Sembolizm

İKİ SEMBOLÜ

“İlahi Birliği gizleyen iki renkli elbise değil midir?”-  Mevlana

‘’Nefes almada iki kat şükran vardır. Sizi sıktığı için Tanrı’ya şükretmelisiniz ve sizi rahatlattığı zaman da aynı şekilde.’’-  Goethe

Reptil Tanrı ve Hayat Ağacı:

Sayılar içinde ilk çift rakam olan iki, düalitenin rakamıdır. Karşıtlığın, farklılığın, tezahürün, biçim ve renkler âleminin sembolüdür. Farklılık, öteki olma, sabitlik, köklenmiş ve dolayısıyla dengelenmiş olma, yansıtma, zıt kutuplar, insanın ikili yapısı gibi kavramlarla ilişkilendirilir. Pisagor’a göre monad (tek olan),  diyad (iki olan) halinde etkinlikte bulunur. Başka bir deyişle tezahür eden herşey ikili karşıtların düalitesi olarak zuhur eder örneğin güzellik ve çirkinlik, eril ve dişil, gündüz ve gece gibi…

Bir sayısı bir noktayı işaret ederken iki bir çizgiyi belirtir. İkili olan, Birlik’ten uzaklaşan ilk sayıdır çünkü o ilk “iyi olandan sapan günah”ı simgeler, dolayısıyla da geçici ve bozulabilir olanı işaret eder.

İki rakamının, tradisyonlarda, iki ayrı ilkeyi, iki öğeyi belirtmek üzere kullanıldığı görülür. İki sembolü, iyi ve kötü, eril ve dişil olan, güzel ve çirkin gibi birbirinden ayrı ve karşıt olan iki unsuru gösterdiğinde düaliteyi ifade eder. Düaliteyi yani ikiliği, düalitenin bulunduğu ortamları, üç boyutlu âlemin tezahür ortamını simgeler. İki sembolü bazı tradisyonlarda birin karşıtı ya da birleşmenin karşıtı olması bakımından bölünmenin ya da ayrılmanın; başka bir deyişle düalitenin iki unsurundan menfi, olumsuz, siyah, soğuk vb. şekillerde nitelenen ikincisini simgeler.

İki aynı zamanda evrendeki bazı güçlerin, enerjilerin ikili karakterler göstermesini simgeler örneğin Yin-Yang, manyetizmanın pozitif ve negatif kutupları gibi. Birin ikiyi yaratması sembolizminde de Mutlak olan Allah’ın ruh ve madde cevherlerini yaratması ifade edilir.

2 sayısı, B harfinin sayısal değeridir ve Kuran bilindiği gibi B harfiyle (Bismillahirrahmanirrahim) başlamaktadır. Kabalistik gizemcilikte ve Sufizm’de, Yahudi ve Arap alfabesinde sayısal değeri iki olan ikinci harfte, b’de, yaratılan dünyaya bir gönderme olduğu keşfedilmişti. İncil’in b’reshit, “Başlangıçta…” ile başlaması gibi Kuran da Bismillah, “Allah’ın adıyla…” ile başlar, her iki durumda da kutsal kitabın ilk harfi yaratılış harfi B’dir.

Mevlana, Tanrı’nın yaratılış sözcüğü Kun’u iki lifli bir iple ya da bükülmüş iplikle karşılaştırır. Bükülmüş iplik, yaratılışın bütün aşamalarında görünür ve sadece çokluğa inanan cahilleri aldatır. Bilge olansa birlik dünyasının görünen karşıtlıkların arkasında olduğunu bilir.

İki sayısı birçok olumsuz özelliğe sahiptir. Bunlardan biri de ikinin ayrılmanın, mutlak ilahi birlikten ayrı düşmenin sembolü oluşudur ve dolayısıyla da ikinin yaratılmayla ilişkili olduğu söylenir. Valentin Weigel on altıncı yüzyılda şöyle söylemiştir: “Yaratılan kendi içinde iki katlıdır”.

İki yalnızca yaratılışta ortaya çıkar çünkü kutupsallık olmadan maddi yaşam var olamaz. Elektrik akımının bir pozitif, bir de negatif kutba gereksinimi vardır ve hayvanların hayatı nefes alıp vererek ve yüreğin daralması ve genişlemesiyle sürer. İki, yaratılanlar dünyasındaki bütün görünüşlerle bağlantılıdır.

Goethe, bütün yapıtlarıyla kutupsallığın gizeminin farkında olduğunu göstermiştir. Ben ve Sen’in karşılaşması bir zıtlığı barındırır ve bu zıtlık, insan Ben, mutlak ve benzersiz ilahi Sen’le karşılaştığında daha da belirginleşir. İlahi Bir’e zıt olan herhangi bir şey düşünmenin imkânsız olduğu göz önüne alındığında ise iki, çelişki, antitez sayısı ve mantıksal olarak ilahi olmayan bir sayı olur.

Dinsel ve okült tradisyonda iki her zaman, ilahi birlerden çok iki görece birimin karşılaşmasının simgesi olmuştur. Agrippa von Nettesheim’e göre iki, “öteki” denen insanın, daha küçük dünyanın sayısıdır. Tekvin’deki yaratılış hikâyesindeki “Ve o iyiydi” ifadesinin ikinci gün olmayışı, ikinin kötülüğün ve cinsiyetin sayısı olduğu yorumuna sebebiyet verir.

Schimmel’e göre iki mutlaka olumsuz bir uyumsuzluğa işaret etmez, tartışmanın, birisinin kendisinden çok başka birisine hitap etmesinin olanaklı olması açısından ben ve sen arasındaki gerilim ölümcül olduğu kadar verimli de olabilecek bir gerilimi içerir. İkinin geometrik ifadesi olan çizgi birleştirdiği gibi ayırır da. 

Tradisyonlarda İki Sembolü:

Simyada zıt kutupları, güneşi ve ayı, kralı ve kraliçeyi gümüşü ve cıvayı simgeler. Bunlar başlangıçta birbirine zıttır ama sonunda çözünürler ve androjende birleşirler.

Budizm’de samsaranın, eril ve dişilin düalitesini, teoriyi ve pratiği, bilgeliği ve yöntemi, aynı zamanda yolu görebilmek ve o yolda yürüyebilmek için birleşen kör ve topalı simgeler.

Çin Tradisyonu’nda yin ikinin simgesidir; dişil olan, dünyevi olan ve uğursuz olandır. Yaşamdaki temel karşıtlığı göstermenin bir yolu da Çin Tradisyonu’ndaki aktif ve pasif, erkek ve dişi, gündüz ve gece anlamlarını da ifade eden Yin ve Yang’da bulunur. Bu sembol bütünleyici ilişkileri ifade eder.

Hıristiyanlık’ta İsa’nın Tanrı ve insan olarak iki yüzünün sembolüdür.

Yahudilik’te yaşam gücünün sembolüdür. Kabalist Tradisyon’da kendini bilmenin ve bilgeliğin sembolüdür.

Hinduizm’de düalitenin ve shakta shaktinin sembolüdür. İslam’da iki canın sembolüdür. Bunun yanında Tanrı güzelliği ve şefkati cemaliyle ve ululuğu ve gazabıyla, celaliyle ortaya koyar. Bunlar, bütün karşıtların biraraya gelişiyle onun kavranılmazlığına, benzersiz mükemmeliyetine işaret eder.

Platon Ekolü’ne göre iki, anlamı olmayan bir rakamdır çünkü o üçüncü unsuru ortaya koyan ilişkiyi ima eder.

Pisagor Ekolüne göre çift olandır ve bölünmüş dünyevi varlığın sembolüdür.

Taoculuk’ta K’ua, iki belirleyici olan Yin-Yang’tır. İki, zayıf bir Yin sayısıdır çünkü merkezi yoktur.

Düalite:

Düalitenin kelime karşılığı ikiliktir. Düalite sembolü tradisyonlarda genelde iyi ve kötü, vicdan ve nefsaniyet, diğerkâmlık ve bencillik, olumlu ve olumsuz unsurların bulunduğu fiziksel ortamı, üç boyutlu âlemin tezahür planlarını ifade etmek için kullanılan bir semboldür.

Dünyada geçerli olan en büyük ilkelerden biri, bu ortamlarda doğan varlıkların bu ikilemler içinde yaşayarak idraklenebilecek, şuurlanabilecek olmalarıdır. Düalitenin olmadığı hal ise tradisyonlarda genelde androjenlik sembolüyle, cennet sembolüyle¸hakikat ağacının meyvesinin henüz yenilmemiş olmasıyla ifade edilir. Tradisyonlarda düalitenin henüz varolmadığı hal sembolüyle enkarnasyon öncesi spatyomdaki durum ifade edilir, düalitenin aşılması sembolüyle de varlığın artık ıstırabın söz konusu olduğu, ikili denge unsurunun bulunduğu dünyalarda yeniden enkarne olmasına gerek kalmadığı tekâmül düzeyine ulaşmış olması ifade edilir.

İki unsurun tekliğe dönüşmesi haline androjenlik ya da düalitenin aşılması denir. Düalitenin aşılması konusu yeryüzünde uygulama çabası içinde olmakla mümkündür. Bu uygulamalardan en önemlisi ise kuşkusuz olumsuz duyguların aşılması konusunu içerir.

İki’nin Bir Edilmesi Uygulaması: Olumsuz Duyguları Yenmek:

Bizler, yaşamımızın uçsuz bucaksız yolculuğunda sadece küçük bir kesitini deneyimlediğimiz bu hayat diliminde olumlu olduğu kadar olumsuz birçok duyguyu da bünyemizde barındırıyoruz. Olumsuz duyguların da bizleri büyüttüğünü eğittiğini, bizleri olumlu olana taşıdığını düşünürsek daha gerçekçi bir bakış açısıyla olayları değerlendirmiş oluruz aynen karanlığı bilmeden ışığın ne demek olduğunun bilincine varamadığımız gibi.

Olumsuz duygularımız noksan taraflarımızın bir tezahürüdür ve tamamlanmayı, şifalanmayı beklemektedirler. İçimizdeki olumlu duyguları açığa çıkarmak için sondaj yaptıkça derindeki olumsuz olan duygularımızla da karşılaşmaktayız. Tıpkı tahterevallinin iki ucu gibi.

Burada önemli olan olumsuz duyguların fark edilebilmesi, bunların tespit edilebilmesidir. Bu çok değerli bir durumdur ve önemli bir aşamadır. Objektif olarak kendimizi değerlendirebilmek görebilmek çok mühimdir. Olumlu taraflarımız olduğu kadar tamamlanmayı bekleyen olumsuz taraflarımız da olduğu bilinciyle hareket edersek kendimizi bilme yolunda ilerleyebiliriz.

Bu çalışmada olumsuz taraflarımız için suçlama ve yargılamaya girmeden tespit yapıp bu duygu ve düşünceler üzerinde düşünebilmek gerekir. Bu duygu ve düşüncenin mahiyetinin ne olduğu, hangi kaynaklı ortaya çıktığı, bu duyguyla ne tür bir alış-veriş halinde olduğumuz soruları faydalı olacaktır.

Olumsuz duygu tespitinden ve tahlilinden sonra en güzeli olumsuzu olumlu olanla yer değiştirmektir. Fakat bunun yapılamadığı durumda içimizde daha önceden kayıtlı sevgi dolu olumlu duygu halini hissetmeye çalışmak ya da bunu imajine edebilmek zihinsel noktamızı başka bir hale taşıyacaktır. Bunu yapmak olumsuzu beslemeyi kesecektir.

Olumsuz duygunun hükümranlığına hâkimiyetine sekte vuracak ve bu duygunun bizi ele geçirmesine son verecektir. Bu çalışmaların sistemli bir biçimde yapılması sonucunda da olumsuz duygunun zamanla sönüşüne tanıklık edilecektir.

Astroset

 

Çiğdem Sarıgül

Çocukluğumdan beri bu evrendeki gerçek rolümüzü, gerçekten nereden geldiğimizi, nereye gideceğimizi araştırıyorum. : )

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu