Spiritüalizm

FAL

Fizik dünyamız garip görünmez malzemelerle kaplıdır. Bu malzemeyi genel olarak “bilgi” olarak tanımlıyorum. Elbette bilgiye ulaşmanın yolu araştırmak ve anlamak olduğuna göre görünmeyen bilgi de ulaşılabilir ve o anlaşılabilir.

Bunu yapmanın kolay yolu fal bakmaktır. Fal, fizik temasla ya da dokunmadan veya materyal kullanarak metafizik bilgiye ulaşmanın sezgisel yoludur. Bolca pratik yapılsa bile fal, kimisi için en iyi tahmini yapmayı öğrenmekten öteye geçemez. Böylece gerçek durugörü ıskalanmış olur. Neden? Çünkü çevremizde gündelik olarak bakılan fal, teknik olarak duyu ve hislerin aracılığı ile okunan evrensel bilgiyi almanın yöntemi olarak görülmez. Fal, çoğu zaman, falına bakılan kişinin sosyal çevresi ve gelecekte yaşayabileceği potansiyeller olarak değerlendirilir. Detaya inilmez.

Bu sebeple gerçek psişikler (bir kaçını tanıdım) bilgi eksiklikleri yüzünden yeteneklerinin gerçek ihtişamını yaşayamamaktadırlar. Kabaca bir örnek vereyim. Fal bakarken, falına baktığımız kişiye “bir kaç zaman içinde (üç vakte kadar) sana yol görünüyor” diyebiliriz. Bu kuvvetli ve yeterli bir ön görüdür. Potansiyel taşımaktadır. Fakat psişik okuma ile bu yolculuğu neyin gerektirdiği sorusunun cevabına daha da yakınlaşabiliriz.

Örneğin kişiye şunu söyleyebilirim ki, “sizin bağlarınız ve doğumunuzla oluşturduğunuz çevre burada değil. Bu sebepler sizi yaşamınızda bir kaç defa arayışa yönlendirecek. Köklerinizi bulmak isteyeceksiniz.” Elbette bu kavramlar evrensel görünmesine karşın ülkemiz kültürüne yabancıdır. Görünen o ki, vereceğim bu cevabı gerçekten duymak isteyen insan sayısı diğer toplumlarda da oldukça azdır. Hatta çoğu insan bu tip tespitlerden korkar, araştırmak dahi istemezler.

Girdiğimiz çağda metafizik yönelimler artık açığa çıktı ve binlerce insan tarafından biliniyor hatta uygulanıyor. Bilimin henüz cihazlarla psişik seviyeleri ölçümleyemediğini de görüyoruz. Kuantum fiziği olarak ortaya konulan devrim basitçe tanrıyı veya evreni rakamsal değerlerle ifade etmeye çalışmaktan başka bir şey değil.

Çağımızda doğan bebekler, psişik diyebileceğimiz ama en basit tanımıyla sezgi yetenekleriyle donanımlı halde doğuyorlar. Çoğu da büyürken inanç ve düşünce modellerine adapte olup bu özelliklerini kısmen veya tamamen unutuyorlar. Sanırım benim bu konuda uydurma diyebileceğim tek şey, “psişik olunmaz, doğulur” kavramıdır. Psişik yetenekleri tavan yapmış kişilerin egolarına yenik düşmeleri sonucu ortaya atılan bir kavramdır. Çünkü çevresindeki bilgiye odaklanmış herkes istedikten sonra bilgiyi çekip alabilir ve işleyebilir. Yeter ki azimli olsun ve pratik yapsın.

Ben evrensel bilgiyi “katman” tanımı ile kavrıyorum. Bu benim kendimce bilgiyi işleme modelim. Aynı konudaki bilgiler farklı katmanlardan başka bilgilerle gelirler bana göre. Doğaldır ki hepsi aynı oranda temel sebebe göre doğrudur. Ancak belki öncelikleri vardır. Bunun mümkün olabilirliğini daima şaşırtıcı bulmuşumdur. Falcılığın temel koşulu nasıl ki bilgiyi alıp sunmak ve yorumlamak ise psişik olmanın temel eğilimi de bilginin nevini ölçmek ve kademelerini belirleyip seçenekler halinde sıralamak olmalıdır.

Bu yüzden yazıda çok afaki gibi görünse de fal ile psişik okumanın temellerine neden ve nasıl olduklarına ve ne açıdan gelişiminize katkıda bulunabileceklerine değinerek, zaman zaman aralarındaki farklardan bahsedeceğim.

Fal, ciddi şekilde ele alınmaz ise bakan kişinin inançlarından filtrelenerek aktarılır. Falı kısıtlı ve kavramlara sıkış tıkış yapan da budur. Psişik okuma kavramı ise daha kapsamlıdır. Bu sadece geleceğe ve geçmişe yapılan projeksiyon değil aynı zamanda kişilik özelliklerine, haritalarına ve gelişimleri üzerine yapılagelen bir tespitin ötesine geçebilen, doğruluğu farklı katmanlardan alınarak sunulan tanımlamalar ve koçluk desteği olmalıdır.

Bu anlaşıldığında falcı yön değiştirebilir. Örneğin, sıklıkla rahatsızlıklara odaklandığımda kişilerin ayak veya el bileklerinde gerginlikler hatta birikmiş yorgunluk fark ederim. Böyle bir durumda söylenecek en uygun şey topuklu ayakkabıları tercih etmemek gerektiği olabilir. Spor ayakkabılar diğerlerine göre daha sağlıklıdır. Çoğunlukla görüşümde yanılmıyorum.

Fakat bunu bir check up haline getirerek tüm arızaları da saymam. Bilirim ki kişinin moralini olumsuz etkileyecektir. Belki de bir falcının, yakın zamanda onun doktora gidebileceğini söylemesi bu açıdan uygun olurdu. Falcı bu arızaya dikkat edebilecek miydi? (elbette edebilirdi) Dikkat etseydi bilgiyi nasıl sunacaktı? O halde bilgiyi aktarmak konu sağlık ise kişiyi sağlıklı olmaya teşvik edici düzeyde olmalıdır.

Bilgi ve irtibat düzeyi kısıtlanmış, doğruluğu toplumsal olaylara indirgenerek yapılan iyi tahminler psişik okumaların konusuna girmemelidir. Anti parantez bir açıklama getireyim. Fal gelişim açısından harika bir alettir ve psişik okumaların hemen hepsi aynı açıdan yaklaşır. Fal bakan eğer bu becerisine bilgi katabilirse kendisini farklı seviyelerde seyahat eden bir gezgin olarak bulacaktır.

Ne yazık ki fal ülkemizde kahve içilirken yapılan bir tahmin faaliyetinden veya çingenelerin el falı okumalarından öteye geçmemektedir. Bu haliyle fal bakan da tam ve düzeyli bir bilgiye sahip olmayabilmektedir. Pek çok kişi kendi falına bakabilme yeteneğine sahipken (özel bir şey değildir herkes kendi falına doğrudan bakabilir) çoğu insan falcılara bel bağlayarak kendi kişisel gelişimlerini kısıtlamaktadırlar.

İnsanların büyük yüzdesi bilinç olarak uyanmadığı için de elindeki yeteneğin potansiyelinden habersizdir. Eğer iyi fal bakan kişilerden birine çakraların yerini soracak olursanız ne anlama geldiklerini durup düşünür. Bu tanımsızlık elinde tuttuğu pahalı telefonun özelliklerini bilmemeye benzer. Falın gelişimi, onu psişik okumaya yakınlaştırabilirseniz mümkün olur çünkü psişik okuma daha çok alete sahiptir.

Neden? Falcı genişlemiş evrensel bir bakış açısına sahip olmalıdır. Sağlığa, zenginliğe, ilişkilere hâkim ve bu konularda entellektüel olmalıdır. Her iki uygulayıcı detaya inebilmelidir. Bilgi nereden geliyor sorusu kurcalandıkça daha sağlam önseziler oluşacaktır. Fala bir önceki yüzyıllarda Avrupa’da ve ilkel kültürlerde verilen önem günümüzde atfedilmemektedir. Bunun başlıca sebebi psişik okuma tekniklerine daha az dini, kültürel, etnik inanç ve düşünceler karıştırılmış olmasıdır.

Her ne kadar farklıymış gibi düşünülse de eski bir şeye yeni bir isim vererek onu toplumun henüz kirletilmemiş bir alanına taşıyabilir ve en baştan başlayabilirsiniz. Benim öngörüm pek çok toplum tarafından psişik okuma da artık değişen baskıcı dünya kültüründen etkilenmektedir. Geçmişte cadı olarak görülen ve türlü eziyetler yapılan psişikler bu yüzyılda da dışlanarak gerçeği çarpıttıkları düşünülmektedir. Bunun olabilirliği tamamıyla psişik dünyaya hâkimiyetinizle alakalıdır. Hâkimseniz yeteneklerinizi kimse elinizden alamayacaktır. 

Psişik okumayla ilgili aletler:

Her tür psişik temelli okuma neye odaklı olduğunuzla alakalı olarak duyularınızı sentezleyebilme becerisini gerektirir. Sezgilerinize güvenin!

Doğal taşlarla psişik okuma; her taş kendi frekansı açısından aynı konuda farklı bilgileri döndürür. Tümü de farklı açılardan aynı kapıya çıkar.

Pratik: Lütfen avucunuza arındırılmış bir kuvars kristal alın ve kristale alnınızdan (iki kaşınızın ortasından) akan bir lazer ışını hayal edin. Bu bir bilgi taşıyıcısıdır. Şimdi bu ışının, kristalin içinden geçerek ters yüzeyinden çıkıp okuma yapacağınız kişiye ulaştığını hayal edin. Telepatik bağlantınız artık kuruldu. Gelecek bilgiyi bekleyin. Mutlaka bir geri dönüş olacaktır. Dönüş alamadığınızı düşünüyorsanız blokluyorsunuz demektir. Işını, bağlantı kurduğunuz kişiden aynı yollarla geri yansırken veriyi de taşıyarak beyninize getirdiğini imgeleyin.

