swedish_ufo_interception_by_alfredsson

UFO ARAŞTIRMALARI TARİHÇESİ

 

Şimdiye kadar yayınlanmış olan UFO gözlemlerinin çoğu ABD’den çıkmışsa da, dış uzaydan ziyaretlerin yapıldığı tek ülke burası elbette ki değil. Tam tersine asıl gerçek odur ki, başka bazı ülkelerde UFO gözlemleri ABD’dekinden daha fazla yapılmış ama bunlar yayınlanmamıştır. Dünyanın tümündeki bu konuyla ilgili istatistikler ise tam değildir.

ABD’den başka ülkeler bu haberleri hep ABD’den beklemişler ve kendi ülkelerindeki UFO gözlemlerine ve ilgili olaylara kayıtsız kalmışlar hatta (halkın haber alma özgürlüğünü de hiçe sayarak, be gerçeği ört-bas etmeye çalışmışlardır. Bu nedenle, dünyanın dört bir yanındaki UFO gözlemleriyle ilgili rakamlar tahmini olmaktadır.

I ve II. Dünya Savaşları Öncesi:

On dokuzuncu yüzyıldan önceki UFO gözlem raporları gerçek olmayan bilgilerle doludur. Daha gerilere gittikçe, üzerinde çalışmaya değer data giderek azalır ve araştırmacı ya da okuyucu spekülasyonlara zorlanır. 19. Yüzyılın ilk yarısında, akademik niteliği olmayan kimseler tanımlanamayan ya da akıl erdiremedikleri tüm göksel olayları birer dinsel (mistik) deneyim olarak yorumlama eğilimi sergilemişlerdir.

Bunlardan en çok bilineni Portekiz’ de yaşanan Fatima Olayıdır (1917). Pek çok ciddi UFO araştırmacısının ortak kanısına göre Fatima Olayı aslında tipik bir UFO vakasıdır ama çok büyük ölçüde halk ve Kilise mensupları tarafından dinsel bir deneyim olarak yorumlanmıştır.

Olayın merkez kahramanları üç kız çocuğudur ve gözlemlenen ışıklı olay da, onlara göre  “Meryem Ana’ nın Ortaya Çıkışı” dır. Bu olayda;  “…güneş gibi ışıklı obje (“Virgin Mary”) sallanarak dünyaya (Portekiz semalarına) yaklaşmış, bir süre ileri geri hareketten sonra uzaklaşıp gitmiştir”. Bu olay, söz konusu çocuklara yönelik olarak gibi cereyan etmiştir ama tüm kasaba halkının gözleri önünde cereyan etmiştir.

1917’nin Portekiz köylüleri, kadim zamanların İnkaları’ nın yaptığı gibi bu ışıklı cisme  “Tanrı” damgasını vurup yerlere kapanmadılar ama olaya  “mucize” demekten de geri kalmadılar. Binlerce gözlemcisi olan Fatima Olayı’ nın tam olarak ne olduğunu, ne din tarihçileri, ne Kilise, ne de UFO araştırıcıları net bir şekilde açıklayabilmiştir.  (olayın tamamı hakkında ayrıntılı bilgi için bkz.: PLANET Dergileri, Ruh ve Madde Yayınları).

1900’ lü yılların başlarındaki olaylarla ilgili tartışmaların (bir sonuca varmadan) bu kadar sürüp gitmesinin nedeni; o zamanlarda bugünkü gibi ölçümlerin ve aletli gözlemlerin yapılmaması olarak gösterilebilir.

Fatima ve Kardeşleri : 

fBu nedenle o olayları ele alan konunun araştırıcıları da çalışmasını, spekülasyonlara ve tahminlere dayandırmak zorunda kalıyordu. Çünkü ellerinde gerçeklere dayalı parametreler bulunmuyordu. Açıktır ki, bir konuda ölçümlere dayalı ne kadar çok gerçek varsa, o kadar az spekülasyon var demektir. Bunlardan dolayı 19. Yüzyıl sonları ve 20. Yüzyıl başlarındaki göklerdeki sıra dışı olaylar her yöne çekilmiştir.

Avrupa UFO gözlemlerinin ilk dalgasını, 1909 tarihli İngiltere gözlemleriyle başlatmak hususunda araştırmacılar arasında görüş birliği vardır. Gözlendiği rapor edilmiş İngiliz objeleri, güçlü projektörleri olan; sert dönüşler yapan ve havada asılı gibi duran nesneler olarak betimlenmiştir. Bu arada, söz konusu objelerin yere inişleri ve onların içinden çıkan varlıklarla ilgili olarak raporların sayısı da az değildir.

Bu raporlarda anlatılanlar ile 1896-1897 Amerika’yla ilgili UFO gözlem dalgasının raporları arasında pek çok ortak nokta bulunmaktadır. Avrupa UFO gözlemlerinin ikinci dalgası 1930’lu yıllara rastlar ki bunlar da İsveç’in kuzeyinde yoğunlaşmıştı. Kendilerini tanımlayacak hemen hemen hiçbir işarete sahip olmayan, sıra dışı hareketlerle karşılaşan İsveçli pilotları çıldırtan ve orasından burasından ışık huzmeleri çıkan bu UFO’lardan hemen hiç birinin yere indiği rapor edilmemiştir.

I. Dünya Savaşında:

İkinci Dünya Savaşı sırasında UFO gözlemleri yoğunluklarını Pasifik ve Atlantik’teki savaş alanlarında yoğunlaştığını görüyoruz. Bu savaşlar sırasında gözlemlenen UFO’lara “foo fighters” gibi bir ad uydurulmuş ve böyle anılmıştır.

O zamanların medyasında çıkan haberlere göre, savaş pilotlarının korkulu rüyalarını oluşturuyordu bu “foo fighters” … Bunlar; alev alev yanan, bazen savaş uçaklarının önünden giden, bazen onları arkadan izleyen, hatta zaman zaman çevrelerinde dairesel hareketler yaparak uçan, pilotlara göre “tanımlanamaz” nesnelerdi.

Fatima olayında olduğu gibi, bu nesnelere mistik bir yorum uydurarak “Aziz Elmos’ un Ateşi” adını takanlarda olmuştu. O yıllarda “foo fighters”  takma adıyla anılmış olan bu UFO’ların en ürkütücü hareketlerinden biri de; havadaki bir savaş uçağının çok ilerisinde birden ortaya çıkıvermeleri, ürkütücü bir hızla uçağın üzerine doğru gelmeleri ve tam uçağın önünde aniden 90 derecelik bir manevra ile yön değiştirmeleri oluyordu.

Foo fighters:

ffSavaş pilotları bunlarla ilk karşılaştıkları zaman, doğal olarak (ve içinde bulundukları savaş psikolojisinin de etkisiyle) onları Almanlar’ ın ya da Japonlar’ın gizli silahları/uçakları sanmış ama bu “foo fighter” ların düşmanca bir hareketlerine tanık olmamışlar ve bu değerlendirmelerinde yanıldıklarını anlamışlardı.

Bununla birlikte, “falanca milletin casus / düşman uçakları ya da gizli silahı” yakıştırması; konunun cahilleri tarafından ve bile bile bu gerçeği örtbas etmek isteyen çevrelerce kullanılmıştır. Aslında bunlar dünya malı nesneler değildi. Gerçekleri kabullenmekte zorlanan ve yeniliklere (yeni düşüncelere) kapalı olan zihinler böyle ve benzeri yakıştırmalarla rahatlıyordu.

Savaştan sonraki yıllarda da UFO’lar için kullanılan bu yakıştırma, “Amerikalıların gizli silahı” ya da “gizli gözlem aracı” şeklinde sürdürülmüştür. Bunlar kuşkusuz artık modası / zamanı geçmiş yakıştırma ve uydurmalar. Gerçekleri bilerek/bilmeyerek ört-bas etmekte kullanılan bu yakıştırmalar; haber alma özgürlüğünü zedelemek/engellemek bakımından olduğu kadar, birçok insanın ve özellikle de çocukların yanıltılması/kandırılması bakımından önemlidir.

Bu adaletsizliği, kendilerine; konuyla ilgili devlet politikası olarak benimsemiş hükümetlerin sayısı, ne yazık ki az değildir. Bunun ekonomik, politik ve askeri boyutlarla ilgili nedenleri de 1 no’lu dipnotumuzdaki kaynaklarda bulunabilir.

Tekrar konumuza dönerek, dünyanın o savaşlarla çalkalanan yıllarına (örneğin 1946’ya) baktığımız zaman, İsviçre’de de bir UFO gözlemleri yoğunlaşması olduğunu görüyoruz. Gözlenen objeler çoğunlukla dünya malı roketleri andırıyor. Binlerce görgü tanığı bu nesneleri İsviçre semalarında izlemişti. Roket şeklindeki bu UFO’ların yatay uçuşları yaygındı ve bunlardan hiç biri de yere çakılmış ya da parçalanmış olarak bulunmadı.

Amerika, General Doolittle’ ı araştırmalara yardım etsin diye bu ülkeye gönderdi. Çünkü Amerikalılar bu UFO’ları Rusların “gizli silahı” sanıyordu. İsviçre hükümeti, olayları (ört-bas etme gayreti içinde) açıklayamayınca, doğal fenomenlerin yanlış algılanması/ anlaşılması ya da kütle halüsinasyonu olarak açıklamaya çalıştı. Çünkü “hayalet roketler” olarak isim takılan bu objelerden hiç biri yere düşmüş ya da patlamış olarak bulunamadı.

İsviçre Hükümeti adına çalışan bilim insanları da, gerçek bilimsel zihniyetin gereği olan, doğruyu söylemek ve olayların üzerine gitmek yerine, hükümetin ört-bas politikası yönünde bir raporla gerçeğin üzerini örtme, dolayısıyla insanların doğru habere ulaşma özgürlüklerini zedeleme talihsizliğini sergilemiş oldular.

Bu aynı zamanda Amerikan Hükümetinin dünya dışı zeki hayat politikasının paralelinde bir tutumdu. Belki de General Doolittle’ ın asıl misyonu, İsviçre Hükümeti’ne böyle (gerçekleri saptırıcı) bir karar aldırtmaktı.

1947’de UFO gözlemleri dalgasının Amerikan versiyonu dünya sahnesine çıktı. ABD’deki bu gözlemlerle birlikte UFO gizemi dünya gündemine iyice yerleşmiş oldu. Yukarıdan beri vermeye çalıştığımız tarihçeden de anlaşılacağı gibi, UFO gözlemleri dalgalar hâlinde olmuştur. Amerika’dan sonraki UFO gözlemleri yoğunluğu 1954’te Fransa’ da yaşandı.

Aime Michel (1919-1992)

aaFransa’daki gözlemler dalgasında, tanımlanamayan uçan objeler sadece havada değil, yere konmuş/inmiş olarak da saptandı. Hatta bunların bir kısmında UFO’nun yanı sıra dış uzaydan gelmiş varlıklar da vardı. 1954 UFO gözlemleri dalgasını en ciddi araştıranlardan biri ünlü ufolog Aime Michel’ dir. A. Michel, UFO araştırmalarını topladığı kitapları olan “The Truth About Flying Saucers” ve “Straight Line Mystery” ufoloji literatüründe seçkin yerini hala korumaktadır.

Dünyanın kendi doğal yapısından kaynaklanan,  “dünyanın doğal elektrik ağı şebekesi” nin mevcudiyeti ve UFO’ların pek çoğunun, bu ağı oluşturan hatlar boyunca görülmesi gerçeğinin keşfi, A. Michel’ in çalışmalarının dünya bilimine kazandırılmış bir yan üründür. Ünlü araştırmacı bu teorisine “Orthotony” adını vermişti.

