DAVUD’UN YILDIZI
Ezoterik açıdan, Toprağın ve Suyun birleşimi olarak gökyüzü ile yeryüzünün birleşmesi ve iç içe geçmesi anlamına gelen bu gök hareketinin hayli derin spiritüel yorumları var. Üçgen sembolü her şeyden önce sağlamlığı, duruluğu ve bir yükselişi yansıtır. Toprak ve su burçlarında meydana gelen bu ikili gökyüzü üçgeninin oluşumu ise şöyle oluşmakta:
Toprak burçlarında Pluto (Oğlak), Venüs (Başak) ve Ay (Boğa) arasında bir üçgen. Su burçlarında Neptün (Balık), Satürn (Akrep) ve Jüpiter (Yengeç) arasında diğer üçgen meydana geliyor. Toprak soğukla kuruyu, Su yaşla soğuğu simgeler. Toprakla Suyun bu olumlu kavuşumu, yerle gök arasındaki bereketi ve yeni açılacak kapıları da işaret ediyor…
(Ender görülen bu gökyüzü hareketinin bir diğer adı da kutsal üçgen. Astrolojik olarak, 29 Temmuz 2013 saat 08:30 ile 30 Temmuz 2013 saat 16:00 arasında gökyüzünde nadir oluşan gezegenlerin iki üçgenin iç içe geçtiği bir kombinasyon meydana geldi.)
Su Sembolü:
Su sembolü tüm tradisyonlarda rastlanan bir semboldür. Tradisyonlarda genellikle Dünya’nın meydana gelişi gibi kozmik oluşumlarla, Semavi Âlem’den gelen tesirlerle, ölüm ötesi hallerle ve ruhsal aydınlanmayla ilgili sembolizmlerde kullanılır. Pek çok tradisyonda ilahlar veya melekler su ile ilişkilendirilir. Asur-Babil dinlerinden denizin sularını ölçen ve yolları açan Sirius çiftyıldızıdır.
Dogonlar’a göre “Sular’ın Efendisi”, Sirius ile ilişkilendirilen O’nommo’dur, insanları gözetmektedir. Nommo gibi, Sümer Enki’si ya da Ea’sı da sulardadır, balık kuyruğuyla tasvir edilir ve Oannes ile ilişkilendirilir. Eski Mısırlılar’a göre, ırmaklara, denize ve rüzgârlara hükmeden, tüm suların ilahesi İsis’tir. Galyalılar’a göre göksel sular ilahların oturduğu yerdir. Spiritüel aydınlanmaya ulaşan inisiyeler, “aşağı suları”ı aşmakla kalmaz, “yukarı sular”la da çeşitli derecelerde irtibat kurarlar.
Toprak Sembolü:
Toprak dört unsurdan en yoğunu, katı ve sabit olanıdır, su gibi pasif ve dişil niteliklidir. İnsanların beslenme kaynaklarını edindikleri ana unsur topraktır. Pek çok yaratılış tradisyonuna göre insan bedeninin yaratılışında kullanılan madde topraktır. Tradisyonlarda doğurganlık ve analık nitelikleri verilen toprak, kimi kullanımlarda rahim, mağara, yumurta ve Yer yani Yeryüzü sembolleriyle bütünleşir.
Toprak Ana deyimi birçok dilde vardır, diğer adı “Gaia” dır. Tevrat, İncil, Kur’an, eski Mısır, eski İran, Maya, Çin, Dogon tradisyonlarında insanın atası topraktan yoğrularak meydana gelmiştir. Toprak maddeyi, ruha kıyasla fiziksel bedeni simgeler. Sioux Kızılderilileri kozmik topraktan yapılan atanın gönderilişini şöyle anlatır: “Fırlattı bir yıldızdan, yoğurulan bu ilk Dakota’yı ve seyretti düşüşünü karanlığın içinden geçerek yumuşak toprağa konana dek.”
Gökyüzü sembolü Su ile Yeryüzü sembolü toprağın, astrolojik olarak oluşturduğu bu ikili üçgen oluşumu Göklerin Semavi ve yüksek tesirlerinin, Yeryüzünün katı toprak tesirleriyle iç içe geçeceğini haber veriyor. Toprağın yani maddenin, Göklerin tesirleriyle yıkanacağını, arınacağını anlatıyor Göksel üçgenin yeryüzü üçgeni ile kurduğu bu bütünlüğe sembol dilinde Gökyüzü ile Yeryüzü ’nün evliliği, birliği ve bütünlüğü adı da verilir ki, Davud’un Yıldızının bir başka açılımı bu anlam ile bütünleşmektedir.
Davud’un yıldızı ya da diğer adıyla Süleyman’ın Mühürü adı verilen ikili üçgen şekil, evrendeki karşıtların, zıtlıkların, kozmik birliğin ve onun akıl almaz ve karmakarışık ifadesinin bir sentezi olarak kabul edilir. Davud’un Yıldızının diğer adı “Zıtların Birliği”dir.
Heksagram, Mühr-ü Süleyman, Süleyman’ın Mühürü, Davut’un yıldızı gibi değişik adlar altında bilinen altı uçlu yıldız kadim uygarlıklarca kullanılmış bir semboldür. İki eşkenar üçgenden birinin ucu aşağı, diğerinin ucu yukarı bakacak ve altı köşeli yıldız oluşturacak biçimde üst üste konulmasından oluşan bu sembole Babil, Maya, Toltek, Orta Amerika, Hinduizm, Pueblo Kızılderilileri tradisyonlarında rastlanmasının yanı sıra İdil Ural bölgesindeki Ön-Türkler’e ait eserlerde ve Alpler’ de de rastlanmıştır.
James Churcward’a göre sembolün kökeni yitik Mu Uygarlığıdır. Bu sembolü kullanan Uygur Türkleri yoluyla aktarıldığı düşünülmektedir. Sembol Mu kıtasında Mu Kozmogonik diyagramının bir parçası olarak kullanılmaktaydı.
Selçuklular’da örnekleri bolca görülen bu sembol Hint’te Şiva ve Şakti’nin birliğini veya evlenmesini temsil eder. Batı Okültizmine göre; evolüsyon-envolüsyon ilkesini ve karşıt güçlerin ahenkli birliğini yani androjenliği ifade eder.
Carl Gustave Yung, sembolü bireysel ve nesnel âlem ile bireysel ve nesnel olmayan âlem yani görünen ve görünmeyen âlemin içiçeliği olarak yorumlar. Teozoflara göre sembol, ruh ve madde, doğum ve ölüm, Yer ve Gök düalitelerini ve yedi sayısını temsil eder, merkezi de bir sayısıdır.
Rene Guenon’a göre ters eşkenar üçgen tradisyonlarda genellikle, Sanskrit dilinde “Avalokiteshwara” terimiyle ifade edilen “iniş”i, Semavi etkinliğin inişini, Yukarı’dan aşağı olan akışı ifade eder. Yani ters üçgen tesirin semavi âlemden yeryüzüne, insanlara inişini ifade eder.
Birbirine geçmiş bu iki üçgenin birbirinden ayrılıp uç uca gelene kadar uzaklaştırılmış olarak tasavvur edilmesi halinde birinin inişi diğerinin yükselişi ifade etmesi daha iyi anlaşılabilir. Yani yukarı bakan üçgen insanoğlunun yükseliş ve tekâmülünü, aşağı bakan üçgen ona inen rahmeti simgeler.
Hermetika adıyla da bilinen Zümrüt Tabletlerdeki, “Aşağıda ne varsa Yukarıdaki gibidir ve Yukarıda ne varsa aşağıdaki gibidir” sözünün biçimsel ifadesidir. Bu söz, kısaca iki âlem arasında pek çok konuda benzerlik olduğunu yani yeryüzünün semavi âlemin bir tür yansıması olduğunu, “görünmeyen âlemdeki pek çok yasa ve ilkenin “görünen âlem ”de, âlemimize özgü biçimlerde tezahür etmiş bulunduğunu ifade eder.
Nitekim dikkat edilirse, bu sembolün en önemli özelliği, iki şeklin bir simetri gösterircesine iç içe geçmiş olmasıdır. Astrolojik anlamda bu iç içe geçiş, görünmeyenin tesirlerinin, yasa ve ilkelerinin yeryüzünde yani görünür olanda daha çok yer tutacağı ve daha açık, daha anlaşılır hale geleceği anlamındadır.
Astroset