PUTLARA TAPMAK
“Eskiler insanı uyanışa götüren yola, “kan ve ateş yolu” demişlerdir. Bu öyle bir yol ki, ancak içinizin kan ağlamasına bakar. Çünkü çok şeyleri bırakıyorsunuz, çok sevdiğiniz varlığınızın birçok bağlarını koparıyorsunuz. Bu, insanın putlarından vazgeçmesi demektir. Tanrı’ya inanıyoruz diye hiç övünmeyelim, zira bir bakıma hepimiz putperestiz.
Putperestlik demek, Tanrı’ya şirk koşmak, ortak koşmak, bir başka Tanrı edinmek manasına gelmez. Haşa! Olacak iş değil. Putperestliğin gerçek anlamı, kendi kendimize yarattığımız kıymetlerdir, yani nefsin her türlü bağlılığı puttur, putperestliktir. Ve bu da tip tiptir. Hep değişir, yaştan yaşa, seneden seneye, işten işe değişir. Belli bir süre belli bir puta bağlanırsanız o biter, bir diğerine bağlanırsınız ve bu böylece birinden diğerine atlayarak gider.
Bu putlar arasında incelik farkı olabilir, yani daha kabasından daha ince putlara gidilebilir. Fakat insan öyle çelişkili bir varlıktır ki, Yaradan’ına ibadet ederken veya O’na içinden gelerek kulluk ederken dahi etrafta Yecüc Mecüc ler, yani putları dolaşır durur. İnsan, başkasını bırakıp kendi hayatını gözünün önüne getirecek olursa, Yecüc Mecüc’ün hep çevresinde olduğunu görür.
Biz, birtakım putların gerçekleşmesi için dua ederiz: ‘’Yarabbi, senden sağlıktan başka bir şey istemiyorum.” ne demektir? Bu dua şu anlama gelir: “Ne olur beni öldürme. Burada bu kadar güzellikler var, elbiseler var, para pul var, yiyecekler var, iyice yiyip içeyim, giyineyim, eğleneyim…’’ vb. baştaki sözlerin arkasında bu yatar.
Kendimize dürüst davranacak olursak görürüz ki, yapılan ibadet bile Tanrı için değil, kendimiz içindir. Tanrı’nın ibadete, benim tapınmama, benim duama ihtiyacı yoktur ki! Yaradan’ın mahlûkundan böyle muhtaçlığı olur mu? Yaradan herhangi bir şeye muhtaç olur mu? Demek ki, muhtaç olan benim. Ben O’ndan bir şeyler koparmak istiyorum.
Demek ki, menfi imajinasyon, menfi düşünce ve otomatizmanın yayılması, nefsin azması ve vesvese halinin her tarafı kaplaması, Yecüc Mecüc sembolü ile ifade edilmiştir.
Alıntı