Bu teori daha sonra Colorado Üniversitesi’ nden Davis Saunders tarafından geliştirilmiştir. Bu çalışmadan sonra, Orthotony Teorisi daha da önem kazanmıştır. Bu çalışmalar ve dünyanın çeşitli noktalarında müstakil UFO gözlemleri sürüp giderken, Fransız halkı ikinci bir UFO gözlemleri dalgasını 1973 ve 1974 yıllarında deneyimledi.

UFO’lar Latin Amerika’da:

Latin Amerika için, “UFO gözlemlerinin uluslararası lideridir,” denebilir. Bu kıtadaki Brezilya, belki de yüzölçümünün büyüklüğü bakımından olacak ki, (Güney Amerika’daki) gözlemlerin çoğu Brezilya kayıtlıdır. Bu konuda (gözlem sayısı olarak) Arjantin ikinci sırada. Chile, Peru, Venezuela ve Uruguay sırayla daha sonrakilerdir.

Herhalde gözlem bolluğundan dolayıdır ki, bu ulusların halklarının büyük çoğunluğu, dünya dışı zeki hayatın varlığını ve bu zeki hayatın temsilcilerinin gezegenimizi ziyaretlerini, tutuculuktan uzak çok doğal olarak karşılar. Tüm bu olup bitenlere, halkın (gerçeği yansıtan) bu samimi kanaatine ve bağımsız bilim insanlarının bulgularına rağmen, siyasi baskı altındaki resmi bilimin hala UFO’ların varlığını rahatlıkla açıklayamamış olması, elbette ki dünya beşeriyeti (ve çocuklarımız) adına büyük talihsizlik.

Bununla birlikte, günümüz uygar yönetimine yaraşır bir şekilde güzel bir medeni cesaret örneği göstererek UFO gerçeğini resmi ağızdan açıklayan hükümetler yok değil; örneğin, Meksika, Fransa ve en son olarak da Yeni Zelanda bunların başında gelmektedir.

Brezilya’daki UFO gözlemlerinin belirgin niteliği; yakın karşılaşmaların bolluğu ve gözlemlerle ilgili fiziksel anıtların çokluğudur. Brezilya kaynaklı UFO gözlemleriyle ilgili tüm gerçekler ortaya çıkmadan ve bunlar değerlendirilmeden raporları yazılmamıştır.

Brezilya’da bu konunun tanınmış kuruluşlarından “Aerial Phenomenon Research Organization” bu alana çok değerli katkılarda bulunmuştur. Bu organizasyonun önde gelen isimlerinden Irene Granchi dünyaca ünlü bir Bayan UFOlogdur.

UFO Olaylarıyla ilgili Kronolojik Özet:

1944: Saldırgan olmayan ve “Foo-fighters” takma adıyla literatüre geçmiş olan UFO’ların, savaş uçaklarının yakın çevresinde (ağırlıklı olarak da Avrupa ve Pasifik üzerinde) yaygın olarak gözlemlenmesi.

1946:  “Ghost rockets” takma adıyla Ufoloji literatürüne geçmiş olan UFO’ların İsveç ve komşu ülkelerde bolca gözlemlenmesi.

1947: Belli formasyonlardaki guruplar halinde disk şeklindeki UFO’ lar Amerikalı gözlemci (iş adamı ve pilot) Kenneth ARNOLD tarafından telaffuz edilen “Flying saucers” takma adıyla Ufoloji literatürüne geçmiştir. K. ARNOLD’un Cascade Dağları üzerinden uçarken (Washington Eyaleti) yaptığı bu gözlem, yerde bulunan gözlemciler tarafından da kaydedilmiştir.

Bu konuda ABD gazetelerinde 1500’den fazla bireysel gözlem haberi yayınlanmıştı. 1947 yılıyla ilgili başka bir haber New Mexico, Roswell  yakınlarında yere çakılan disk şeklinde bir UFO ile ilgilidir. Aynı yıl disk şeklindeki UFO’lar ABD Hava Kuvvetleri raporları da dâhil, birçok resmi gözlem merkezi tarafından saptanmıştır.

