Bütünsel Şifaya Giden Yol, Bedeni ve Ruhu Birleştirmek
Hala kendimizi araştırıyoruz ama maalesef bedenimiz hala çözemediğimiz sırlarla dolu. Homo sapiens olarak bilinen insan yani biz, bilimsel bazı kaynaklara göre 130.000 yıldır bazı kaynaklara göre de 50.000 yıldır dünyada yaşıyoruz. Tam olarak bilinemese de neticede uzunca bir süredir buradayız. Bunca yıldır da bedenimizi, bedenimizin sistematiğini, fizyolojisini çözmeye çalışıyoruz. Yıl 2013, hala kendimizi araştırıyoruz ama maalesef bedenimiz hala çözemediğimiz sırlarla dolu.
Trilyonlarca, hücre denen minicik canlı parçalardan oluşan çok karmaşık bir sisteme sahibiz. Kendine ait bir düzeni, sistematiği ve de kendine ait bir zekâsı olan trilyonlarca hücreden. Düşünsenize içimizde yaşayan zeki, nerede ne yapması gerektiğini bilen ve tek derdi size hizmet olan trilyonlarca canlı parçacık var.
Bilimsel olarak bu kadar düzenli ama bir o kadar da karışık olan organizmamızı incelemek için parçalara ayırmak zorunda kaldık. Önce sistemlere ayırdık, organlara ayırdık yetmedi dokulara ayırdık, olmadı hücrelere ayırdık. Hepsini teker teker inceledik. Mikroskoplarla baktık. Ama hala bedende, nasıl oluyor da bu mekanizma böyle işliyor çözemedik. Fikirler yarattık, araştırdık, teoriler ortaya koyduk, hala da yapıyoruz. Ama hala çözemediğimiz, teoride kalan, gizemini koruyan neden, niçin, nasılları var insan vücudunun.
İncelerken çok şey öğrendik tabi. Bir yeri arızalanırsa tedavi etmeyi öğrendik. Tekrar eski haline getirebilmeyi öğrendik. Hastalıkları araştırdık, nedenlerini inceledik çevresel mi genetik mi araştırdık, mücadele ettik, vücuda saldıran bakterileri keşfettik, onları yok etmeyi öğrendik, bedeni korumayı öğrendik daha güçlü olmayı öğrettik ona. Bedenin ürettikleri bazı salgıların, hormonların benzerlerini yaptık. Eksikse yerine koyduk ve sonuçta günümüz modern tıbbını oluşturduk.
Görüneni iyi inceledik, çözdük, iyi güzel de, ya görünmeyen? Onu bir kenara attık. Unuttuğumuz bir şey var. Biz sadece bu bedenden oluşmuyoruz ki, bizler beden ve ruh ikilisinden oluşuyoruz. Beden ve ruhun iki sevgili olduğunu, birinin canı yansa diğerinin de ağladığını unuttuk. Hep bedeni gördük biz, onu koruduk, onu iyileştirmeye çalıştık. Peki ya asıl olanı? Ruhumuzda oluşan hasarları ne yaptık? Onları iyileştirdik mi? Daha da önemlisi ruhumuzda olan bir hasarın bedene yansıdığını görebildik mi?
Bizim anlatamadıklarımızı, içimize attıklarımızı, yaşadıklarımızı ya da yaşayamadıklarımızı, ruhumuzu acıtanları bedenimiz anlatır, anlatmaya çalışır. Bize hastalık adı altında bir mesaj getirir ve der ki; aç ve oku. Bazen sadece mesajı okumak bile iyileşmek için şifadır. Size bir şey anlatmaya çalışır sadece bedeniniz. Çoğu zaman da mesajı çok basit olur.
Ağrı verir size, dikkat çekmeye çalışır, bak burada bir şey var, bir problemin var benim der, bazen de çok yoruldum biraz dinlen artık der. Ne olur bir nefes alalım der, artık değiş der, bunu yapma der, olmak istediğin insan ol der, hayır demeyi öğren der, kendine artık vakit ayır der ya da sen çok değerlisin artık bunu fark et, kendine zulmetme der. Mesajlar aslında bu kadar basittir çoğu zaman ama biz hastalıkların bedendeki yansımalarıyla o kadar çok uğraşırız ki, mesajı kaçırırız. Ruhumuzu sustururuz.
Bedenimizdeki her hasarın, her hastalığın ardında mutlaka ruhumuzda yer alan bir nedeni vardır. Gerçek şifa için de hem bedeninizin hem de ruhunuzun iyileşmesi lazım. Hastalığınız her ne ise mutlaka tıbbı tedavinizi alın, bir hekim kadar kimse vücudunuzun işleyişini bilemez tanı koyamaz, tedavisini bilemez. Önce elbette ki tıbbi tedaviniz, ama unutmayın ki, o hastalığın altında içimizde yaşayan bilgenin size bir mesajı var onu duyun ve çözün. Ancak o zaman gerçek şifaya ulaşırsınız.
Yapılan bazı araştırmalarla hastalıkların ardında bazı ruhsal, zihinsel nedenlerle ilgili genellemeler yapılmış. Bunların bazılarını sizinle de paylaşmak istiyorum. Belki de sizdeki hastalığın nedenini fark etmeniz için bir ışık olur.
Ağrılar; sevgiye hasret çekmek, dokunulmayı özlemek,
Akciğerle ilgili sorunlar; hayatı kabul edememek, depresyon nedeni olarak da üzüntü ve dolu dolu bir yaşama kendini layık görememek,
Alzheimer; yaşamı terk etme arzusu, hayatı olduğu gibi kabul edememek,
Anksiyete (kaygı); hayatın akışına ve gidişatına güven duyamama,
Anoreksi; hayatı reddetmek, aşırı korku, kendinden nefret ve reddedilme,
Arterioskleroz; direnme, gerginlik, katılaşmış dar düşünceler,
Artrit; sevilmediğini hissetmek, eleştirilmek, kırgınlık,
Astım; nefes almaya hak duymamak, boğulmuşluk hissi ve bastırılmış gözyaşı,
Bademcikle ilgili sorunlar; korku ve bastırılmış duygular, tıkanmış yaratıcılık,
Baş ağrıları; değersizlik duygusu, korku ve kendini eleştirme,
Baş dönmeleri; kaçış, dağınık düşünceler ve görmeyi reddetmek,
Boğaz sorunları; kendi adına konuşamamak, yutulmuş kızgınlık ve değişme korkusu,
Böbrek sorunları; yargılama, düş kırıklığı, başarısızlık, utanç, çocuk gibi tepki gösterme,
Cilt sorunları; kaygı, korku eski, derine gömülmüş tehlike hissi, dokunulma yoksunluğu,
Dalak sorunları; obsesyon, bir şeylere aşırı tutku,
Egzama; aşırı muhalefet, düşmanlık,
Epilepsi; hayatı reddediş, mücadele duygusu kendine yönelik şiddet,
Gözle ilgili sorunlar; hayatta gördüğü şeylerden hoşlanmamak,
Guatr; üzerindeki baskılara duyulan nefret kendini kurban hissetmek doyumsuzluk,
Hemoroit; geçmişe duyulan kızgınlık, geçmişin sorumluluğu altında ezilmek,
Kalple ilgili sorunlar; uzun süreli yaşanan duygusal sorunlar, haz yoksunluğu, kalbin katılaşması, stres ve zorluklar,
Karaciğer sorunları; sürekli şikâyet etmek, kendini kandırmak, haklı çıkmak için sürekli başkalarında hata bulmak,
Kramplar; gerginlik, korku, sıkı sıkıya yapışmak,
Kulak sorunları; kızgınlık, işitmek istememek, fazla kargaşa, kavga eden anne baba,
Lenf bezleri; aile çatışmaları, kavgalar, kendini istenmeyen çocuk gibi hissetmek,
Nefrit; kendini hiç bir şeyi doğru yapamayan bir çocuk gibi hissetmek, düş kırıklığı, başarısızlık ve başarısızlığa gösterilen aşırı tepki,
Romatizma; kendini kurban gibi hissetmek, sevgi yoksunluğu,
Tansiyon problemleri; (yüksek) Uzun zamandır çözülemeyen duygusal sorun, (düşük) sevgi yoksunluğu, yenilgi hissi,
Timus; herkes bana zarar vermeye uğraşıyor hissi,
Ülser; korku, yetersizlik hissi,
Vitiligo; ait olamama hissi, dışlanmışlık hissi,
Zona; korku, gerginlik ve aşırı duyarlılık olarak belirtilmiş.
Tabiî ki bu durumlar herkes için aynı diyemeyiz. Hastalık yoktur çünkü hasta vardır, hepimizin yaşayışı, algılayışı, yaşama bakışı farklıdır. Belki sizin var olan hastalığınızın ardında bambaşka bir neden yatıyor. Nedeni ne olursa olsun tam anlamıyla şifaya ulaşmak için mutlaka ruhunuzda yatan nedeni de çözmeniz gerekiyor. Çözüm mü? İçinizdeki bilgeye sorun o sorunun cevabını biliyor.
Kaynak olarak, Louise Hay (Tüm Hastalıkların Zihinsel Nedenleri) ve Dr. Turgay Köyağasıoğlu (Hastalıkların Zihinsel Nedenleri ‘nden) faydalanılmıştır.
Kaynak: Asuman Kabadağ – indigodergisi.com