Tonal ve Nagual nedir?
Toltek bilgeliğine göre; var oluşumuz esnasında iki ayrı güç halkasıyla doğarız. Dünyasal boyutta akılla direkt bağlı olan birinci güç çemberimizi kullanırız. Dünyasal algımızın oluşturduğu tüm her şey; bizi biz yapan her şeydir ve ona Tonal denir. Dünyaya anlam vermeye çalışan şey tonaldır, o olmadan bir takım yabancı sesler duyar, bir şey anlamayız. Tonal gerçek varlığımızı esirgeyen bir koruyucudur bu da ona edimlerinde kıskanç ve kurnaz olma niteliği verir.
Onu doğumla birlikte büyütmeye başlarız. İçimize havayı ilk çektiğimiz o an, Tonal içindeki erkle nefes almaya başlamış oluruz. Tonal doğumla başlar ve ölümle biter. Hiçbir şeyi yaratamaz ya da değiştiremez ama yine de de oluşturur dünyayı. Yargılamak, değer biçmek, tanıklık etmektir işlevi çünkü. Tonal hiçbir şey yaratmayan yaratıcıdır.
İkinci güç çemberimiz ise Nagualın alanıdır, istençle bağlantılıdır. Nagual bizim hiç ilgilenmediğimiz parçamızdır. Nagual bizim betimleyemediğimiz bölümümüzdür. İsim yok, söz yok, duygu yok, bilgi yok.
Yaşanabilir ama hakkında konuşulamaz:
Daha doğduğumuz anda aslında iki parça olduğumuzu hissederiz. Doğum anında ve sonraki kısa sürede tümüyle nagualızdır. Sonra işlev görmek amacıyla sahip olduğumuz parçanın bir karşı parçası olması gerektiğini hissederiz. Aranan Tonaldır ve bu en başından beri bir eksiklik yaratır. Derken Tonal gelişmeye başlar ve önem kazanır, Nagualın parıltısı körelir, onu tümüyle kaplar. Artık tümüyle Tonal olduğumuz anda ise doğumdan başlayarak bize eşlik eden ve bizi bütünleyen bir parça olduğunu sürekli anımsatan o eski yetersizlik duygusunun arttığını seyretmekten başka bir şey yapamayız.
Tümüyle Tonal olduğumuz andan başlayarak eşler oluşturmaya koyuluruz. İki yanımız olduğunu hep duyumsarız ama bunu Tonalın nesneleriyle dile getiririz. Bir yanımız ruh diğeri beden, zihin ve özdek, iyi ya da kötü, Tanrı ve şeytan gibi… Aslında adanın üstündeki şeyleri eşleştirdiğimizin ayırtına varamayız.
Dünyasal bilişimizin tanımlandığı güç alanımız, bağlı olduğumuz tonalımız tarafından yönlendirilir. Bizler bir başka yanımız daha olduğunu duyumsasak da Tonal, hep kendisinin içinde kalmamız için sürekli sopasını gösterir. Bu yüzden şaman bilişinde dışarıdan kabuğun kırılması, yani çömez-usta ilişkisi gereklidir.
Organizmaların kendi birleşim noktasından bağlı oldukları büyük ışıklı topun da bir birleşim noktası vardır. Topyekûn ışıklı yumurtanın birleşim noktasının belirlenebileceği ve onun üzerine yoğunlaştırılacak enerji ile yepyeni bir ortak dünya oluşturulabileceği kabul edilir. Ortak bilişin değişmesi için evrensel niyetlenmenin gerçekleşmesi, başarıla bilinir bir olgudur. Oraya ulaşmak için yapılacak tek şey; birleşim noktasının devinimini niyet etmektir.
Evrenden akan enerji; sürekli şekilde itilip çekilir evren tarafından. Evrenin vahşiliği, yırtıcılığı, acımasızlığı, sömürmesi gibi görülen bu itme-çekme tepkimesi aslında, onun kendi farkındalığını deneyimlemeye çalışmasından ibarettir.
Evren, varlıklar üstünde baskı uygulayarak farkındalıklarını arttırmaya çalışmaktadır. Evren bu yolla kendisinin farkında olmaya çalışmaktadır. Bu yüzden Toltek Bilgeliğinin bilişsel dünyasında farkındalık; son ve nihai aşamadır.
Don Juan’a göre Şamanların arayışlarının doruk noktası; yeryüzündeki tüm insanların hepsi için nihai enerji bağlamında bir olgu olan, doğru yolculuktur. Carlos Castaneda’ya göre Şamanlar; arayışlarını, sonunda bir organizması olmaksızın, birleşik bir birim gibi davranabilme anlamında bir varlık olma arayışı diye tanımlarlar. Bu açıdan varlıklar, yeni biliş ufuklarına götürecek sıçrama tahtaları görevi gören hatırlatıcı araçlar ya da uygulayımsal yapılardır sadece.
Toltek Bilişinde ve bakışında varlıklar; gerçek savaş alanları olan sonsuzlukla savaşırken, aynı zamanda teslimiyetle kabullenmelidirler onu. Sonsuzluktan gelip, sonsuzluğa gitmek durdurulmaz bir döngüdür. Eksi sonsuzdan artı sonsuza, ya da artı sonsuzdan eksi sonsuza… Savaşçılar, bu sonsuz döngünün içinde erk avlayan ve yaşamının sonuna kadar vazgeçmeyen kusursuz insanlardır. Kusursuzluğunun son noktası da;
Doğru Yolculuğu gerçekleştirip yeni Biliş Ufuklarına ulaşmaktır.
İnsanın insan olmaktan vazgeçtiği alan, kimilerine göre ölüm, kimilerine göre sonsuzluktur. Ölümün ya da sonsuzluğun ne olduğu değil de, sadece var olduğu gerçeğinin, bilişinde ve bilincinde olmak ve savaşmaktan vazgeçmemek bile başlı başına bir farkındalıktır.
Kaynak: Nesrin Dabağlar – indigodergisi.com