1948: Bu yılın en önemli UFO olayı ABD Hava Kuv. “Pilot Yüzbaşı MANTEL” olayı olarak literatüre geçmiştir. Olay Kentucky (ABD) semalarında gerçekleşti. Yzb. MANTEL, görüş alanındaki (ve yerdeki radar ile de saptanmış bulunan) UFO ile kısa süreli it dalaşından sonra, UFO’ya inatla yaklaşmak isteyince, olay MANTEL’in uçağının havada infilak etmesiyle sonuçlanmıştı.

1948 yılı UFOlarla ilgili başka önemli bir olay da ABD Hava Kuvvetleri’nde “Project Sign” adıyla resmi bir araştırmanın başlatılmasıdır. UFO’larla ilgili olayları açıklamak amacıyla başlatıldığı söylenmişse de, çok geçmeden “Project Sign” ın, ABD Hükümeti’nin UFO olaylarını (yani “Evrende Zeki Hayat” gerçeğini) ört-bas etme denemelerinden biri olduğu anlaşılmıştır.

Düzmece Project Sign raporunda “incelenen UFO gözlemlerinde/ vakalarında yeterince fiziksel kanıt bulunmaması…” gibi resmi bir yalan ile de ABD ve dünya halkı kandırılmak istenmiştir.  “Project Sign”a rağmen UFO gözlemleri bir azalmaya uğramadan sürmüştür. ABD Hükümeti, bu ört-bas ve yalanlama projesiyle amacına ulaşamayınca, “Project Grudge” adıyla başka bir projeyi devreye sokar.

ABD Hükümeti’nin apaçık gerçeklere (“plain truth”) karşı ciddiyetten uzak ve haber alma özgürlüğünü zedeleyici bu tutumuna karşı ilk ses getirici tepkinin Donald KEYHOE’ nun söz konusu araştırma (ve belgelere dayalı) yazısında, dış uzay kökenli bu nesnelerin sadece gerçek olduğunu değil, ABD Hükümeti’nin sistemli bir şekilde, elinde bulunan fiziksel kanıt ve belgeleri gizlediğini yazıyordu.

1950: UFO’larla ilgili ilk kitapların yayınlanmaya başlaması. Belgesel nitelikli bu kitaplardan ilki yine D. KEYHOE’ a aittir.

1952: “Project Blue Book” un yayınlanışı. ABD Hükümeti her şeye rağmen gerçekleri ört-bas etkinliğini sürdürmeye çalışıyordu. ABD resmi çevrelerinin, UFO gerçeğine karşı söz konusu bağnaz tutumu; bu tutumu kınayıcı yazıların yanı sıra, ciddi derneklerin kurulmasına da vesile oldu. Bunların en önemlilerinden biri APRO’ dur (Aerial Phenomena Research Organization- Hava Olaylarını Araştırma Organizasyonu).

APRO, uzun yıllar; UFO’larla ilgili gerçeklerin halka yansıtılması konusunda uğraş vermiş değerli bir sivil toplum kuruluşudur. Bu arada 1952 yılında(Washington DC’de ve o yörede) belirgin bir “UFO olayları dalgası” kayıtlara (radar ve görsel olarak) geçmiştir.

1953: Sponsorluğunu CIA’ nın yaptığı Robertson Paneli’ ni bu yılda sahnede görüyoruz. ABD Hükümeti, gerçekleri saptırma gayreti içinde; UFO’larla ilgili haberlerin / gözlemlerin yanılgıdan başka bir şey olmadığını kaydederek, halkın haber alma özgürlüğünü bir kez daha resmen engellemeyi denemiştir. Adı geçen panelle ilgili olarak öne çıkan isimlerden biri Donald MENZEL olmuştur.

Bu astronom (Harvard) sanki panelin sözcülüğünü yapıyordu. Resmi ağızların gerçekleri yalanlama gayretlerine karşın, UFO gerçeği de bir türlü ört-bas edilemiyordu (Evrensel Yin-Yang çekişmesinin tipik örneği ya da UFO versiyonu…). UFO gerçeğinin önde gelen “temasçıları” ndan George ADAMSKI’nin UFO sahnesine çıkışını bu yılda (1953) görüyoruz.

1955: ABD Hava Kuvvetlerine ait Project Blue Book’un bir Raporunun yayınlanması.

1956: Ufolojiyle ilgili sivil toplum örgütlerinden NICAP’ ın sahne alışı (Hava Olayları Ulusal Komitesi- Washington).

1957: Yeni bir “UFO gözlemleri dalgası” nın ülkenin dört bir yanında deneyimlenmesi. Bu olaylar dizisinin belirgin özelliği, elektrik kesintileridir. Özellikle Levelland- Texas bölgesindeki gözlemlerde evlerde ve arabalarda elektrik kesintileri kaydedilmiştir. Resmi kaynaklar söz konusu kesintileri “elektrikli fırtına” yalanıyla geçiştirmeye çalışmışsa da, başarılı olunamamıştır. Çünkü pek çok olayda “yaprak bile oynamayacak kadar hava sakindi…”.

1964: Bu yıla damgasını vuran UFO vakası “Socorro” olarak Ufoloji literatüründe unutulmaz yerini almıştır. New Mexico, Socorro’da bir polis memurunun (UFO gözlem sınıflandırmasına göre) üçüncü türden yakın karşılaşmasıydı bu olay. Project Blue Book’ un gerçekliğini inkâr edip yalanlayamadığı bu olay en bilimsel şekilde NICAP tarafından değerlendirilmiş ve konuyla ilgilenenlerin dikkatine sunulmuştur. Bundan ayrı olarak NICAP, “The UFO Evidence” başlığı altında yaptığı yayında 750 UFO olayının bilimsel analizini halka sunmuştur.

1966: Michigan, Dexter’ de yere konmuş UFO gözlemine Project Blue Book’ un “bataklık gazı” tanısı koyması olayın gözlemcilerinin ve konuya yabancı olmayanların tepkisine neden olmuş ve adı geçen sözde bilimsel kuruluş halk tarafından alay edilmek talihsizliğinden kurtulamamıştır.

Bu kuruluşun, güvenilirliğini iyice yitirmesinden sonra, konunun incelenmesinin bir devlet üniversitesine (University of Colorado) verilmesine karar verilmişti. Üniversitenin işi ele almasıyla “UFO yakıştırmaları listesi”ne bir yeni alt başlık eklenmiş oldu: “Ball lightning” (Phillip Klass, Aviation Week Magazine). Condon Raporuna göre UFO’lar “yıldırım topları”ndan başka bir şey değildi.

1967: Amerikan Havacılık ve Astronot Enstitüsünde UFO araştırmalarıyla ilgili bir alt komitenin oluşumu bu yıla rastlar. Wesleyan Üniversitesi’nde bir UFO kursu açılır. Devlete bağlı olmayan bir UFO Araştırma Grubu’nun kuruluşu ilk olarak bir Sovyet TV kanalından duyurulur.

1968: Bilim ve Astronot Komitesi’nin bir günlük UFO sempozyumu bu yıla rastlar. Project Blue Book’ un halktan gizlediği çok net UFO olay ve gözlemlerinin NICAP tarafından su yüzüne çıkarılıp yayınlanması da 1968’e rastlar.

1969: Project Blue Book artık geçerliliğini tamamen yitirmiş bir durumda resmen kapatılır. Colorado Üniversitesi’nin kendine göre UFO incelemeleri sürmektedir. Amerika Bilim İlerletme Derneği bu yılda yaptığı yıllık uluslararası toplantı gündemine UFO konusunu da katar.

Adı geçen derneğin bu tavrına Donald MENZEL’in karşı çıkışı dikkatlerden kaçmamış ve çok tepki toplamıştır. Bu yılın, UFO konusunun tutuculuktan ve riyakârlıktan uzak, olumlu yönde aydınlatılması bakımından belki de en önemli olayı, Mutual UFO Network (MUFON)’ un Walter ANDRUS tarafından kurulması.

1973: Bazı dünyalıların dış uzaydan gelenler tarafından götürülmesi konusu ilk olarak bu yılda Ufoloji literatürüne girmiş denebilir. Missisippi, Pascagoula’da iki balıkçının söz konusu götürülme (abduction) ve tekrar getirilme olaylarının ilki sayılabilir. Hepsinden önemlisi, UFO Etütleri Merkezi Prof. Dr. Allen HYNEK tarafından bu yılda kurulmuştu. Astrofizik profesörü olan A. HYNEK daha önceki yıllarda ABD Hava Kuvvetleri bilim danışmanlarındandı.

1975: Project Blue Book’un bir kısım dökümanı National Archives Kurumu aracılığıyla yayımlandı.

1978: Roswell (1947) Olayı’nın görgü tanığı ile bir röportaj yapıldı ve yayınlandı.

1979: UFO’lar konusunda daha derinlemesine ve dürüstçe araştırmalar yapılması yönünde bir fon oluşturuldu. (Richard HALL, Tom DEULEY, Bruce MACCABEE)

1983: Yukarıda kurulduğunu belirttiğimiz fon (Fund for UFO Research) tarafından desteklenen klinik psikologlar görülme (“abduction”) olaylarından sekiz tanesini derinlemesine etüt ettiler ve götürülen dünyalıların herhangi bir zihinsel rahatsızlıklarının bulunmadığı (dolayısıyla anlattıklarının) doğruluğu ve otantikliği konusunda rapor düzenlediler.

1987: Ufoloji konusunda en çok satan ve çok ses getiren iki araştırmanın bu yılda yayınlandığını görüyoruz: COMMUNION, Whitley Streiber ve INTRUDERS, Budd Hopkins. Bu iki eser sayesinde, götürülme (“abduction”) ve tekrar getirilme olaylarına yönelik ilgi sanki alevlenivermişti.

1991: Bu yılda yapılan bir kamuoyu yoklamasına göre 4.000.000 kadar Amerikalı yaşamlarının bir döneminde götürülüp (“abduction”) tekrar getirilme vakasının süjesi durumunda olduğu anlaşılmıştır.

1992: Massachusets Teknoloji Enstitüsü’nde dört günlük uluslar arası konferansta; götürülüp (“abduction”) ve tekrar getirilme olayları, adı geçen üniversitenin psikoloji bölümü uzmanlarınca masaya yatırılmıştı.

1993: Ufoloji konusunda dev kuruluşların bir tür koalisyonu bu yıla rastlar. Konunun önde gelen kuruluşları şunlardır: MUFON, CUFOS ve Fund for UFO Research.

1995: ABD Hava Kuvvetleri’nin Roswell konusundaki itirafı bu yılda gerçekleşir. ABD Hava Kuvvetleri yetkilileri Roswell’ in bir hava balonu (meteoroloji balonu) olmadığının itirafında bulunur, 50 yıla yakın bir yalanlamadan ve kandırmacadan sonra… Daha sonraki yılların en önemli denebilecek gelişmesi, Rockefeller’ in sponsorluğunda yapılan bilimsel bir toplantıda UFO’lar konusunun incelenmeye değer bir konu olduğunun yayınlanması olmuştur.

Kaynak: Astroset – Selman GERÇEKSEVER

 

Hakkında Çiğdem Sarıgül

1969 yılında Almanya' da doğdum. 1996 senesinden beri Antalya' da özel bir hava yolu şirketinde çalışıyorum. Kendimi bildim bileli bu evrendeki gerçek rolümüzü, gerçekten nereden geldiğimizi, nereye gideceğimizi araştırmaya çalışıyorum. : )

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak.

x

Check Also

dulce-base

DULCE ÜSSÜ

    ABD hükümetine ait yeraltında birçok tünel ve yer altı tesisleri bulunmaktadır. Bunlar ...