Amphibian Tanrılar
Sümer tradisyonunda ilah Enki’nin sularda olduğu söylenir. Bu ilah balık kuyruğuyla tasvir edilir ve Oannes denilen balık insanlarla ilişkilendirilir. Sümero Semitik tradisyonda balık teni, derinlerin lordu Ea Oannes rahipleri tarafından hayvan formunda bir elbise olarak kullanılırdı; Oannes aynı zamanda balık-keçi ya da balık-koç olarak tasvir edilir. Oannes’ lerin yeryüzünde daha önceleri yaşamış bilge varlıklar olduğu söylenir. Sümer tradisyonuna göre tufandan önce yedi bilge kişi denizden çıkıp şehirlere dağılmış ve oralarda insanlığa uygarlığı öğretmişler.
Dogon tradisyonuna göre ise her şeyi var eden ve tek olan Amma, kâinatın sevk ve idaresiyle uğraşmaz, âlemimizin sevk ve idaresiyle nommo agonnolar denilen bir üçlü meşkuldür ve bu üçlü balık biçiminde tasvir edilir, ayrıca içlerinden “O-nommo” hem balık hem insan biçiminde temsil edilir. Babil tradisyonunda ise Oannes’in adı akılla donatılmış varlık anlamına gelir. Bazı tradisyonlarda ruhsal planlar balık-insan olarak tanımlanmışlardır.
Hindu mitinde tanrı Vişnu’ nun insanlığın atası olan Manu’yu kurtarmak için balık formunu aldığı söylenmektedir. Vişhnu’ nun ilk enkarnasyonu’na denk gelen dönemde Vishnu insanlığı selden kurtarmış ve içinde bulunduğumuz siklusun başında yeni bir ırkı meydana getirmiştir.
Gemi Sembolü Olarak Balık:
Balık yeryüzünde yeni bir devrenin başlangıcının bilgisine sahip bazı tradisyonlarda gemi sembolünün yerini almaktadır. Bu kullanımıyla sembol gemi sembolünün içerdiği birçok anlamı içerir. Hint Tradisyonunda ise balık sembolü şöyle bir örnekte görülmektedir: Daha önce iyilik yaptığı bir balık tüm insanlığı yok edecek bir tufan meydana geleceğini Manu’ya bildirir ve bir gemi yapmasını söyler. (Balık Mahabarata’da Tanrı Brahma ile özdeşleşmiştir)… Manu, balığın öğüdüne uyarak bir gemi yapar. Tufan sırasında Manu, gemiyi balığın boynuzuna bağlar. Balık, gemiyi Ağ Tepesi’ne götürerek tufandan kurtarır. Tufan sona erdiğinde sağ kalan tek insan Manu’dur.
Asurluların önde gelen tanrısı “Dagan”, “yarı balık-yarı insan” şeklinde tasavvur edilirdi. Bu balık tanrısı figürleri Ninovadaki yıkık sarayların girişinde ve Ninova’daki tapınak harabelerinde ve Babil mühürlerinde değişik formlarda yer alır.
Babil tarihçisi Berosus M.Ö.4.üncü y.y.’da bu balık adam inancının kökeni ile ilgili kayda sahiptir. En eski geleneklere göre Kalde ve Babil, sudan gelen “yarı balık-yarı insan” birisinin yönetimindeydi. Hz. Yunus (as) zamanında insanlar onun peygamberliğine inanırlardı. H. Clay Trumbull şöyle yazar:
“…Tarihçe kayıtlara geçen ani ve yaygın Ninova inancı ile Yunus’un mucizesi bir tesadüf değildir..”
Berosis bu tanrının adını Odacon’un çeşitli tezahürlerinden bahsederken, Asur Balık Tanrısı “OANNES” olarak verir. Ünlü Asurolog Dr. Herman V. Hilprecht, Yunancaya geçmiş şekliyle aynı olan Oannes’in Yunus’tan geldiğinden bahseder.
“Yunas” kelimesinin Ninova’da kalıntıları da Yunus (as) kıssasının doğruluğuna işaret eder.
Oannes = Ohannes = Johannes = İōnas = Yōnah = Yonah = Yunus
Kur’anın Yunus Suresi adını bu peygamberden alır ve hikâyenin ayrıntıları hakkında Saffat suresinde bilgi verilmektedir. İnanca göre Yunus Ninova halkına gönderilen peygamberdir ve azaptan kurtulan tek halk Ninova halkıdır. Azap yaklaşmaktayken tövbe ettikleri ve tövbelerinin Allah tarafından kabul edilerek affedildiklerine inanılır.
Ninova halkına peygamber olarak gönderilen Yunus, 33 yıl onları tanrının dinine davet etmiş, kendisine bu süre içerisinde sadece iki kişi inanmıştır. Bu durum kendisinin canını sıkmış, Tanrı’nın izni olmadan Ninova’dan ayrılıp Akdeniz’e kadar giderek bir gemiye binmiştir.
Hikâyeye göre Yunus’un bindiği gemi denizin ortasına geldiğinde fırtına çıkar, gemidekiler orada günahkâr birinin olduğunu, O’nu denize atarak fırtınadan kurtulacaklarını düşünürler. Çekilen kur’a Yunus peygambere çıktığı için denize atarlar ve (Saffat 141-146) O’nu büyük bir balık yutar. Yunus hatasını anlayıp balığın karnında dua eder ve duası kabul edilir. Ama balığın karnında bizi andı, tespih etti, biz de onu hasta bir halde ağaçsız, boş bir yere attık ve üzerine kabak türünden bir ağaç bitirdik.” (es-Saffat 145- 146)
Balık Yunus’u sırasıyla Nil nehrine, Fars denizine, el-Betâik Denizi’ne ve Dicle’ye götürüp, Nusaybin topraklarında düz ve geniş bir yere atar. Bir başka rivayete göre, balık O’nu önce Eyle’ye sonra Dicle’ye götürmüş, sonra da Ninova’ya atmıştır. Yunus tekrar kavmine döndürülür ve 100 bin kişi O’na inanır.
Yunus hikâyesinde balığın dolaştırdığı yerlerin Süveyş Kanalının bulunmadığı bir dönemde coğrafi olarak bağlantısız oluşu rivayetlerin tutarsızlığını ortaya koymaktadır.
Hikâyenin durumu yorumcuları ayetlerin dış anlamlarına aykırı yeni açıklamalar yapma çabalarına itmiştir. Buna göre hikâye hayaldir ya da rüyadır veya alegoriktir; Hikâyedeki balık bir teknedir veya bunalımın Yunus’u yutması kastedilmektedir.
Derleme