Ölüm ötesi Deneyimi:
Bedensel işlevleri bakımından tıbben ölü sayılmalarından bir süre sonra, kendiliğinden veya reanimasyon (yeniden canlandırma) yöntemleriyle yasama geri dönen kimselerin bu sırada geçirdikleri deneyimlere verilen ad. Terim, 1970’de ABD’li hekim ve araştırmacı Raymond Moody tarafından ortaya atılmıştır. Dr. Moody ve Dr. Elisabeth Kubler-Ross tarafından hastane raporlarından derlenen, ölüm-ötesi deneyimi geçiren hastaların anlattıklarından ve anlattıklarının doğrulanmasından oluşan binlerce vakanın incelenme sonuçlarına göre, tıbben ölü olarak ilan edilen bu kimseler, ölü sanıldıkları bu süre sırasında bilinçlerini yitirmemişler ve çevrelerinde olup bitenleri algılamışlardır. Üstelik bu deneyim sırasındaki algılama, yalnızca çevrede olanları değil, duvarların ötesinde olanları veya başka bir kentteki tanıdıklarını da görüp duyabilme tarzında, beş duyunun sınırlarını aşan, beden-dışı bir algılama biçiminde gerçekleşmektedir.
Ölüm-ötesi deneyimler sırasında algılanan olayların gerçekliği ilgili kimselerce doğrulanmıştır. Örneğin, hasta ölü sanıldığı sırada hangi doktorun kendi bedenine hangi tıbbi işlemleri uyguladığını, hangi hemşirenin neyi almak üzere nereye, ne zaman gittiğini vb. yaşama geri döndüğünde en ince ayrıntısına dek anlatabilmektedir. Bu deneyimler spiritüalistlere ve kimi parapsikologlara göre, ölümden sonra yaşamın varlığına ilişkin kanıtlardan biri sayılmaktadır.
Ölüm-ötesi deneyimi sırasında yaşananlar, bu deneyimi yaşayanların anlattıklarına bakılırsa, dünyasal olaylarla yani fiziksel âlemle sınırlı kalmamaktadır. Mesela, hasta daha önce ölmüş bulunan yakınlarıyla iletişim kurabilmekte ve öte-âlemle ilgili vizyonlar alabilmektedir.
Dr. E. Kubler-Ross, Dr. R. Moody ve Dr. Karlis Osis’in ölüm-ötesi deneyimlerle ilgili araştırma, deneme ve sınıflandırma çalışmalarının sonuçlarına göre, bu deneyimi geçirenlerin tümü aynı şeyleri anlatmamakla birlikte, anlatılanlarda bazı benzerlikler ve kimi deneyimlerde ortak noktalar gözlemlenmektedir.
Bu araştırmacılara göre, ölüm-ötesi deneyimi yaşayanların (geçirenlerin) anlatılarında, tümünde ortak olmasa da, azımsanmayacak ölçüde ortak veya benzer görülen noktalardan bazıları şunlardır:
1) Bedenin terkedildiği birinci asama:
– Huzur ve sükûnet duygusu duyma,
– Çekilme veya fırlama tarzında yükselme (yukarıya doğru çıkma) izlenimi,
– ‘Ölüm döşeği vizyonları’ denilen algılamalarda bulunma:
Örneğin;
a – Daha önceden hiç duyulmamış harikulade bir melodiyi algılama,
b – Tertemiz, pırıl pırıl renkler algılama,
c – Çevredeki bedenlilerin göremediği bir isimi algılama,
d – Önceden tanışılan, sevilen ölmüş bir veya birkaç yakını (anne, baba, es vb.) algılama veya onları karşılama, öte-âleme geçişine yardım etmek üzere geldiklerini algılama.
e – Dinsel veya mitolojik varlıklara ilişkin imajlar,
f- Karanlık bir tünele (koridora, dehlize, kanala) doğru çekildiği izlenimi.
2) Bedenin terkedilmesinden sonraki ikinci aşama:
– Karanlık bir tünelden geçtikten sonra her şeyin yeniden aydınlandığını fark etme,
– Kendi bedenini (fiziksel bedenini) ve bedeninin çevresindeki bedenlileri görme,
– Kendini bu bedenli insanlara duyuramama (sesini işitememeleri ve kendisini görememeleri. Bu fenomene kimi rüyalarda da rastlanır),
– Kendini çok hafif ve mutlu hissetme,
– Duvar gibi maddi nesnelerin içinden geçebilme,
– Fiziksel bedene geri dönmeyi istememe,
– Fiziksel âleme ilişkin görüntülerin bir süre sonra gitgide silikleşip kaybolması,
– Tüm yaşamının (yaşamındaki, geçmişteki tüm olayların) bir film şeridi gibi hızla gözünün önünden geçmesi.
3) Bedene geri dönüldüğü üçüncü asama:
– Işık tarzında algılanan bir varlığın, tekrar dünyaya dönmesi konusunda kendisini ikna etmeye çalışması,
– İsteyerek veya irade-dışı olarak, fiziksel bedene dönülme izlenimi;
– Fiziksel bedene dönülürken soğukluk duygusu duyma.
Ölüm-ötesi deneyimi geçiren kimselerin bu deneyimden sonra, artık ölümden korkmadıkları ve içlerinden ölüm-ötesi yaşama önceden inanmamakta olanlarının da artık ölüm-ötesi yaşama inanmaya başladıkları gözlemlenmiştir.
Alıntı