Sembolizm

EL SEMBOLÜ

 

El sembolü, genel olarak tezahürün, icranın, uygulamanın, gücün, tesir aktarımının, hâkimiyetin ve otoritenin sembolü olarak kabul edilir.

Paleolitik mağara resimlerinde şu an hala el figürlerine rastlanıyor. El sembolü pek çok anlama sahiptir ve ayrıca negatif veya pozitif kutupları da içerebilir. El ile temas “Büyülü Dokunuş”u sembolize eder. El vermek kutsamayı ve bir kişinin ya da yüksek bir varlığın dokunduğu kişiye kendi gücünden bağışlamasını sembolize eder.

Kadim zamanlarda Kralların hastaları basit bir dokunuşla iyileştirebildiklerine inanılırdı. Kaldırılmış iki el gökyüzüne akort olmayı ve dua eden insanın alıcılığını ifade eder. Baş, orta ve işaret parmağı açık, diğerleri kapalı ise bu “Tanrı şahidim olsun ki…” anlamına gelen bir yemindi.

Schneider el sembolüne büyük önem atfeder çünkü o, insanın içsel halinin tezahürü, dünyevi görünümüdür. Yukarı kalkmış el, sesin ve şarkının sembolüdür; göğse konmuş el bir bilgenin tavrını ifade eder; boyuna konan el, fedakârlığın sembolü olurken birleştirilmiş iki el mistik evliliğin sembolüdür. Uzanan eller, kutsamanın, korumanın ve buyur etmenin sembolüdür.

Başka bir elin içindeki el, hizmet sözü vermeyi temsil ederken eller birbirinin üzerinde avuç içleri yukarı yönde ise bu, meditasyonun ve alıcı oluşun sembolüdür. Yukarıya kaldırılmış eller, Tapınmayı, dua etmeyi, selamlamayı ve aynı zamanda gücün içe akmasını sembolize eder. Avuç içleri dışa dönük eller: Kutsama, ilahi görgü ve lütfun simgesidir.

El sıkışmak anlaşmaya, söz vermeye ait olan Haçı ya da Ankh’ı oluşturur. El yıkamak masumiyetin, saflaşmanın, suçu inkâr etmenin sembolüdür.

Sağ el gücün elidir, kutsama için kaldırılır ve yaşam prensibinin vaadini verir. Josephus şöyle yazmaktadır: “Size sağ elini veren hiç kimse aldatmayacaktır ve de hiç kimse onların sadakatinden şüphe etmeyecektir”. Sol el ise gücün pasif yanının, alıcılığın sembolüdür; genellikle hırsızlıkla ve hileyle ilişkilendirilir. Bir göz ve diğer güç sembolleri ile tasvir edilen el, durugörüyü ve aktarılan psişik gücü sembolize eder.

Tradisyonlarda El Sembolü:

Mısırda: Mısır hiyerogliflerinde el, tezahürü, hareketi, yöneticiliği ve tesir alıp vermeyi sembolize eder. Eski Mısır tradisyonundaki açık el sembolü ise manyetik güçle ve insanın vazifeleriyle ilişkilidir. Mısırlılarda el, ateş ve suyun; eril ve dişilin birliğini tasvir eder.

Günümüzdeki tokalaşma geleneğinin tesir alışverişini sağlayıcı eski bir yöntemden türemiş olduğu ileri sürülür. Mısır tradisyonundaki elin tesirle ilgili anlamı Ra’ nın gücünü, hâkimiyetini ve tesirlerini temsil eden bazı tasvirlerde, ışınların ucunun el biçimini almasında da görülür.

Hititlerde: Hititler’de takdis etme; eli değdirme veya eli değdirecek kadar yaklaştırmayla yapılırdı. Avuç içleri yukarı doğru açılmış, kalkmış eller Eski Mısır’da pasiflik, alıcılık ve dua halini temsil ederdi ki, günümüzde de gerek Hıristiyanlıkta gerek İslamiyet’te bu gelenek mevcuttur.

Budizmde: Buda’nın eli korumanın sembolüdür, avuç içi yukarı dönük olduğunda sınırsız vericiliği sembolize eder. Budist ikonografisinde Buda’nın sağ eli dünyaya dokunur, onun üzerindeki tanrısallığını tasvir eder, dünyayı tanıklığa çağırır. O, aktif kutuptur.

Sol eli sadaka çanağını tutmakta veya yukarı yönde dönmektedir ve alıcılığın, fedanın sembolüdür, o pasif kutuptur. Budizm’de ve Hinduizm’de mudralar, ilahi güçlerin ellerle ifadesidir. Mudralar ellerin sembolik pozisyonlarının ve hareketlerinin tam bir dilidir.

Bunlar sınıflandırılmak için çok fazla sayıdadır ama genel olarak sunumlarda sağ el yukarı kalkık olduğunda cesurluğun simgesi veya avuç içi yukarı yönde olduğunda vermenin, eller bir arada olduğunda avuç içi yukarı bakıyor ise ya da el bir ipi tutuyorsa bu meditasyonun ya da alıcı halde oluşun sembolüdür. Eller kalbin önünde ise bu Bilgelik ve Yöntem’in birliğidir. Avuç içinde göz sembolü, kör olmayan; ayırt eden şefkat ve bilgeliğin yardımcı elini temsil eder.

Çin Sembolizminde: Tokalaşan eller dostluğun, sadakatin sembolü olurken gizlenen el saygıyı ve itaati sembolize eder. Sağ el yang’tır ve gücü temsil eder ve onurun sembolü olan sol elin tam tersidir; yalnız savaşlarda bu tersine döner, sağ el kılıç eli olarak askerin ya da onurun eli olur. Sol el ise yin’dir.

Hıristiyanlıkta: El, Tanrı’nın gücünün, kudretinin sembolüdür. Hıristiyan Sanatı’nda bulutlardan uzanan el, Baba olan Tanrı’nın varlığı ve gücüdür. O, bazen Kutsal Ruh’un güvercinini salıverirken görülür. Hıristiyan ikonografisinde İsa Tanrı’nın Sağ Eli olarak tasvir edilir. Sağ El, diğer kaynaklarda da olumlu bir değeri ifade eder; örneğin sağ elin beyaz maji ile ve sol elin yolunun da siyah ile temsil edildiği gibi.

El yukarı kalkmış, avuç içi yukarı bakıyorsa bu kutsamanın, ilahi lütfun ve yardımın, üç parmak yukarı kalmışsa Trinite’nin sembolüdür. Tüm el yukarı kalkmışsa başparmak Baba’yı, işaret parmağı Kutsal Ruh’u, orta parmak İsa’yı, diğer iki parmak ise İsa’nın ikili doğasını sembolize eder.

İslamda: Açık el, kutsamayı, tapınmayı ve misafirperverliği simgeler. Fatima’nın eli Tanrı’nın Eli’ni, ilahi gücü, Tanrı’nın takdirini ve ruhsal asaleti temsil eder. Başparmak Peygamberin sembolüdür, diğer parmaklar ise onun yoldaşlarının; birincisi Fatma Ana, ikincisi onun eşi Ali, diğerleri ise onların çocukları Hasan ve Hüseyin’dir.

Dördüncü parmak aynı zamanda ruhsal ve etik seçkinlik ve beşi birlikte beş temel kaideyi ve dinin beş direğini temsil ederler. Mevlevi dansında avuç içi yukarı, göğe dönük el; inisiyenin yukarıdan gelen rahmeti, spiritüel tesiri almasını, avuç içi aşağı yere dönük el ise aldığı ruhsal tesiri diğer insanlara aktarmasını temsil eder.

Yeni Ruhçulukta: Doktor Bedri Ruhselman’ın kurucusu olduğu Yeni Ruhçuluk’ta El, Rahman ve Rahim olan Allah’ın, Ruhsal Yönetim Mekanizması’nın, O’nun koruyuculuğunun, sevk ve idare ediciliğinin sembolüdür. Sağ el pozitif, sol el ise negatif kutbu temsil eder.

Rahman ve Rahim olan gücün bizi iki ellerinin arasında şefkatle, sevgiyle tuttuğu en önemli dönem, Devre Sonuna aittir. Devre Sonu Semavi Yönetimler için insanoğlunun uyanışa geçtiği, Rabb’ini Bilip, tekâmül ettiği; yaşanan olaylar nedeniyle farkındalığını yükseltip ‘Kendini Bildiği’ dönemlerdir.

“Rahman ve Rahim olan etki”ye uyum sağlamanın kaçınılmaz olduğu bu dönemde El Sembolü de bu korumayı ve Rahmeti ifade eder. Kişinin; en azından İSA Peygamber’in, en çoğundan MUHAMMED Peygamber’in sahip oldukları kadar olgunlaşması ve saflaşması gereken bir zaman dilimidir devre sonu. Devre sonu, vicdanın nefse üstün gelmesiyle ortaya çıkacak büyük bir değişimin yaşanacağı bir dönemdir.

O nedenle El Sembolüne uygun olarak tüm samimiyetimiz ve içtenliğimizle Ellerin dua için gökyüzüne uzandığı, yardım ve şefaat istendiği dönemlere de denk gelir. Çünkü birey, devre sonu noktalandığında (kıyam süreci sona erdiğinde) ancak şuur zenginliğine göre belli bir düzeyin sahibi olacaktır. (Sadıklar Planı Teb. Sayfa-314)

“Bir devrenin görüp gözetilmesi ve yönetimiyle vazifeli olan plan, mekanizma kendine özgü bazı tesirleri, bu dönemin her yerinde hareketli tutar. Bu tesirler, kendi kalitelerine göre, gerek insanın ruhunda ve gerekse maddenin titreşimlerinde türlü eylemler oluşturur.” (Sadıklar Planı Teb. Sayfa-467)

Kaynak: Astroset

Çiğdem Sarıgül

Çocukluğumdan beri bu evrendeki gerçek rolümüzü, gerçekten nereden geldiğimizi, nereye gideceğimizi araştırıyorum. : )

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu