Tsantsa
Amazon nehrinin kıyılarında uzanan ve bilinmezlik kaplı ekvator ormanlarında, savaşçı olan ve savaşta öldürdükleri insanların kafataslarını akıl almaz bir şekilde küçülten Jivarolar’ ın torunları yaşamaktadır.
Amazon bölgesinin uçsuz bucaksız ormanlarında, içlerinden bazıları, avlanmak için halâ yayları ve “sarbakan” adı verilen üfleme kamışlarıyla “kürar” zehrine batırılarak zehirli duruma getirilmiş oklar atan vahşi halklar yaşamlarını sürdürür.
Bu halk gruplarından sadece birkaçı, hayli ilkel koşullarda da olsa tarımla uğraşırlar. Bu Amazon yerlileri içerisinde en vahşileri, en kan dökücü olanları da Jivarolar’ dı.
Vahşi Jivarolar, savaşta öldürdükleri düşmanlarının, yâni insanların başını keserek “tsantsa” adı verilen savaş hatıraları haline getirmeye pek meraklıydılar. Bu akıl almaz uygulama Jivarolar arasında çok yaygın bir gelenek halini almıştı. Son derece vahşice olan bu uygulamanın ayrıntısı ise daha bir enteresan ve ürkütücü.
Bütün kemikleri çıkarıldıktan ve derisi yüzüldükten sonra çeşitli bitkilerle birlikte suda kaynatılan kafatası, kızgın taşlar arasında sıkıştırılıyordu… Bu sistemle kafatası, saçları hiç bozulmadan, bir portakal kadar küçültülüyordu! Her bir tsantsanın sahibine farklı sihirli güçler verdiğine inanılırdı. Jivaro savaşçıları, bu küçültülmüş düşman kafalarını bir madalya ve erkeklik göstergesi olarak boyunlarında taşır ve bir jivaro savaşçısı ne kadar insan kafası küçültmüşse, kabile de o kadar itibar kazanırdı. Canilik olarak nitelendirilebilecek olan bu uygulamanın ardında aslında bir takım inanışlar yer almaktadır.
Jivarolar, öldürdükleri düşmanın ruhunun bu kafaya hapsedildiğine inanıyordu. Bu işlemden sonra düşmanın ruhunun özgür kalamadığı için ölümden sonraki dünyada atalarına zarar veremeyeceğini düşünüyorlardı. Bu yüzden ruhun kaçmaması için son olarak kurutulmuş kafanın ağzı ve göz kapakları sıkıca dikilir, kulak delikleri ise küçük taşlarla tıkanırdı. Böylelikle ruh, küçük kafaya hapsedilerek lanetlenirdi.
Yapılan her bir tsantsanın, sahibine sihirli bir kuvvet verdiğine inanılırdı ve bir Jivaro ne kadar fazla kafatası küçültmüşse, halkı arasında o kadar itibar kazanırdı.
Avrupa’nın bu küçük kafalarla tanışmasıysa, İspanyol gemicilerin bölgeye ayak basmasıyla oldu. Bölge kaynaklarını sömüren ve Kızılderili kabilelerinin katleden İspanyollara karşı Jivarolar teslim olmadılar. İlkel mızrak ve yaylarıyla, İspanyolların iki yerleşim yerlerine gece baskını yaparak tam 20.000 İspanyolu katlettiler. Jivarolar ve İspanyolların aralarında geçen bu ilişkiler esnasında, İspanyollar ateşli silahlar karşılığında bu küçük insan kafalarını Jivarolardan almaya başlamışlardı. Avrupa’ya götürülen bu kafalar zenginler tarafından büyük bir ilgiyle karşılandı. Koleksiyon ve süs eşyası olarak çok büyük paralara satılmaya başlandı. Jivaroların elinde satılacak kafa kalmayınca kabile içinden kafa avcıları çıkmış ve pek çok faili meçhul cinayetler yaşanmaya başlanmıştı. Peru ve civarında kafası kesilip alınmış faili meçhul cinayetlerin hâlâ yaşanıyor olması, birilerinin tsantsa geleneğini devam ettirdiğini gösteriyor.
Derlenmiştir.