Başka bir yöntem de kişi ile aranıza koyduğunuz doğal taşa ışın göndermek ama diğer taraftan çıktığını değil yüzeyinden size geri yansıdığını hayal etmektir. Bu karşınızdaki kişiyi okuyabileceğinizden emin değilseniz daha çok işe yarar. Güven kazandıkça yöntemi değiştirirsiniz. Başta yıldırıcı olsa da ısrarlı olursanız düşünce veya duygu parçacıklarını fark edeceksiniz. Pratik yaptıkça okuma biçiminiz aşama kaydeder ve daha da derinleşir.

Diyelim bu kişinin durumuna bakarken annesinin hastalığına üzüldüğünü fark ediyorsunuz. Şimdi aradaki farklara bakalım. Kuvars kristal ile bakıyorsanız kabaca bir aura yüzeyinde gezinen üzüntülü düşünceleri fark ederken, gül kuvarsla daha da derinleşmiş duyguları yakalarsınız. Çünkü her iki taş da farklı amaçlara hizmet ederler. Arkadaşınızın durumuna ametist kristali ile bakıyorsanız da öncelikle okuduğunuz, kişinin annesi ile yaşadığı ortak durum hakkında ön görü sahibi olup olmadığı ve bundan dersler çıkarıp çıkarmadığıdır.

Buraya kadar anlattığım yöntemin klasik faldan ne kadar farklı olduğuna dikkatinizi çekmek isterim. Kaldı ki, ben psişik okumada sürekli pratik yaptığımdan fal bakarken de yukarıdaki şekilde hareket ederim. Böylece baktığım fal, teknik olarak geleceği bilme vasfını yitirir. Sadece şimdi vardır ve geçmiş (?) ile gelecek henüz gerçekleşmemiştir.

Fala (okuma) bakarken söylediklerim konusunda insanlar şaşırabilir. Çünkü okuma sürecinde o kişinin yaşamına yön verebilecek ya da bazı noktalara dikkatini çekecek bir takım tavsiyeler zinciri oluşur. Bu tavsiyeler onun fark edemediği gelişim kapıları olabileceği gibi bilerek içinde bulunduğu ilişkileri veya kişisel tercihleri de olabilir. Bu tavsiyeler psişik okumanın handikabıdır. Çoğu kimse orada öğrendiklerini göz ardı edecektir. Unutacak ya da önemsiz bulacaktır.

Fal da bakıldıktan sonra unutulmasına karşın gelecek hakkındaki bir beklentiyi de bünyesinde barındırdığından etkisi daha uzun sürer. Psişik okuma konusunu bildikleri halde doğru şekilde fal bakanlara diyeceğim kelime yok. Bunu ustalıkla yaparak iki tekniği de birleştirenleri gördüm. Sadece bu yazıda bahsettiğim ayrımları yapmıyorlardı.

Psişik okuma her yönüyle (ve yönden) tüm insani vasıflarla ilgilidir. Mesele ne çakralar ne boyutlar ne de auralar görmekle ilgilidir. Bunlar isimler ve yerlerdir. Kanal olmak bilinçli zihin ile ulaşılan ham veriyi işlemek ve onu bilgiye çevirmektir. Bu yapılamıyorsa sadece tahmini verilerle yetinilir. Zaten psişiği de kendi yapan özgüven ve kesinliktir. Kesinlik ise bilinç üstünden gelir.

Eşyalardan okuma; tüm okumalar bakmak ile görmek arasındaki fark gibidir. Bakarsanız eterik seviyeleri boyutları görürsünüz. Ama dokunarak öğrenmeyi seven biriyseniz kişisel bir eşyayı avucunuzda tutarak psişik okuma yapabilirsiniz. Avucunuzda tuttuğunuz eşyadan kolunuz boyunca ve kafatasınıza akan bilgi akımı hayal edin. Avucunuzdaki çakralar okumayı çok severler yeter ki onlara fırsat verilsin. Bu yöntemi pek çok kişisel eşyada deneyin. Özellikle tanımadığınız kişilerin eşyalarını -izin alarak tabi- tutarsanız çok değerli bilgilere ulaşırsınız.

Hepsinin bir hikâyesi vardır. Ancak bu bilgileri kendinize saklayın ve deşifre etmeyin. Basit ve eğlenceli psişik okuma, sadece anlamak ve ders almaya hizmet etmelidir. Zamanla göreceksiniz ki deşifre etmek çok da uygun değildir. Özellikle neyi okumak istediğiniz konusunda seçici olun. Her yerde sehpa, saat, Tv okumak istemezsiniz. Kalem, silgi, bardak vs eşyalar ortak kullanılan şeylerdir. Bunları pek tercih etmem açıkçası. Ama bir dolma kalem, başucu kitabı varsa okumak ilgi çekici olabilir. Elinize alın ve bilgiyi sünger gibi emin.

Fal bakmak, ele aldığım haliyle dokunarak ya da eşyanın fizik yapısından okuma yapmanın (bilgi almanın) bir türüdür. Bir fincanı tuttuğunuzda eğer niyetiniz fal baktırmak ise okunmasına izin verdiğiniz bilgileriniz fincana ve tabağına geçer. Kısaca enerjiniz ona geçer. Psişik okumada eşyaya da dokunmaya da ihtiyacınız yoktur. Çünkü sezgilerinizin yol göstericiliğine güvensiniz. Falcı da bunu iyi yapacak fakat o kristal bir küre, fincan ya da el arayacaktır.

Küreyi ve eli arama ihtiyacı sanıyorum ki fizik materyalden okuma yapmanın inandırıcılığının ya da motivasyonunun yüksek olmasından ileri geliyor. Materyal olarak seramik bilgiyi iyi tutar. Ne de olsa toprak temellidir. Topraktaki bileşenler insan yapısında fazlaca olduğundan fincan okumak kolaylaşır. Düşük bir seviyeden bakacak olursak fincandaki kahve birikintisi hayal gücünüzü de harekete geçirir. Kahvenin bir başkasına ait olması onunla aranızdaki bağı kuvvetlendirir ve bilgiyi alıcı hale gelmişsinizdir.

Daha derinlemesine bakılırsa o kişinin kuantum alanında gezintiye çıktınız bile. Eğer konuyu yeterince irdelerseniz, basit bir seramik parçasından fal baktığınız kişinin boyutlararası katmanlarından bilgi alıyorsunuz demektir. Fakat kuantum bizi bilginin sonsuzluğuna iter. O halde bilgi seramikte midir yoksa kuantum alanda mı? Cevap, her yerdir… Bu bilgi şu açıdan değerlidir. Eğer birinin kuantum alanındaki bilgiyi uzaktan alamayacağınızı düşünüyorsanız bu konuda gelişim göstermeniz gereken noktalar var demektir.

Biz evrende her şeyle birizdir. Fal bakarken her şeyi beyniniz halleder. Ama falcının bilgisi az ise (inançları, korkuları v.b. varsa) boyutlar arasını yeterince anlamamış olması onun pek çok detayı fark etmeden geçmesine sebep olur. Pratik… Fincanı avucunuza alın veya avucunuzun içini ona dönük ve açık şekilde tutun. İki şekilde de bilgiyi alırsınız. Çok zaman kendi falıma bakmayı, fincanımı mutfağa götürmeye geldiklerinde hatırlarım.

Uzaktan, giden fincanıma bakarım ve resimler beynime yığılır. Bir saniye içinde falıma bakmışımdır. Lütfen fala bakmak ile falı yorumlamanın farklı seviyeler olduğunu anlayın. Zihinde görünen bilgiyi sorgulamak ve derinleştirmek önemlidir. İşe yarar olduğunu düşündünüz bilgiyi farklı noktalardan teyit edin ve yorumlayın. Yorumunuz bir hikâye olmasın. Psişik olsun falcı olsun bu hataya sıklıkla düşeriz. Söyleyecek şeyi olmayan okuyucunun müşterisini memnun etme çabası, saçmalamasına ve bilgiyi çarpıtmasına sebep olur.

Oysa görünürde okunacak bir şey yoksa basit bir cevap yeterli olur. Burada müşteriyi de anlamak gerekiyor. Ceplerindeki parayı okuma seansına harcarken daha fazlasını duymak isterler. Kimse beş dakikadan kısa süren bir seansa para vermek istemez. Her seans paralı olmak zorunda değildir. Ancak dürüst olmak daha da önemlidir. Bazen karşılaştığım bir durum, kişiyi okuyamamaktır. Çünkü kendini dış dünyaya kapatmıştır. Bilgi vermeye yanaşmıyordur. Halen okumak mümkün olsa da böyle bir seansı zorlamak kişilik hakları açısından anlamsızdır. Seans bu tür sebeplerden de kısa sürebilir.

Ateş yardımı ile psişik okuma; Temel elementler aracılığı ile psişik okuma yapabiliriz. Hava, su, ateş ve toprak bizlerin özünde bulunan elementlerdir. Örneğin ateş yoğunluklu yaratılmadığımız halde içimizi saran enerji onunla irtibatta olmamıza izin verir. Bu konuda ateş hakkında ön yargılı olduğumuzdan onu kullanmayı en sona bırakırız. Ancak ateş doğası gereği diğer elementler kadar iyi bir iletkendir. Bir mum yakın ve alevine bir süre konsantre olun. Şimdi bir arkadaşınıza karşınıza oturmasını isteyin. Elinizdeki mumu aranızda havada tutabilirsiniz.

Muma alnınızdan lazer ışını yolladığınızı hayal edin ve arkadaşınızın bilgileriyle geri döndüğünü bilin. Böylece onunla ilgili bilgileri okumuş olacaksınız. Lazer ışığı yerine size uygun gelen başka bir şey hayal edebilirsiniz. Onu tamamıyle kolay hayal edebilen bir şey olduğu için kullanıyorum. Ayrıca mumun içinden geçerek arkadaşınıza yönelen ışın yöntemini de kullanabilirsiniz. Neden başlangıçta kullanmanızı istemedim? Çünkü onu bir yere yönlendirmek isteyebilirsiniz.

Ben en kolay ve hızlı bilgi alabileceğim solar pleksus çakraya yönlendiririm. Kalp çakraya yönlendirirseniz muhtemelen düşünceleri yerine duygularını alırsınız. Çoğunlukla burada ailevi kırgınlıklar, affedemeyişler ve eski dostlar, sevgililerin imajları yer alır. Bu işi iyi yapan bir psişik okuyucu tüm çakraları tek seferde okuyacaktır.

Su yardımı ile psişik okuma; oldukça eskiye dayanan bir bilgi alma biçimidir. Ateş ile yaptığınız tekniği uygulayın. Suyun temiz ve saf olmasına özen gösterin. Kabınız sizin rahat ettiğiniz şekil ve renkte olabilir. Şahsen ben küçük, temiz (çatlaksız-kırıksız), renksiz cam kap tercih ederim. Cam çay bardak altlığı olabilir ama derin olmasını da tercih ederim. Evrensel bilgiyi çekip çıkarmada su çok değerlidir. Ne de olsa içindeki elementler evrende her yerde bulunabilirdir.

Eğer internetten araştıracak olursanız su yerine kokulu esanslar, yağ hatta siyah mürekkep bile kullanılabileceğini göreceksiniz. Tarzınız size kalmış. Su ile ilgili söyleyebileceğim en özel ve son şey şudur. Su bir nevi programlanabilir cihazdır. Ve onu bilgi aktarımında kullanabilirsiniz. Onu sizin bir aynanınız olarak kullanabilirsiniz. Size ait tüm bilgileri zihninize yollar.

Sabah henüz uykulu iken musluğu açın ve akan suya sizle ilgili soru sorun. Cevabı bir kaç saniye içinde zihninizde beliriverir. Rüyanızdan tutun da günlük problemlerinizin hepsine cevap alabilirsiniz. Yolda su görürseniz ona sorabilirsiniz. Yansıtacaktır. Bu suyun onu bilmesinden değil çok iyi bir yansıtıcı olmasından ileri gelir.

Duman yardımı ile psişik okuma; diğerleri ile aynıdır. Tütsü belki en iyi sonucu verebilir. Dumanın dağılmayacağı rüzgârsız bir ortam tercih edin. Dumana alnınızdan lazer ışını gönderin ve size yansıyan bilgiyi yorumlayın. Unutmayın ondan yayılan şekillerden bir sonuç çıkarmamalısınız. Şekiller psişik okumanızda aldatıcı olurdu. Bizim için önemli olan dumanın şekli değil gerekli zihinsel durumu yansıtması ve okuma için odaklanmanızı sağlamasıdır.

Yine de şekillere bakılarak okuma yapılabilir. Elbette dünyada binlerce insan okumalarını farklı şekillerde yapıyor. Doğru okuma zihinde belirir. Bunu fark ettiğinizde materyale ihtiyacınız kalmaz. Bence duman okumak diğerlerine göre daha zorludur. Ama bu tip zorluklar da kolayca aşılabilir.

Bir materyal kullanarak okuma yapmanın önemli bir hata noktası da yanlışlıkla materyali okumaktır. Elinize aldığınız altın yüzüğün sahibi yerine altın cevherini veya onu şekillendiren ustayı okumanız olasıdır. Odaklı ve ne istediğinizden emin olun. Ancak bu seçenekleri de zaman içinde deneyin. Kişisel tercihim, kişileri okumaktan çok cevherleri ve durumları okumaktır. Bu çok heyecan vericidir. Bir ay taşını okumak sizi heyecanlandırır. Ayda olmanız gerekmez. Tüm bilgilere boyutlar arasından ışık hızı ile ulaşılabilir.

Güneşin atmosferini (heliosfer) okuyabilir sayısız bilgiye ulaşabilirsiniz. Güneşin verilerini okumak iyi ve önemlidir. İlk defa okurken tuhaf verilerle karşılaşabilirsiniz. Rakamlarla aram pek olmadığından sayısal veriler psişeme düşmezler ama bir taşın evrenin hizmetinde olmasından memnun olup olmadığını okuyabilirim. Bir kitabı yeteneğinizin gelişimine bağlı olarak elinizi üzerine koyarak anlayabilirsiniz. İçindeki konu, hangi duyunuzu hâkim kullanıyorsanız zihninizde o şekilde belirir.

Beynimiz muhteşem bir cihazdır. Tüm verileri basit bağlantılarla toplamayı bilir. Çağımızda beynimizin pek ilgili görmemesi sanırım akıllı cep telefonlarının revaçta olması sebebiyledir. Ne şanssızlık… Bizlerin normal hayatta kullandığımız ve o verileri kaydettiğimiz de bilimsel bir gerçektir. Gündelik hayatta aldığımız verilerde psişik unsurlar milyonlarca ham veriyi bulur.

Ne yazık insan, bunları kullanmak istediğinde egosal kimliği bilgi parçacıklarını doğru platforma oturtamaz. Bilgiyi fiziksel olarak ifade etme eğilimimiz vardır ve onun farklı katmanlardan bize ulaştığını kabul etmeyiz. Bunda korkularımızın büyük payı vardır. Korkularımız fizik ötesi dünyayı algılarken başımıza türlü felaketler çekeceğimiz konusunda bizi uyarırlar. Onları ciddiye alıp almamak bizlerin elindedir her zaman.

Çakraları ve auraları, anlattığım yöntemlerle veya onlarsız kolayca okuyabiliriz. Bunun için onların nerede konumladığını bilmeniz yeterlidir. Örneğin, ilk bakışta kişinin alın çakrasında yoğun bir karaltı görülebilir ve onun düşüncelerden bunalmış olduğunu anlayabilirsiniz. Sanatçıların auralarını okumaya bayılırım. Onları mahremlerine girmeden hemen okuyabilirsiniz.

Örneğin Madonnanın aurası isterse oldukça genişleyebilir. Çevresinde ve takımında saygı gördüğü o kadar belli ki. Biz hisler (sezgiler, altıncı his vb) adını verdiğimiz tüm duyularımızla zaten okuma yapıyoruz. Auralar ve çakralar buna dâhildir. Çünkü hislerimizin yol göstericiliğine doğuştan açığız.

Ben söylemeseydim de Madonnanın aura özelliklerini bilecektiniz, ne var ki onu fizik görünümü ile tanımlamaya çalışacaktınız. Pek çok kişi ya karizmatik ya da seksi bulacaktı ama bunlar da harika bir stabil aura özelliğidir. O halde hislerimizi bilinçli kullanmaya başladığımızda bilinçli olarak da okuma yapıyor ve fal bakıyoruz. Fark bu.

Falcılıkta kullanılan en hatasız yöntem el falıdır; ellerdeki izlerden bazı verilere ulaşılması mümkündür. Parmak izinden de detaylara gidilebilir ancak henüz bunu yapan falcıya rastlamadım. Bunun sebebi avuç içinin yeteri kadar bilgiyi sunmasıdır. Avuçlarımızda da çakralar vardır ve onları okumak eğlenceli olabilir. Bu aşamada kişilik özelliklerinin daha azına ulaşırsınız.

Çünkü düşünceler karın bölgesinde yığılıdır. Bu durumda solar pleksus çakrasını okumanızı tavsiye ederim. Fal bakma tekniğine dönerek haddim olmayarak konuşacağım. Bunu yapıyorum çünkü zihnimizin sınırlarını esnetiyoruz. Fal, eğer ona fincan yardımıyla bakıyorsanız, fincan açık olduğu halde bakılabilir. Kapatılmak zorunda değildir. Ve kendi tarzınıza göre her türlü bakılabilir. Yani uzaktan, kıtalararası fal bakabilirsiniz. Falcıyı kendi yapan bir materyale ihtiyaç duymasıdır.

Peki, psişik okuyucu neden su, ateş, duman gibi doğal elementlere ihtiyaç duyuyor? Hani psişik okuyucu farklı idi? Elbette ki sezgilerimize güvendikçe sınırlarımız ortadan kalkar. Zamanla yardım almadan sezgilerimiz iş yapmayı öğrenir. Psişik okuyucu da falcı da fizik seviyede iş yapmak zorunda değildir.

Zaten bunu anladığımızda kendimizi etiketlemeyi de bırakırız. Şahsen psişik okuma ve fal bakma kavramlarının gelişimimi kısıtladığını düşünüyorum. Bu yüzden kendinizi, başlangıçta ne olduğunuza dair adlandırmanızın bir sakıncası yoktur. Ama ustalaştıkça özgürlüğünüzü ele alın ve kendi ihtişamınızı yaşayın. Zaman içinde sizi siz yapan şeyleri keşfedeceksiniz.

Falcı da psişik okuyucu da sezgilerine güvenir. Bizi en çok etkileyen şey falcının geleceğe göz atabilme becerisidir. Psişik bunu nadiren yapar. Ben yapmazdım açıkçası. Bu yüzden söylediklerim çekiciliğini yitirir. Oysa olan bir durumu görmek yakın geleceği görmek kadar değerlidir kanısındayım. Kaldı ki iki tür yorumlayıcı dikkat etmezse gelecek ve geçmiş kavramlarını karıştırabilir.

Yanlış bilgi daima olasıdır. Benim yöntemim bu handikabı aşmak için şudur. Okuduğum kavramı dönüp farklı açılardan teyit ederim. Yanılmışsam anlarım. Bu yetenek zamanla kolayca kazanılabilir. Söyleyip geçmek yerine kim, nerede, neden sorularını sorarım. Ortada yanlış bir görü yoktur sadece sezgiler karışmıştır.

Aniden okuma yapmak; sizi deli olarak nitelendirmeyecek bir arkadaşınızın karşısına çıkın ve onu okuyun. Bu çok efektif bir yöntemdir. Beklenmeyen bir performans gösterebilirsiniz. Aniden yapılan okumalar çok kolay ve içten olur.

Tüm dikkat toplanmıştır. Aşırı gevşenmiş ciddiyetsiz durumlarda da okuma yapılabilir ancak tetikte ve zorlayıcı anlar en sevdiğim halidir. Özellikle toplantı veya arkadaş arasında yapılan eğlencelerde “hadi benim falıma bak” gibisinden aniden ortaya çıkan bir durum sizi yüksek dikkat durumuna sokar. Tüm sisteminiz alarm halindedir. Şimdidesinizdir. Okuma yapmak kendiliğinden gerçekleşir.

Ölüler ve meleklerle irtibat; bu daha çok kanallık olarak değerlendirilen bir konudur. Tüm her şeyi okuyabiliyorsanız irtibat kurmanız da kolay olacaktır. Bizi sınırlayan kavramlardır sadece. Kanallık ile psişik okuma ayrı gibi görünen ancak bağlantılı şeylerdir. Otomatik yazım tekniğine benzer. Kanal olan kişi ya kanal olduğu varlığı (enerjiyi) okur ya da önündeki kâğıda yazıya döker.

İç dünyamızda pek çok şey olur. Şu anda bu satırları okuduğunuzda bile melekler âlemi ile bağlantı kurmuş oluyorsunuz. Bu doğamızın bir parçasıdır. Pek çok şeyin birbirini gerektirdiği gibi belki bu satırları yazmış olmam da bağlantınızı sağlamlaştırıyor olabilir. Bilinçli zihin kabul etmese de bağlantı tam ve süreklidir. Yaşam bir enerji iken ölüm süreci de onun bir parçasıdır.

Eğer hayatla bağlantıda değilsek nasıl ölüm sürecinde olabilirdik. Ölümün fiziksel erime olmadığı yaşam enerjisinin bilinci olduğu gelecekte anlaşılmış olacak. Varlıkları yaşayan ve ölmüşler olarak adlandırmadığınızda bağlantı kolaydır. Nihayet enerjidirler ve varoluşlarına değişen enerji seviyelerinde devam ederler. Bu açıdan bakarsanız korku yerini meraka bırakır.

Evrende hiçbir şey yok olmaz belki biçim değiştirebilir. Ancak farklı varlıkları okumanın net bir yolu yoktur. Okumak istediğiniz varlığın frekansına ayarlanmanız gerekir. O halde bilincinize yüksek frekansa bağlandığınız hissini verebilmek için yükselmelisiniz. Ya da tam tersi. Meleklerin bulunduğu mekânlar yüksek boyutlardır. Ölüler belki biraz daha aşağıdadırlar.

Pratik: Lütfen gözlerinizi kapayın. Bir kaç derin nefes alın. Aklınızdan sorunları çıkarın. Şu anda onlara ihtiyacınız yok. On basamaklı bir merdiven başındasınız. Yavaşça çıkmaya başlayın her seferinde bir basamak. Onuncu basamağa ulaştığınızda meleklerin bulunduğu seviyede olduğunuzu bilin. Başka bir şey canlandırmayın.

Merdiven yeterli. Onları hissetmeye çalışmayın. Orada olacaklardır. Sorunuz var ise sorun, cevaplarlar. Sonra basamaklara dönün ve tek tek yavaşça on basamak inip dünyaya dönün. Gözlerinizi açabilirsiniz. Tüm hepsi bu kadardır. Eğer siz bir yer altı varlığı ile temas kuracaksanız ki buna şamanik seviyeler ve şamanik hayvanlar dâhildir, basamakları aşağı inmeniz gerekir.

Nihayet düşünce okuma; hemen herkes düşünceleri alır veya okur. Ancak eğilimimiz onların kendi düşüncelerimiz olduğuna inanmamız yönündedir.     Pratik: Trafiği yoğun bir caddede karşıdan karşıya geçin. Eğer dikkatli iseniz bir anda ezilmek aklınıza gelecektir. Bu düşünce caddeye sinmiş insanların korkularıdır ve sizde yansıma bulduğunda ölüm korkunuzu tetikler. Ezilmekten korktuğunuzu hissedersiniz, ne yazık bu düşünceler size ait olmayabilir.

Düşünceleriniz size özel olabilir bu yüzden diğerlerinin düşünceleri ile karşılaştırdığınızda dikkate değer farklılıklar bulabilirsiniz. O halde size ait değillerdir. Ama ya ayrım yapamıyorsanız! Düşünce çok hızlı belirir. Beyniniz öyle kuvvetli bir organdır ki olup biteni hemen fark etmenizi sağlar. Elbette binlerce veriyi aynı anda alırız ve onları ayırmak mümkün olmaz. Ancak baskın düşünce aniden görünür ve onun nereden geldiğine şaşırabilirsiniz.

İşte bu onun kime ait olduğu konusunda bir fikir verebilir. İkinci nokta ise durumunuzdur. Neyle ilgileniyorsanız onunla ilgili düşünceler yansıyabilir. Ya da ilgili bulunduğunuz şeyin tersi bir düşünce belirmiştir. Bazen hiçbirini yapamadığımda -ki gittikçe ustalaşıyorum- düşünceyi fizikselleştirerek ifade ederek farklılıkları çözüyorum. Bana ait düşünceler daha ağır, koyu, derin ya da daha ılık olabilirler. Başkaları çok yüzeysel, cinsiyete göre, soğuk ya da yabancı olabilirler. Tamamen kendi tarzınızı oluşturun hiç bir yanılgıya düşmezsiniz.

Yabancı dil konusunda da ortaya çıkan düşünceleri ayırt etme konusunda ikilem yaşarız. Sözcükleri otomatik olarak dilimize çeviremiyorsak daha da zorlanırız. Konuşulan dili anlamanın yöntemi beynin, bize ulaşan duygu veya düşüncelerin karşılıklarına denk düşen kelimeleri konuşma merkezlerine iletmesinden ibarettir. Eğer konuşulan dili anlamaya çalışmıyorsam genel olarak kişilerin konuştukları sözcüklere bağlı anlamlar zihnimde beliriveriyor. Dili çözmenin bir yolu olarak ses tonu, ifade etme biçimlerini çözmek de yeterlidir.

Başka bir püf noktası da düşünceleri psişik olarak okuyabileceğinizdir. O zaman muhtemelen karışık bir koyu alan göreceksinizdir. İnsanların çoğu bu alanla dolaşır ve sebebini dahi çözmek eğiliminde değildirler. Çoğu, düşünceleri kendilerine mâl ederek bir ömür yaşar ve bitirirler. Düşünceleri sahiplenmek çok gereksizdir. Gelirler ve giderler.

Düşünceleri sahiplendiğimizde tüm yaşam, yaptıklarımız üzerine değil tersine yapacaklarımız üzerine kurulu hale gelir. Yapacaklarımız düşünceler oluverir. Eğer ölümü dahi göze alıp şimdiki anda kalabilirseniz düşünceler yansıyacak yer bulamazlar ve kaybolup giderler. O zaman sadece varoluşu yaşarsınız.

Son olarak bence renkli diyebileceğim bir tespitle yazıyı sonlandırayım. Kadın ve erkek türü aynı düşünce hızına sahiptirler. Sadece düşünceleri farklı filtrelerden geçirirler. Bu yüzden bir türe daha akıllı demek ne uygun ne de akılcı olur. Ancak filtrelerinizi azaltabilirseniz atikleşebilirsiniz. Korkularınızı azaltabilirseniz de güvende ve sağlam durursunuz.

Bitiriş; yazının içeriğindeki bilgilerin faydalı veya en azından fikir verici olduğunu umarım. Kimse psişik veya falcı olmak zorunda değildir. Bu bir hobi olarak yapılsa bile olur. Fakat kişisel gelişim önemli bir şeydir ve bu tip aletlerle hayata bakmak bambaşka tecrübeler kazandırır. Dünya insanı her şeyi fizik görünümüyle gördüğü için başta pratik yaparken şevkinizi kıracaklardır. Buna müsaade etmeyin. Kendiniz olun. Kendi yönteminizi bulun. Unutmayın geçmişte pek çok sanatçı da yaşarken umduğu ilgiyi görmemiştir. Siz bunu da aşarak yaşarken gerçek değerinize ulaşın. Sevgilerimle.

Aşağıdaki okuma türlerini vakit buldukça deneyin;

Hayvanları okuyun, (onlara enerji gönderin, enerji göndermek kolay okumanın yoludur)

Sadece porselen tabaktan fal bakın.

Auraları/Enerjileri okuyun (kim olursa olsun, cansız veya ölü dahi olsa -beyin binlerce yıl önce yaşamış bir firavunun bilgisini bile kolayca alır),

Yemekleri okuyun, (bozuk ya da taze olup olmadıklarını hislerinizle bilin)

Bitkileri veya şekilleri okuyun.

Kendi rüyalarınızı okuyun, fallarınıza bakın. Su da yansımanızı görün. Bunları kendi gücünüze sahip çıkmanız için bizzat yapın.

Ve aşağıda işinize yarayabileceğini düşündüğüm olumlamalar veriyorum. Defalarca bıkmadan okuyun. Beyniniz bu emirleri yerine getirecektir.

‘’Şimdi etrafımdaki enerjileri algılamamı engelleyen tüm negatif fikirler, düşünce ve inançlardan bağımı koparıyor, bırakıyor, reddediyor ve salıveriyorum.’’

‘’Her şey enerjidir.’’ ‘’Ben enerjiyim.’’ ‘’Enerjileri hissedebilirim.’’

‘’Eterik malzemeyi fark ederim.’’ ‘’Varlıkların enerjisine uyumluyum.’’

‘’Zihnim enerjilere açıktır.’’ ‘’Zihnim boyutları algılar.’’ ‘’Varlıkların enerjisini okuyabilirim.’’ ‘’İletişime açık biriyim.’’ ‘’Mesafelerden bağımsız iletişim kurmak kolaydır.’’ ‘’Enerjileri bilinçli zihnimde algılayabilirim.’’ ‘’Elementlerin enerjilerine uyumluyum.’’ ‘’Psişik yeteneklere doğal olarak sâhibim.’’ ‘’Psişiğim.’’

‘’Duru görürüm.’’ ‘’Duru hissederim.’’ ‘’Düşünceleri kolayca sezerim.’’ ‘’İçsel bilgeliğimin sâhibiyim.’’ ‘’Algı ötesiyim.’’

Erdinç Gürsözer

Çiğdem Sarıgül

Çocukluğumdan beri bu evrendeki gerçek rolümüzü, gerçekten nereden geldiğimizi, nereye gideceğimizi araştırıyorum. : )

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu