deja_vu_by_aegis_strife-d7plyvm

KENDİMİZ GİBİ OLMAK!?

Hepiniz gerçek kimliğimizi, nereden geldiğimizi, nereye gideceğimizi, neyin nesi olduğumuzu sorgulamışsınızdır herhalde. Yani, evet… insan deniliyor bizlere. ‘İnsan olmak!’ … ‘İnsan gibi davranmak!’ … ‘İnsanlık adına!’ … gibi terimler kullanmaya alışığız. Bir evvelki yazımda da sormuştum; insan olmak iyi bir şey mi acaba diye. Bilmiyorum… Çünkü bence ne iyiyiz ne de kötü. Kendimiz gibi davrandığımızı düşündüğümüz her zaman aslında bizler karşımızdaki kişilere ya da duruma göre davranıyoruz.

Sayısız potansiyel tohumlarımızın olduğunu birçok kişi bilir. Belli faktörlerin bir araya gelmesiyle her an içimizde bilinçli ya da bilinçsiz bastırdığımız bir/birkaç yönümüzün ortaya çıkabileceğini çoğumuz deneyimlemişizdir. Bazen tanıdığımız birinin cinnet geçirdiğini ya da kendisine hiç yakışmayacak bir şey yaptığını duyduğumuzda, ‘hiç öyle bir insan değildi’ demiyor muyuz? Peki, bizler ne kadar masumuz?

Bazı arkadaşlarım bilir, klasik laflarımdan biridir; ‘İnsan iş ortamında ya da arkadaş ortamında kendi gibi davranabildiği zaman huzurludur’ derim bazen. Peki, bizler gerçekten de kendimizin farkında mıyız acaba? Yani hangimiz ‘BİZ’ iz?

Şahsen kendimi analiz ettiğimde aklıma şu soru geliyor; duygularımı kontrol altında tutmamayı seçtiğimde neye dönüşürüm?

En basit örnekler;

*Bir yerde bir kuyruğa girdiğimde arkamdaki kadının ne yaptığının farkında olmadan, benim özel alanıma girerek göğüslerini sırtıma dayarcasına yakın durması sonucu öfkemi kontrol altına alamazsam, kadına sözlü ikaz yerine yere fırlatıp tekme atmak isterim.

*Bisikletle olması gerektiği gibi caddenin sağ tarafından giderken, park etmiş arabaların şoförleri yola bakmadan kapıyı açıp, bana ölüm korkusu yaşattıktan sonra suratlarında hiçbir pişmanlık ifadesi olmadan arabalarından çıkarken umursamaz bakışlarına şahit olurken…. aklımdan geçenleri bilmek istemezsiniz.

*Ya da piyasadaki çocuk tecavüzcülere, tüm masum canlılara zarar verenlere o kadar enteresan işkence yöntemlerim var ki, uzaklaşırsınız yanımdan.

Ben bunları anlık da olsa düşünürken kendimi, yumruklarımı dişlerimi sıkmış fark ederken, aile terbiyesi alamamış, görgü kuralları ve eğitim görmemiş, vicdan muhasebesi nedir bilmeyen biri ne yapsın? Yapıyor zaten yapmak istediğini.

O zaman ne dememiz gerekir? Duygularını kontrol altında tutabilen ve tutamayan. Bastırabilen ve bastıramayan. Bizleri birbirimizden karakter olarak farklı kılan unsur kontrol mekanizmamız. Akışa bırak denilir ya, bende diyordum bir zamanlar, neyin akışına peki? Neye teslim olmamız gerekiyor yani? Bir kaynaktan akan sele kendimizi bırakmamız uygunsa o zaman ‘özgür irade’ diye dilimizden düşürmediğimiz şey nedir?

Geçen aylarda fikirlerini dikkate aldığım bir arkadaşımla konuşurken bir şey fark ettim. Nette sosyal paylaşım ortamlarından uzak durmak ile ilgili sohbet ederken, birçok kişinin bu ortamlardan uzak kalmayı seçtikten bir süre sonra bazılarının dayanamayıp geri döndüklerini konuştuk.

Sonra aklıma geldi, belki de bu ortamlarda bulunmamızın sebebi kendimizden, kendi gerçek doğamızdan uzaklaşmak için. Kendimizle kaldığımızda bir süre sonra buna dayanamayıp bu paylaşım ortamlarına giriyor olabiliriz. Bu en çok da etrafında kafasına göre pek kimsesi olmayanlar için geçerli olabilir.

Bu yazdıklarım elbette bir yerlerde bilimsel olarak açıklanıyor… ya da belki çok yanlış değerlendiriyorumdur kimilerine göre. Ama bu gibi tespitler benim şu anki bakış açımdan gördüklerim.. sık sık bakış açımı değiştirmeye çalışsam da.

Bedenimizdeki sıfırlanmış benliğimiz, içine sokulduğumuz programda bize sunulanlar arasından seçtiklerimizle şekilleniyor sanki. Her geçen zamanda yeni bilgiler ediniyoruz ama hep bir yerde tıkanıyoruz.

İster kendimizi global bir dünyada ya da düz bir platformda zannedelim,  yıldız tozu gibi hissedelim, guru olduğumuzu düşünelim hiç fark etmiyor. Bir süre sonra yine neden, nasıl ne zaman sorularıyla girdaba giriyoruz.

Bende diyorum ki, daha kendimizi keşfetmeden bizim dışımızdaki hayatı çözmüş gibi davranmayalım. Bu ortamda her şeyi çözebilen kimse yok bence. Bu kadar basit.. Birazcık kendimizin farkında olalım…gerisi bize belki sunulabilir. Biz seçtiğimiz için değil. Seçildiğimiz zaman.

Çiğdem Sarıgül – 27/07/2017

Hakkında Çiğdem Sarıgül

1969 yılında Almanya' da doğdum. 1996 senesinden beri Antalya' da özel bir hava yolu şirketinde çalışıyorum. Kendimi bildim bileli bu evrendeki gerçek rolümüzü, gerçekten nereden geldiğimizi, nereye gideceğimizi araştırmaya çalışıyorum. : )
x

Check Also

a12ef2d9491d550e87de06cf61048f8c

İlk Önce Kendini Düzelt!

  Doğanın, yeşilin elden gittiğini düşünüp, tepki gösterip açık havada iğrenç sigara dumanıyla havamızı kirletenler, yerlere ...