Karma Yaratmak -Rüyadan Uyanış
Bartholomew
Biri bana, kendinizi, istediğiniz bir şeyi yaratmaya bıraktığınızda başkaldıran kuşkular hakkında ne yapılabileceğini sordu. Onlar inanıyorlar ki, sizin için olayları -size rağmen- yaratan “Karma”dır ve sizin bu süreç üzerinde hiçbir kontrolünüz yoktur. Peki, Karma’ nın yaratma olayıyla çakışması nasıl oluyor? Neden-Sonuç şeklinde bir doğrusal karma kavramı sizin tekâmülünüz içindeki belli bir hal için değerlidir.
Bir aşamada o, sizin ne ekerseniz onu biçeceğinize inanmanızda yardımcı olur. Yine, dinsel kuralların mutlak doğruluğuna olan inanç ve bu kurallar doğrultusunda hareket etme olgusu dünyadaki her kültürde görülür. Bu, Tanrı ile bağlantınızı deneyimlemeye doğru, sizin için emniyetle ilerleme yollarından biridir. Siz bu kuralları izlediğiniz zaman, bir güvenlik duygusu hissedersiniz ve bu yaklaşım birçok insan için güzel bir şekilde iş görmektedir.
Fakat kuralların artık yetmediği bir gün gelir. Tanrı ile daha direkt bir birleşimi özlersiniz. Yolunuza devam etmeden önce, sizden, şimdiye dek almış olabilecekleriniz için şükranlarınızı ifade etmenizi istiyoruz. Onurlu ve dürüst bir şekilde izlemiş olduğunuz yol hangisi olursa olsun, siz o yoldan bir hayli şey almış ve bir hayli şey vermişsinizdir. Bu harikulade bir gezidir, dostlarım. Fakat en sonunda insan Tanrı’nın gerçekte ne olduğunu artık kendince bilmek zorundadır.
Çalışmalarıma aşina olanlarınız bilirler ki, benim çoğu inanç sistemindekinden çok farklı bir karma kavramım vardır. Karma, genel olarak ifade edildiği hali ile aslında, daha geniş ve kapsamlı bir gerçeğin sınırlı bir tarifidir. Karma kavramı, benim görüşümle, dünya hayatına doğum yoluyla hızla girdiğinizde başlayan görkemli bir infilaklar dizisidir.
Siz, karahindiba misali, bir an bakarsınız sarı yüzlü bir çiçek ve bir an sonra bireyleşmiş (ayrı ayrı) ama yine hala bir arada duran kabuklu tohumlardan oluşan beyaz bir küre gibisiniz. Sonra bir rüzgâr gelip bir soluk “üfleyiverir”, her bir tohum kendi yolculuğuna başlar. Onlar her yöne doğru, rüzgârın onları taşıdığı gibi giderler.
Kimi havada süzülür, kimi düşer, fakat o “üfleyiş” işte benim sözünü ettiğim andır. O bir infilaktır. O doğrusal değildir, o bir patlayıştır! Sizin başlangıcınızı ve yolculuğunuzu işte ben böyle görüyorum.
Bu “infilak” sizin bu dünya gezegeninde geçirmeyi seçmiş olduğunuz keyifli deneyimin başlangıcıdır. Siz kendi yolunuzda yürürken, yalnızca kendi hayatınızı duyumsamak ve yaşamakla kalmaz, tüm çevrenizden gelen, insan kardeşlerinizin ve gezegensel yapıya dâhil olan her şeyin seslerini ve devinimlerini de algılayıp hissedersiniz.
Birbirinizi ne denli etkilediğiniz hakkında asla bir fikriniz yok, sadece diğer insanları değil, fakat tüm gezegeni de. Bunun farkına varmak zor değildir. Eğer denemek isterseniz, bir hastaneye gidin ve orada oturun, sonra bir ibadethaneye gidin ve orada oturun ve sonra farklı bir şey deneyin -bir futbol maçına ya da doğa içinde sakin bir köşeye gidin. Bu yerlerden her birinin sizin üzerinizdeki süptil etkilerini hissedeceksiniz ve birbiriniz üzerindeki etkilerinizi de.
Siz patlamalarınız sırasında birbirinize çarparsınız (toslarsınız). Bu bazen çok hafif bir çarpışma gibi görünür ama aslında, bir kişiden diğerine çok miktarda enerji akar. Birlikte dans ederken bunun keyfini duyarsınız. Bunun acısı ise birbirinizi yaraladığınız zaman duyulur.
Karma, sıcak bir yaz günü hissettiğiniz bir meltem gibi hissedilebilir. Onun sizi belli bir yöne iten bir etkisi vardır. O size rehberlik eden, sizi bir seçime, sonra bir diğerine doğru iten, sevk eden bir güç akımı gibidir. O size seçimi yaptıramaz. Siz “an içindeyken” bu gibi şeyleri anlayabilirsiniz. Siz yaşanan anda uyanık haldeyseniz, olup bitenlerin gerçeğini, kendinizi zerrece aldatmaksızın görebilirsiniz.
Ne de olsa, her ne tür bir açmaz ve çıkmaz içinde iseniz, onu kendiniz yarattınız. Bunu biliyorsunuz. Durum size karmik olarak nasıl görünürse görünsün, geçmişte yapmış ya da yapmamış olduklarınız her ne ise önemsizdir. Olayları bir başka yönde hareket ettirecek enerjiye siz an içinde sahipsiniz.
Egonuzun, eylem halindeyken ne hissettiğini bilirsiniz. Eğer bilmiyorsanız, birisini yargılarken, kendinize acırken ya da öfke içindeyken, bu duyguları deneyimlemek üzere bir dakika kadar durup bekleyin. Sonra sakinleşin ve daha üst düzeydeki bir enerjiyi davet edin. Ego enerjisi yatay yönde hareket eder. Böylece, yatay bir yol boyunca hareket eden siz, şimdi dikey İlahi hareketi çağırıyorsunuz.
Siz Tanrı’yı çağırıyor ve O’nunla bir oluyorsunuz. O anda içinizde bir canlanma, bir uyanış ya da hareketleniş hissedersiniz, sanki içinizde Öz’e ait derin ve dolu bir şey kımıldar gibi.
Şu halde, gerçekten tezahür ettirmek istediğiniz şeyleri sürekli hatırlamaya devam edin ve sonra bırakın, İlahi Olan onu yaratmanızda size yardım etsin. Bu deneyi önünüzdeki 1-2 ay boyunca uygulamaya çalışın. Neler yaratmak istediğinizi düşünün, sonra sizin için en önemli olanı seçin. Olanak dâhilinde olan şeyler arasında, size gerçekten sevinç verecek, sizi dolduracak ve en yüce amacınıza uygun olan bir tanesi vardır.
Onun üstünde odaklanın. Kuşkular uyandığında, kendi kendinize sorun, kendisi ile bir olacağınız bir Tanrı varmış gibi davrandığınızda, hayatınız daha dolu ve bütün hale gelmiyor mu diye. Hayat planınızın gerçekleşmekte olup olmadığını şu anda bilinçli olarak bilmiyor olabilirsiniz. Fakat bu rüyayı hissetmeyi sürdürmekle ne kaybedeceksiniz? Bırakın, İlahi Olan’ın harikası, güzelliği, gizemi ve görkemi o rüyayı doldursun ve bırakın hayat sizin için yapabileceklerini tezahür ettirsin.
İlahi enerji, bir baştan bir başa tüm gezegende hareket halindedir. Ve sonuçta kendinize vermiş olacağınız en büyük armağan Tanrı ile o enerji ile birleşmek, bir olmaktır. Bu birlikte yaratıcılığı lütfen kendi coşkun neşeniz yönünde kullanın. Siz kendi hayatınızı sürekli yaratmaktasınız. Öyleyse bunu, bilinçli olarak, kendi hayrınıza yapın, kendi varlığınızın tükenmez bereketinden ve bolluğundan yaratın.
Korkmayın. Siz doğrusal bir yaşam yaşarken (olayları doğrusal bir dizi içinde algılayıp değerlendiriyorken) “iyi hayatın” ne olduğunu bildiğinizi ve böyle bir hayat yaşadığınızı düşünebilirsiniz. Dostlarım, hayatınız istediğiniz kadar iyi olabilir, ama yine de “iyi hayat” o değildir, çünkü onda hayatı bütünüyle, sihirli ve olağanüstü bir biçimde harika kılacak olan o şey eksiktir. İlahi Olan’la bilinçli şekilde bir oluş duygusu onda eksiktir.
Peki, bu duyguyu nasıl bulacaksınız? Cesaretle, gözü peklikle! Can sıkıntısı, bezginlik dolu, tekdüze bir dünyayı geride bırakmayı göze alarak. Yaratıcı cevher ki o Hayat’tır, zihninizde hangi formu sürekli tutarsanız, onu dolduracaktır. Öyleyse, siz de en yükseğini tutun. Kendi başınıza hiçbir şey yapamazsınız, fakat siz olmazsanız da o yapılamaz.
Alıntı