Kuantum

HOLOGRAFİK ŞUUR

Parça ile bütün arasındaki birliği kurmak, kozmik şuur demektir. Bunu bilim bize hologram teorisiyle tam zamanında izah etmiştir. Farkında olmak, sürekli bir kozmik araştırma, geliştirme içerisinde kendi varlığını tutmak demektir. Eğer insan bu araştırmayı belli bir seviyeye çıkarırsa, yaşarken bile kozmik bir yapıya, anlayışa, bir farkındalığa ulaşabilir. Buna modern ismiyle ‘Holografik Şuur Seviyesi’ deniyor. Hologram fiziki bir keşiftir ama felsefi yönü çok kuvvetlidir, ayrıca psişik yönü çok kuvvetli olan bilgiler ihtiva etmektedir. Bilim adamları, insanların yaşarken de kozmik şuura sahip olabileceklerini, hologramla insanlara bir kez daha anlattılar.

KENDİNİ BİLEN TANRI’ YI BİLİR:

İnsan kendini tanır ve bilirse, kendi ruhsal bedeninde olan kanunları ve ilkeleri tanırsa evreni de tanır. Onun için Sokrat’tan beri, kendini bilen tanrısını bilir, evreni bilir denmektedir.

Ben sen değil, biz meselesi vardır. Biz hepimiz büyük bir hologramın minik parçalarıyız. Kendimizde o büyükle alakalı nitelikler, özellikler mevcut. Şuursal boyutta evrenin her noktasına uzanabilecek derecede güce sahibiz, yeter ki önce isteyelim sonra yasaları doğru kullanmayı; hem kendimize hem başkalarına zarar vermemeyi öğrenelim.

Holografik Evren anlayışı bizlere katılımcı bir evrenle karşı karşıya olduğumuzu anlatıyor. Aslında evrenimizin kendisi de dev ve akışkan bir hologramdan başka bir şey değil! Mistikler yüzyıllardan beri hep aynı doğruyu söylüyorlar. Gerçeklik bir maya ve hayaldir? Maddenin atom altı öğeleri, ikili bir görünüme sahip soyut varlıklara benzerler. Onlara nasıl bakarsak bize öyle görünürler. Temel parçacıklar birisinin onlara bakıp bakmadığına ya da bakan kişinin ne aradığına bağlı olarak dalga veya parçacık şeklinde görünüyorlar. Ve bu parçacıklar kendi başlarına bir anlam ifade etmiyorlar. Ölçümler arasındaki karşılıklı ilişki onlara özellik kazandırıyor.

Demek ki kuantum kuramı da bize evrenin holografik birliğini ve tekliğini laboratuvarda göstermektedir. Maddenin derinliklerine inildikçe karşımıza temel yapı taşları değil bütün parçalar arasında var olan karmaşık ilişkiler bütünü çıkmaktadır. Burada gözlemci gözlemlenen olayın bir parçasıdır. Descartes’in “Ben” ve “Dünya” ayrımı, atom altı parçacıkların dünyasına inildiğinde geçersiz kalmaktadır. Atom altı dünyasının bu şaşırtıcı soyut gerçekliği ise bilim adamlarını giderek kadim bilgileri araştırmaya yöneltmektedir. Holografik Evren anlayışı da hem bir bilim adamının laboratuvar çalışmalarını hem de kadim bilgileri ve spiritüel (ruhsal) öğretinin temel bilgilerini bir arada ele almakta, her ikisine de açıklık getirmektedir.

Holografik evren anlayışına göre bizler, tınlayan engin bir dalga boyları senfonisi içinde ancak bizim duyumlarımıza ulaştıktan sonra bildiğimiz dünyaya dönüşen bir frekanslar ülkesinde yaşıyoruz.

Alıntı

 

Çiğdem Sarıgül

Çocukluğumdan beri bu evrendeki gerçek rolümüzü, gerçekten nereden geldiğimizi, nereye gideceğimizi araştırıyorum. : )

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu