak gerektiğini hissettim. Şimdi onun hikâyesini duymak için elinizin altına bir bardak su alın. Ya da onu görebileceğiniz bir mesafede bırakın ve size kendini anlatsın…
“Ben taşların özünde olanım. Siz insanoğlunun oyun arkadaşıyım. Tüm elementlerin içinde varım. Ateşin bile, yoksa onu nasıl söndürebilirim sanıyorsunuz. Farklı şekillerde varım. Siz onları sembollerle biliyorsunuz. Evet konuşabilirim. Ama siz duymazsınız. Çok az çıkar sesim.
Eğer dinlemek isterseniz bir çocuğun saflığında ama sakin ve ondan daha düşük tonda sesimin varlığını hissedersiniz. Tüm evrendeyim. Pek çok varlık beni bilir. Bazı varlıklar vardır ki bana rastladıklarında bir çeşit değerli taşa rastlamışçasına durup geçişimi seyrederler. Bir çeşit enerjiyim. Beni görünür kılan sizin bana olan sevginizdir.
Uzayda pek çok varlık beni tanır. Bazıları için erişilmez bazıları için tarihiyim. Siz insanlar için bir çeşit alış veriş sembolüyüm de. Beni alır satarsınız. Bundan çok daha fazlasıyım. Benim kaynağım fizik yasalarının üzerindedir. Bana yüklenen anlam hiç bir canlıya yahut cansıza yüklenmemiştir. Basit sandığınız atomlarımın işlevi döngüsel enerjileri de taşımaktadır.
Sizler benimle hayat bulurken aslında pek çok biçimi taşıdığımı ve size sunduğumu fark etmezsiniz. Örneğin bana dokunduğunuzda fazla elektriğinizi alırım ancak bana dokunduğunuzda eksik element enerjilerinizi de tamamlarım. Bu oldukça farklı bir alış veriş biçimidir. Ben buna iletişim biçimi diyorum. Çünkü sizlerle iletişim halindeyim daima.
Bu sonsuza dek sürecek. Ve var olduğunuzdan bu yana devam ediyordu. Beni hiç bir zaman yok edemezsiniz. Kirletebilirsiniz ki buna ben izin veririm. Beni azaltabilirsiniz ki buna yine ben izin veririm. Beni yok edebilirsiniz ki yine buna ben izin veririm. Ama beni sizin enerji alanınızdan çıkartamazsınız. Beni o alandan kimyasal reaksiyonlar ile silmeniz gerekebilir.
Tıpkı çöle düşen bir kişi gibi olursunuz ve ölüm dediğiniz şey gerçekleşir. Tüm hayatlar boyunca benden korktunuz ya da bana taptınız. Benim diğer yüzlerimi gördünüz. İnanın bunların hepsi olmak zorundaydı. Sizler payınıza düşen hiç mi bir şey yapmadınız? Yine de tüm varlığımla karşınızdayım. Sizin yanınızda sizin safınızda yer almak zorundayım.
Tüm fizik realiteleri bir yana bıraksanız benim doğal akışımı ve enerjimi yadsıyamazsınız. Ben sizin ol dediğiniz şey olmak ve ona cevap vermek üzere üretildim, enerjilendirildim. Sizin bir parçanız, yansımanız olmak zorundayım. Sizi size anlatmadan asla bırakmayacağım. Çok zor ve çetin bir sınavdan da geçecek olsanız dahi elinizi bırakmayacağım. Çünkü bana söylenen bu. Bana hükmedemezsiniz ne de ben size. Başlıca özelliklerimi söyleyebilirim.
*Enerjiyi toplar ve dağıtırım.
*Kimyasal reaksiyonları kuvvetlendiririm.
*Sizin için olmanız gereken şeye dönüşürüm.
*Tıpkı duygularınızın varlığı gibi benimde alanlarım, duygularım var.
*Size sizden de yakınım. Ve sizde öyle biliyorsunuz.
*Diğer elemenler ile işbirliği ve ilişkiler içindeyim.
*Size dokunmak cesaret ister bana dokunmak sevgi, işte aramızdaki fark budur.
Mental enerjileriniz arttıkça ya da siz buna düzelmek deyin, aramızda hiç bir fark kalmayacak. Siz beni ben de sizi biliyor olacağım. O zamana kadar yanınızda olacağım.
Burada bulunmasaydım sorusuna gelince hepinizin de bildiği gibi burada yaşam olmazdı. Tek başına oksijen elementi size yaşam sağlayamazdı, çeşitlilik sağlayamazdı. Çünkü onları da enerjilendiren benim. Onların arasındaki ilişkileri düzene koyma görevi benimdir. Tüm varlıkları bu gezegen üzerinden sürselerdi tek başıma bir ben var olabilirdim.
Ve inanılmaz ölçülerde çoğalabilirdim. Benim enerjilerimi dengeleyen şekilleştiren yeteneklere sahipsiniz. Sizlerin belli mesafeler yaratma yeteneklerinize hayranım. Onları hoyratça kullanmayın. Ve sevgi ile kalın. Çünkü tüm gerçek budur.”
Erdinç Gürsözer