10945445_1542578796015990_7154483606416191113_n

DÖRDÜNCÜ BOYUTUN KAVRANABİLİRLİĞİNE YÖNELİK YAKLAŞIMLAR

 

Uzun zamandır üzerinde yazılan çizilen, kanallıklarda anlatılan, maya yazıtlarında tarif edilen o yeniçağ gelmekte midir bilinmez ama ben bahsi geçen Dördüncü boyutun tarifini içsel bir zorlamayla defalarca yapma girişiminde bulundum.

Onu her yazıya dökme çabamda başarısız olup geri çekilmeme rağmen belki okuyucuya bir fikir verebilirim, söylediğim herhangi bir şey bizlere yeni ufuklar açar zannıyla sırf şu 4. Boyut belirsizliğinden bahis açarak mevcut olasılıklara yenilerini eklemek istiyorum. Bunu bilgi dağarcığımıza yerleşsin ve zihnimiz aşina olsun diye de yapıyorum.

Her boyut, orada varoluşunu tamamlamak üzere bulunmak zorunda olan varlıkların eksik yanlarını tamamlar. Örneğin üçüncü boyutta var olan insanın bir bakıma eksik yanı bilincinin yarı kapalı olmasıdır ve bu gelişim evrensel kanunlar dâhilinde; deneyimin değişkenliğine ve kişinin özgür iradesine müdahale etmeden insan bilinçlerinin arasındaki farklılıkları gidermek yolu ile sağlanır.

Buna “Bir” olmak da denir. Boyutları piramite yukarıdan aşağı yerleştirilmiş kesitlerle ayrılmış bölmeler gibi düşünün. En altta 1. Boyut, yukarı çıktıkça derecesi artan boyutlar vardır. Yani en tepede en yüksek boyutu temsil eden zirve bulunur. (Ör: 9. Boyut)

Bilincin yukarıdaki boyuta enkarne olabilmesi için kendi deyimimle tedavi görmesi şarttır. Bu tedavi ise birden fazla algıya sahip insanların ortak bilinçle aynı frekansta akması ile olur. Bilincin ortaklığının algıda tekliğini sürdürebilmesi için gerekli şey kanımca zamansızlıktır. Zamanın hep “şimdi” olması gerekir. Çünkü zamanda ileri ve geri giden zihinler ortak paydada buluşamaz.

Bu noktadan hareketle dördüncü boyutu şeklen ve duygusal manada algılamanın güçlüğüne rağmen şu iddiada bulunmaktayım. Dördüncü boyut, zaman algısının çarpılmasıdır. Ya da çarpıtılmış zamanın algılanmasıdır. Dejenerasyon kelimesinin bu duruma uygun olabileceğini ama tam olarak ifade etmediğini belirtmeliyim. Ne de olsa zaman bileşenlerindeki kayıplar kendiliğinden olmayıp evrensel kanunlara tabi olarak belirli bir düzen içinde bozunmaktalar.

Zamanın çözündüğü bir uzayda zihin hareket edemez çünkü düşünce ve duygu akışkandır ve hareketini zaman mefumundan alır. Zaman yok ise düşünme durur ya da yavaşlar. Zaman olmadan düşünme duracağına göre de zamanın yokluğunda her şey sadece ”şu andır.” Bulunduğumuzu iddia ettiğimiz 3. Boyut x,y,z ve t (zaman) koordinatları ile fizikte ifade ediliyor.

Bilim adamlarının da mutlaka düşünmüş olacağını varsayarak, bu boyuta eklemeler yaparak bir üst boyutu algılayamayacağımız kanısındayım. Çünkü o boyutta titreşmeyen fizik dünyamızda, varsayımlar ile 4. Boyutu algılayamayız. Ancak itiraz edeceklerdir ki zaman kavramını da 3. Boyuttan soyutlayamayız. Bizler zamanın olmadığı bir boyutu hayal edemeyiz ya da bu değişkeni bertaraf ettiğimizde o boyutun derecesini düşürürüz.

‘Zamanın olmadığı boyut elbette 2. Boyut olur’ iddiasında bulunanlar olacaktır. Ben tam tersine zamandaki bozulmanın ya da zaman yokluğunun boyutun değerini yükselteceği düşüncesindeyim. Kutsal kitaplarda yer alan “Kıyamet koptuğunda sizler otuz yaşında gibi görüneceksiniz” ya da “Cennette sonsuza dek yaşacaksınız” gibi aklın hayalin alamayacağı bilgilere dikkat çekerek bitirmek istiyorum.

Zamanın olmadığı yerde yaşlılık ve çürüme yoktur. Yenilenecek bir şey yoktur çünkü yenilenme hali süreklidir. Bilim adamları da zamanı yenebilecek bir makine ile zamanda ileri gidilebilirse (zaman değişkeni yok edilirse zamanda yolculuk diye bir tabir olmamalıdır fikrindeyim ya) aynı mekâna geri dönülebilirse dönen kişinin yaşlanmadığını ama aynı toplulukta tüm bireyleri yaşlanmış bulacağı da teorik olarak fizik kitaplarında mevcuttur.

Not: Konu başlığındaki resim; Gerçekliğin çarpıtılmış hali. Taipei’de sokakta bir ressam yola resim yapıyor. Üzerinde durduğunuzda zemine yapılmış boyalardan oluşan bu resim başka bir açıdan harikulade bir nehir yatağı haline dönüşüyor. Boyutlar gerçekliğin bu çarpıtılmış haline benziyor. Örneğin yerdeki bu resmi 3B’de derinlikli görüyor olmanız 4B algısını anlamak açısından örnek alınabilir.

Zihninizin mekân algısı bozuluyor. Bu yine de bir örnek çünkü 4B ‘de bu zemine uygun olmayan açıdan baksanız da (resmin derinliğini algılayamayacağınız) resmi aynı şekilde görebilirsiniz. İşte bu da mekân-zaman algınızın yenik düşmesidir.

Zaman yok mekân hayal ettiğiniz gibi görünüyor. Yine 3B bir yapboz’un henüz çözümlenmemiş bir hali elinizde iken, onun çözülmüş halini de aynı anda elinizde tutuyor olmanız başka bir 4B fenomene örnek verilebilir.

Belki çözülmüş ve çözülmemiş yapboz ve sizin bilinciniz aynı noktadan izliyorsanız bu da 5B’ye örnek verilebilir. Her türlü durumda görme engelli biri gibi içsel rehberliğinizi geliştirmiş olmak zorundasınız. Yoksa koca bir hayal ormanında kaybolmuş olursunuz ve nereye gitseniz daha uzakta bir yerden ortaya çıkabilirsiniz.

Ufkunuzun geniş olması dileğiyle…

Erdinç Gürsözer 24/10/2011

Hakkında Çiğdem Sarıgül

1969 yılında Almanya' da doğdum. 1996 senesinden beri Antalya' da özel bir hava yolu şirketinde çalışıyorum. Kendimi bildim bileli bu evrendeki gerçek rolümüzü, gerçekten nereden geldiğimizi, nereye gideceğimizi araştırmaya çalışıyorum. : )

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak.

x

Check Also

buddha

DURUGÖRÜ NEDİR?

  En basit tanımıyla Durugörü: Beş duyunun dışında, eşyaları, olayları ve düşünceleri algılama ve ...