İnanç Sistemleri

ŞEYTANIN TARİHÇESİ

 

Kimdir Bu Şeytan?!
F004-001Şeytan, birçok din ve mitolojide, insanları kötülüğe teşvik ettiğine inanılan, adaletsizliğin ve tüm kötülüklerin kaynağı kabul edilen varlık. İblis sözcüğü de çoğu zaman Şeytan ile aynı anlamda kullanılır. Yeryüzündeki birçok dinde ve mitolojilerde Şeytan, genellikle doğaüstü güçlere sahip, sürekli insanları dinden, dolayısıyla yaratıcısının emirlerinden uzaklaştırmaya çalışan bir varlık olarak düşünülmüştür. Bunun yan ısıra Şeytan’ a tapan veya Şeytan’ı yücelten din ve akımlar da mevcuttur.

Teorik yaklaşım

Kendi yalanlarına kananları ilk Cehennem’e sokacak kendisidir. Bütün dinlerdeki ortak nokta Şeytan’ın dünyevi hareket ettiğidir. Sırf bu gerçek bile bazılarının Şeytan konusundaki tutarlığını kanıtlar, çünkü sadece Dünya’ya kendini adamak din dışı bir olgudur, Şeytan’ı bize öğreten nedir, dindir. Tutarlılık amacıyla tüm hepsini değerlendirdiğimizde ise ortak noktayı değil olması gereken sonuca ulaşırız o da, Şeytan doğruluk adına değil gerçeklik adına yaşamaktadır, gerçekleri gören zihni gurura kapılıp insan hakkındaki her türlü gerçeği ortaya dökmek istemektedir. Aslında oda evrende zaten ondan öncede yaratılmış veya mecburi var olan bir potansiyel gerçeğin tezahürüdür, insan gibi biçim almasıdır.

Kökenbilim

“Muhalif, bozucu ve bozguncu” gibi anlamlara gelen İbranice “Satan” kelimesinin kökü “komplo kurmak” anlamına gelir. İbranice’den Latince ve Yunanca’ya, oradan da diğer batılı dillere geçmiştir.

Arapça’da “şeytane” sözcüğü “rahmetten uzaklaştı, hak’dan uzak oldu” anlamlarına gelir. Eski mısırda fırtına, karanlık, ve kaos tanrısı SET (Seth, Setesh, Sutekh, Setekh veya Suty), göklerin tanrısı Horus ile savaşmış ve çöle sürülmüştür (kovulmuş).

Latince’de “Diábolus, Diaboli”, İspanyolca’da “Diablo”, Yunanca’da “Diabolos”, “Karanlıkların Efendisi,” “Beelzebub” (Sinek Kral), “Belial”, “Mephisto”, ya da “Lucifer”, eski Türkçe’de “Yek” ya da ‘Albız ‘olarak geçer. Kabbala felsefesinde “Samael” olarak geçer. Ancak Yahudi inanışında Samael başka bir melektir.

İslam’da “İblis” (إبْلٍيسْ) olarak da bilinir. Kur’an’da “şeytan” kelimesi, “İblis”‘ten daha fazla (87 kez) kullanılmıştır. Şeytan ayrıca “Azazel” olarak da anılmıştır. Genelde İblis’le Cennet’ten büyüklendiği için kovulan cin, şeytanlarla da ona uyarak başkalarını kötüye çağıran cinler ve insanlar kastedilir.

Eski Ahit’te (Tevrat’ta) Şeytan

Eski Antlaşma’da Şeytan Hrıstiyanlıktaki gibi korkulan bir mahluk değildir ve kötülüklerin temelini oluşturmaz. Çünkü musevilikte Hayrın da şerrin de Tanrı’dan geldiği inancı vardır. Bu sebeple Satan ya da Samael adı verilen Şeytan’nın hile ve aldatmacalarına karşı dikkatli olunmalıdır.

Yine Talmud, Bava Batra Bölümü, Daf 16a ‘ya göre:(הוא שטן הוא יצר הרע הוא מלאך המות הוא שטן דכתיב) Şeytan, kötü dürtüler ve Ölüm Meleği aynı şahsiyetlerdir.

Ezekiel 28:12–19: “..güzellerin ve bilgelerin en mükemmeliydin. Eden’de, Tanrı’nın bahçesindeydin. Giysilerin hep güzel taşlarla – yakut, zümrüt, aytaşı, beril, onix, safir, turkuazla – ve altın işlemelerle süslüydü. Bunlar sana sen yaratıldığın gün verildi. Seni kudretinle ve gücünle bekçim yaptım. Tanrının kutsal dağına gidebiliyor ve ateş tarlalarında yürüyebiliyordun. Yaptıklarından tamamen muaf tutulurdun ta ki için kötülükle dolana dek. Bu varlık içinde bile daha büyük şiddet yarattın ve günahkar oldun. Seni tanrının dağından men ettim ve seni bekçilik ettiğin ateş tarlalarından sürgün ettim. Güzelliğin yüzünden için kibirle doldu ve bilgeliğini kendi ünün için harcadın. Seni içine hapsettiğim ateşle beraber Dünya’ya attım. Seni takip edenlerle beraber sonunuz ateşler içinde küle dönecek. Çok feci bir sona geldin.”

Yeni Ahit’te (İncil’de) Şeytan

Şeytan özellikle Yeni Antlaşma’da ve Hrıstiyan inancında kendisine daha çok yer bulmuştur. Özellikle İsa’yı sürekli olarak kışkırtır. Ancak Şeytanın kişiliğinin kaynağı İncil değil, hristiyan edebiyatıdır. John Milton’nun epik bir şiirinde Şeytanın en üst düzeyde bir melekken insanı ve kendini yaratan tanrıya karşı düşmanlığa yönelen bir kişilik olduğu anlatılır. Ancak Şeytan kesinlikle Cehennem’de hapsolmuş biri değildir aksine istediği her yere – Dünya’ya hatta Cennet’e bile – girip çıkabilir. Bu özellikleriyle Şeytanın nihayi amacı insanlığı yaratıcının yolundan saptırmaktır. Bu anlamda kendisini tanrıya bir rakip olarak kabul ettirme gayreti içindedir. Kendisine bir süre verilmiş ve bu sürenin dolmasına kadar yaratıcıya karşı açtığı savaşın sonucunu beklemektedir.

Yaradılış (Genesis) bölümünde, Âdem ve Havva’yı kışkırtan yılan figürü, Tevrat’taki anlatımın aksine daha sonraları Hristiyan uleması tarafından Şeytan olarak değerlendirilmiştir. Doğu (Ortodoks) Kilisesine göre Şeytan, insanın üç düşmanı (günah-ölüm)’den birisidir. Bütün Hristiyan inanışlarında, Şeytan, İsa’ya ve İsa figüründe Tanrı’ya karşı son bir savaş (Armageddon) açacaktır. Bu savaş aynı zamanda Şeytana verilen sürenin de (aeonios) sonuna çok yaklaşıldığını gösterecektir. Unitaryan Kilisesine göre Şeytan bu zaman geldiğinde tekrar iyi olacak ve melek özelliklerine kavuşacaktır. Bu sürenin nasıl işleyeceği her kilisede farklılıklar gösterir. Neticede Dünya tüm şeytanlıklardan arınır ve tıpkı Cennet gibi günahsız bir yere dönüşür.

Ortaçağ’da Şeytan bir keçi gibi sakallı ve boynuzlu, elinde çatal ve kuyruklu olarak tasvir edilirdi. Bu görüntünün oluşmasının sebebi incil değildir ve hristiyanlıktan önceki pagan inanışlarda simgelenen bazı tanrı figürlerinden (Pan, Dionysus) kaynaklanır.

Kur’an’da şeytan

Şeytan, İslamiyet’e göre insanları dinden caydırmaya çalışan cin türünden bir varlıktır. Cinler, meleklerden farklı olarak irade sahibidir. Yaratılışının en büyük nedeni, kıyamete kadar, insan iradesinin sınanmasıdır. Bu sınavı geçenler ödüllendirilecek, geçemeyenler ise cezalandırılacaktır. Kur’an’da şeytandan bahsedilen ayetlerde insanlar onunla birlikte hareket etmemeleri konusunda uyarılmıştır. Şeytanın önceleri bilgeliğinden yararlanılan ve sayılan biriyken, Allah’ın huzurundan kovulma aşamasına nasıl geldiği Araf suresinde anlatılır. Hristiyanlık ve İslamiyet, şeytanın bir zamanlar Allah’ın sevdiği bir hizmetkarı olduğu konusunda hemfikirdir.

“And olsun, size yeryüzünde imkân ve iktidar verdik. Sizin için orada birçok geçim imkânları da yarattık. Ama siz ne kadar az şükrediyorsunuz! Ant olsun, sizi yarattık. Sonra size şekil verdik. Sonra da meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” dedik. İblisten başka hepsi saygı ile eğildiler. O, saygı ile eğilenlerden olmadı.”

Allah, “Sana emrettiğim zaman seni saygı ile eğilmekten ne alıkoydu?” dedi. (O da) “Ben ondan hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın. Onu ise çamurdan yarattın” dedi. Allah, “Şimdi in aşağı oradan. Çünkü senin orada büyüklük taslamak haddin değil! Hemen çık! Çünkü sen aşağılıklardansın” dedi. Şeytan dedi ki: “(Öyle ise) bana insanların tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver.” Allah da, “Sen süre verilenlerdensin” dedi. Şeytan dedi ki: “(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üzerinde elbette oturacağım.” “Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın.” Allah dedi ki: “Yerilmiş ve kovulmuş olarak çık oradan.

Andolsun, onlardan sana kim uyarsa sizin, hepinizi Cehennem’e doldururum.” “Ey Âdem! Sen ve eşin Cennet’te kalın. Dilediğiniz yerden yiyin. Fakat şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.” Derken Şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmak için kendilerine vesvese verdi ve dedi ki: “Rabbiniz size bu ağacı ancak, melek olmayasınız, ya da (Cennet’te) ebedi kalacaklardan olmayasınız diye yasakladı.” “Şüphesiz ben size öğüt verenlerdenim” diye de onlara yemin etti. Bu sûretle onları kandırarak yasağa sürükledi. Ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü.

Derhal üzerlerini Cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri onlara, “Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?” diye seslendi. Dediler ki: “Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” Allah dedi ki: “Birbirinizin düşmanı olarak inin (oradan). Size yeryüzünde bir zamana kadar yerleşme ve yararlanma vardır.” Allah dedi ki: “Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan (mahşere) çıkarılacaksınız.

Yehova Şahitliği’nde Şeytan

Yehova’nın Şahitleri, Şeytan’ın mükemmel ruh özelliklerine sahip bir melek olarak yaratıldığına; ancak Âdem ve Havva’nın tanrı Yehova yerine kendisine itaat etmelerini sağlamaya çalışmasıyla Şeytan’a dönüştüğüne inanırlar. Şeytan’ın zamanla güzelliğinden ötürü gurura kapılarak kendisini bir tanrı gibi görmeye başladığını ve bu şekilde kendisini Yehova’ya bir rakip yaptığına inanırlar. Şeytan sözcüğünü daha kesin anlamak için, Kerub sınıfından bir melek olan “Şeytan” sözcüğünün “Karşı Koyan” anlamına geldiğinin gözönünde tutulması gerekir. Şeytan, Tanrı’nın amacına karşı koymaya çalıştığı için bu sıfatı almıştır. Şeytan adı bu varlığın özel adı değildir.

Şeytan “Aden Bahçesi”nde, “-Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.” denilerek, yasaklanan meyveyi yemesi için Havva’yı kışkırtmış ve yalan söyleyerek itaatsiz olmasını sağlamıştır. Bunu yaparken bir yılanı kukla gibi şu sözlerle konuşturmuştur: Yılan, “-Kesinlikle ölmezsiniz” dedi, “-Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.”. Bu şekilde Şeytan, Âdem’le Havva’yı tanrıya itaatsiz olmaları için ayarttığında, meselenin yalnızca bir meyveyi yemek olmadığına, tanrı Yehova’nın insanları yönetme hakkına meydan okuduğuna inanırlar. Tanrı Yehova’nın, Şeytan’a ortaya çıkardığı bu dava nedeniyle (Tanrı’ya göre altı gün) 6000 yıllık bir süre tanıdığına inanırlar. Şeytan’ın ortaya çıkardığı davaların şunları içerdiğine inanırlar:

Şeytan’ın, “Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz (anlayışınız) açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.” sözlerine göre; Şeytan Yehova’nın insanlar üzerindeki yönetiminin haksız olduğunu iddia etmiştir. Şeytan, insanların kendi kendilerini daha iyi bir şekilde yönetebileceklerini ve Yehova’nın karışması olmadan kendi yönetimleriyle Dünya’yı Cennet gibi bir yer yapabileceklerini iddia etmiştir. Bu nedenle, Şeytan’a göre, Yehova insanların kendi kendilerini yönetmelerine izin vermelidir.

Şeytan’a göre, Tanrı’ya gerçekten vefalı, sadık tek bir kişi bile yoktur. Sadık olan kişiler yalnızca kendileri için iyi şartlar sürdüğünde sadık kalmaya devam ederler. Eğer bu sadık insanların başlarına çeşitli sıkıntılar gelecek olursa, bu kişiler Yehova’ya sadık olmaktan vazgeçeceklerdir. Bunun ispat edilebilmesi için kendisine bir fırsat verilmesi gerektiğini iddia etmiştir.

Yehova’nın Şahitleri, Yehova’nın Şeytan’ı bu davalar nedeniyle hemen yok etmediğini ve eğer hemen yok edecek olsaydı, bütün yarattığı ruh varlıkların zihinlerinde kendisinin haklı olup olmadığı kuşkusunun doğacağını bilerek, Şeytan’a geçici bir süre için izin verdiğine inanırlar. Ayrıca, Tanrı’nın Şeytan’a ve insan yönetimlerine izin vermekle, kötülüğe de izin verdiğine; çünkü bunun sonuçlarının kötü olacağını bildiğine inanırlar. Yehova’nın, Şeytan’ın iddialarının geçersizliğini bu kötü sonuçlara göre ispat edeceğine inanırlar.

İncil’deki “Bu Dünya’nın egemeni şimdi dışarı atılacak.” ve “Artık sizinle uzun uzun konuşmayacağım. Çünkü bu Dünya’nın egemeni geliyor. Onun benim üzerimde hiçbir yetkisi yoktur.” sözlerine göre, Yehova’nın Şahitleri bu davaların çözümüne kadar, 6000 yıllık bir süre için Dünya’yı perde arkasından Şeytan’ın yönettiğine inanırlar. Ve Şeytan’ın bunu yaparken “Buna şaşmamalı. Şeytan da kendisine ışık meleği süsü verir.” sözlerine göre, Şeytan’ın insanları çoğu kere iyilik meleği gibi görünerek kandırdığına inanırlar. Yehova’nın Şahitleri, Şeytan’ın 6000 yılın bitiminde, bir “uçuruma” atılarak 1000 yıl boyunca faaliyetsiz bırakılacağına ve 1000 yıl geçtikten sonra sonsuza dek yok edileceğine inanırlar. Bu 1000 yıllık dönemde Şeytan’ın bozduğu şeylerin telafîsinin olacağına inanırlar. Bu telafî Yehova’nın Şahitleri’ne göre yeryüzünde Cennet’in yeniden kurulması ve ölmüş kişilerden birçoğunun dirilerek bu Cennet’te yaşamasıdır.

Yezîdîlik’te Şeytan

yezidiler-(ezidiler)-melet-tavusŞeytan figürünün Yahudi-Hristiyan ve Müslümanlıktaki bir benzeri Yezîdîlik’te de bulunmaktadır.Ancak burada Şeytan’ın sahip olduğu özellikler diğer dinlerden farklıdır. Yezîdîlik’te tanrı Dünya’nın sadece yaratıcısıdır, ancak sürdürücüsü değildir. Tanrısal iradenin vücut bulması için Şeytan bir nevi aracılık rolü üslenmiştir. Şeytan “tavus” olarak adlandırılır ve bir tavus kuşu ile simgelenir. Tanrı özünde iyilikle dolu olduğundan ibadet edip onun gönlünü kazanmak gerekmez.

Aksine ibadetin ona değil içi kötülüklerle dolu olana, Tavus’a yapılması ile kötülüğün en büyük kaynağından korunulur. Bu anlamda iyilik ve kötülüğün kaynağı aslında Melek Tavus’tur. Ahiret inancı gibi sonradan hesap verilecek bir yerin varlığı söz konusu değildir. İnsanın inanışına ve yaşayışına göre Dünya Cennet’e de Cehennem’e de dönüşebilir. Melek Tavus bütün bu işlerin denetleyicisi ve tanrının bu yeryüzündeki gölgesidir. Yezîdîlik’ten önceki ilâhî dinlerde anlatılan, Şeytan’ın, yaratıcının buyruğuna rağmen insan karşısında eğilmeyip saygı göstermemesi, onun aslında ne kadar asil olduğunun tüm evrene ispatıdır ve yaratıcı tarafından sınanmıştır. İşte bu sınavı başarı ile verip tüm insanlığın ve Dünya işlerinin başına geçme hakkını kazanmıştır.

PENTAGRAMSatanizm

Satanizm, şeytanı veya şeytan simgesini yücelten ve bazı mezheplerinde şeytana tapmayı emreden öğreti.

Aleister Crowley

Ünlü İngiliz okültist, Skoç Riti’nde 33. derece Büyük Üstad, özgür mason, yazar, mistik, satranç ustası, dağcı, şair, ressam, astrolog. Eylemleriyle henüz yaşarken “Dünyanın En Kötü Üne Sahip Adamı” şeklinde adlandırılan Crowley, Altın Şafak Hermetik Cemiyeti , A∴A∴, Ordo Templi Orientis gibi farklı okült organizasyonların üyesiydi. Ayrıca Ozzy Osbourne çok ünlü Mr. Crowley isimli şarkısını Aleister Crowley adına yazmıştır.

Hayatı

3079472289_1_3_VhP3asIDAleister Crowley ya da doğum adıyla Edward Alexander Crowley (12 Ekim 1875 – 1 Aralık 1947) İngiltere, Warwickshire’de doğdu. Babası Edward Crowley bira fabrikası işletmiş ve Aleister doğduğunda emekliye ayrılmıştı. Kökleri Devon ve Somerset ailelerine dayanan annesi Emily Bertha Bishop ve babası Protestanlığın en uç kanadı olan ve Exclusive Brethren olarak bilinen Darbyte’nin üyesiydiler.

Babası Edward Crowley günlük işlerini bitirdikten sonra vaazlar verirdi ve çocuğu için de gündelik Kitâb-ı Mukaddes çalışmaları için özel öğretmen tutmuştu. Babasının ölümünden sonra annesinin oğlu üzerindeki denetimi Crowley’in Hristiyanlığa olan şüphesini arttırmaktan başka bir işe yaramamıştı. Asi oğlunu canavar “The Beast” diye çağırmaya başlamıştı ve Crowley hayatının ileriki yıllarında annesinin kendisine İncil’in Vahiy bölümünden alarak taktığı bu lakabı daha son kendisi için severek kullanacak ve “günah” olarak değerlendirilen eylemleri hayatın en önemli ve keyifli aktiviteleri olarak görecekti. 1895’de Trinity Koleje gitti. Kolejde felsefe, psikoloji ve ekonomi okudu. Okul yıllarında çeşitli cinsel aktivitelere kendini vermişti.

1896’da üstü kapalı olarak geçtiği bir olay sonrasında kendini okültizm ve mistisizme verdi. Bir sonraki yıl simyacı, mistiklerin eserleri ve büyü üzerine okumaya başladı. Bir sonraki yıl ilk şiir kitabını (Aceldama) yayınladı ve kendisini Samuel Liddell MacGregor Mathers ve Altın Şafak (Golden Dawn) tarikatıyla tanıştıracak olan Julian L.Baker ile tanıştı.

Bilim ve Büyü

Aleister Crowley insanların spiritüel deneyimler dediği şeyleri araştırmakta bilimsel metodu kullanmak gerektiğini öne sürmüştür. Yayınladığı The Equinox dergisinin sloganı “Bilimin Metodu, Dinin Hedefi” (The Method of Science, the Aim of Religion) idi. Bununla mistik deneyimlerin değersiz görülmemesi gerektiği ancak altta yatan dini veya nörolojik anlama ulaşmak için deneyimlenmesi ve eleştirilmesi gerektiğini kastetmekteydi. Bu yönüyle Crowley kendisinden sonra gelen ve psikodelik (halisünojen) uyuşturucularla bilimsel metodu kullanarak deneyler yapan Dr.Timothy Leary’nin de habercisi gibiydi. Ancak Leary’den farklı olarak Crowley’in metodu kendi Thelema çevresinin dışında bilimsel dikkati pek az çekebilmişti.

Modern Satanizm, ABD’li Macar asıllı Anton Szandor Lavey tarafından kurulan Şeytan Kilisesi ile ortaya çıkıp şekillenmiştir.

lavey_satanist

LaVeyan Satanizm gibi kimi türlerinde, Tanrı’nın ya da Şeytan’ın varlığına inanılmaz; ancak Şeytani değerler yüceltilir. Özel olarak Hıristiyanlığa genel olarak da bütün dinlere karşı alternatif din olarak ortaya çıkan, geçmişi oldukça eskiye dayanmasına rağmen[kaynak belirtilmeli] yakın zamandan itibaren yeni bir din hüviyetine bürünen önemli bir harekettir.

Kelime olarak şeytana inanma, tanrı diye tapınma anlamına gelen satanizm; şeytana tapınma faaliyeti adı altında Yahudi-Hıristiyan geleneğine Yahudi-Hıristiyan din tahakkümüne ve özellikle de Hıristiyanlığa karşı başlatılan bir reaksiyonun adı olmuştur. Buna “Modern Protesto Hareketi” demek de mümkündür. Bu hareket, başta Hıristiyanlık omak üzere, bütün dinlere ve dinlerin ortaya koymuş olduğu kutsal değerlere karşı bir başkaldırıyı temsil eder. Dolayısıyla, başta İngiltere, Fransa, ve Almanya olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinde, özellikle de Amerika’da ortaya çıkan, oradan diğer ülkelere yayılan Satanizm; Şeytanın en önemli özelliği olan muhalefet ve başkaldırıyı esas alarak, dinin ve dinî olan herşeyin karşısında, fakat şeytanın ve onun temsil ettiği şeyin yanında yer alma hareketidir.

5ac4c4eb9753e08b8da8702fcd7ce90eAnton LaVey, 1960’ların sonunda hippilikten ve Hıristiyanlığın monoton ahlakî değerlerinden sıkılan bireyler için, sosyal Darwinizm ideolojisini ve pozitif düşünceyi, anlaşılabilir bir forma sokarak yeni bir yol oluşturmayı hedefleyerek, 1966 yılında californiya’da, ‘Church of Satan’ (Şeytan Kilisesi)’ni kurduğunu açıkladı.

Hıristiyanlığa karşı çıkan ve önce Magic Circle (Büyülü Halka) diye bir grup oluşturan LaVey, içinde dokuz Şeytanî ilkenin yer aldığı Şeytanî İncil’i yazdı. Ona göre Satanizm’deki temel hususlar, belli bir dine ve dinî ekole ait olmama ve insanın fizikî veya zihnî yapısından zevk almadır. Şeytan, insanın bir tür hayvan olduğu düşüncesini ve dinlerin günah dediği şeyi temsil eder. Dolayısıyla Laveyan Satanizm, dinî ve ahlâkî her şeye karşı çıkma ve bunların tersini yapma esasına dayanır.

Satanizmin kurumsal anlamda varlığını en doruk noktasına ulaştırdığı dönem 1960’yı yıllar olarak kayda geçmiştir. Özellikle bu öğretinin, sinema, müzik ve medya tarafından çeşitli şekillerde işlenmiş olması da o yıllarda Satanizm’e en popüler çağını yaşatmıştır. Örneğin; Anton Szandor LaVey’in senaryo danışmanlığını yaptığı ve ilk ciddi Satanizm içerikli sinema filmi olan “Rosemary’nin Bebeği”, 1968 yılında çekilmiştir.

LaVey’e göre sahte dinler esasında Tanrı-Baphomet’in öcü üzerine kurulduğundan saygı gösterilmelidir. LaVey akımın sempati duyduğu ve lusiferizmle özdeştirdiği diğer bir kavram “Her iyiliğin içinde biraz kötülük; her kötülüğün içinde biraz iyilik” kuramına dayanan Ying Yang öğretisidir. LaVey felsefesi; yaşamdan keyif alabilmek, yaratıcılık, özgüven, bağımsızlık, kendine saygı, sadece karşılıklı cinsellik, güçsüzlerden çalmamak, yemeğini çalmayan hayvanlara ve çocuklara zarar vermemek, zeka ve entellektualite gibi satanik etikleri (nezaket, güven, intikam ve varoluş) savunmuş olmasına karşın genellikle ön yargı, yanlış anlamalar ve öznel uygulamalar sonucu kaotik olarak kabul edilmiştir.

Teistik Satanizm

Bilinen en köktenci satanizm türüdür. Radikal satanizm olarak da adlandırılır. Bu dini benimseyen ve sempati duyan şahıslar, canlı ve cansız alemde yegane gücün şeytanda olduğuna inanırlar. Teistik satanistlerde, bir kişinin ne kadar çok kötülük yaparsa, şeytana o kadar yakın olacağına ve derecesinin de o alanda büyük olacağına yönelik genel bir kanı vardır. Şeytana yakın olanın ise cehennemde fazla ceza çekmeyeceğini ve şeytanın hizmetinde zebanilik yapacağını öngörürler. Bunun yanı sıra, teistik satanizmde, kökü oldukça geçmişe uzanan bir kurban ve kara büyü geleneğine de rastlanmaktadır.

fft107_mf5148422

Teistik satanizm, tarihte kara büyücülük ve cadılıkla aynı şey olarak algılanmıştır. Özellikle ortaçağ hıristiyan dünyasında, cadıların birer şeytanî varlık olarak algılanması sonucu, literatüre “cadı avı” olarak geçmiş, pek çok kadın kıyımı yaşanmıştır. Teistik Satanizm’in günümüzde Lusiferizm gibi yaygın türleri mevcuttur.

Lusiferizm

Kendilerini, Şeytan’ın en seçkin topluluğu olarak gören ve gizliliğe önem vermeleri nedeniyle günümüzde de ne tür törenler ve etkinlikler yaptıklarına dair çok fazla bilgi bulunmayan bir teistik satanizm mezhebi… Bir takım sembollere şeytanî vasıflar ve anlamlar yüklemeleri, sembolcülüğe önem verdiklerini göstermektedir. Eski Mısır, Eski Roma ve Eski Yunan uygarlıklarında izlerine rastlanmaktadır.

Lucifer

hqdefaultLucifer, Hıristiyan inanışında genellikle şeytanı tasvir etmek için kullanılan isimdir. Ayrıca şeytanın oğlu olarak da bilinir. Bu kullanım İncil’deki Isaiah 14:3-20 kısmında cennetten atıldığından bahsedilen ve “Gün Yıldızı” ya da “Sabah Yıldızı” olarak bahsedilen meleğin Latince’deki adıdır. Aynı Latince kelime yine İncil’deki 2 Petrus 1:19 kısmında şeytanla hiç alakası olmayan bir yerde de yer almaktadır. Bu ve bunun gibi birçok çeviride “Gün Yıldızı” kelimesi yerine doğrudan Latince olan Lucifer kelimesi kullanılmaya başlanılmış ve bu nedenle bu kelime şeytanı tasvir etmek için kullanılır olmuştur.

2 Petrus 1:19: “Peygamberlerin sözleri bizim için daha büyük kesinlik kazandı. Gün ağarıp sabah yıldızı yüreklerinizde doğuncaya dek, karanlık yerde ışık saçan çıraya benzeyen bu sözlere kulak verirseniz, iyi edersiniz.”

Latincede “Lucifer” kelimesi “Işık Getiren” (lux, lucis, “ışık”, ve ferre, “getirmek”) anlamına gelmektedir ve “Sabah Yıldızı”na yani Venüs’e verilen isimdir.

İncil’den Ezekiel 28:11-19: “..güzellerin ve bilgelerin en mükemmeliydin. Eden’de, Tanrı’nın bahçesindeydin. Giysilerin hep güzel taşlarla –yakut, zümrüt, aytaşı, beril, onix, safir, turkuazla- ve altın işlemelerle süslüydü. Bunlar sana sen yaratıldığın gün verildi. Seni kudretinle ve gücünle bekçim yaptım. Tanrının kutsal dağına gidebiliyor ve ateş tarlalarında yürüyebiliyordun. Yaptıklarından tamamen muaf tutulurdun ta ki için kötülükle dolana dek. Bu varlık içinde bile daha büyük şiddet yarattın ve günahkar oldun. Seni tanrının dağından men ettim ve seni bekçilik ettiğin ateş tarlalarından sürgün ettim. Güzelliğin yüzünden için kibirle doldu ve bilgeliğini kendi ünün için harcadın. Seni içine hapsettiğim ateşle beraber dünyaya attım. Seni takip edenlerle beraber sonunuz ateşler içinde küle dönecek. Çok feci bir sona geldin.”

Hikâyenin devamına göre Lucifer kibrine ve hırsına yenik düştü. Tanrının yarattığı ve kendinden daha güçsüz olan insanoğluna itaat etmeyeceğini söyledi, Tanrılığa özendi. Lanetlendi ve cennet bahçelerinden kovuldu. Gökyüzünden düştü ve Dünya’ya sürgün edildi. Rivayete göre ‘Kara Kıta’ Afrika’ya düşmüştür. Katolik inancına göre Afrika’da ki açlık, kuraklık, savaş ve kaos’un sebebide budur.

il_570xN.704792140_ds1uMephistopheles

Mephistopheles (ya da Mephisto, Mephistophilus, Mephist, Mephistophilis, Mephostophiles, Mephostophiel, Mephisophilus), Rönesans dönemi Avrupa yazınında Hristiyan mitolojisinin lider-şeytanlarından biri olarak belirir. Önceleri de kullanılmakla beraber Rönesansta yaygın olarak kullanılmış ve geliştirilmiştir. Bir Hıristiyan miti olmasına rağmen İncil’de adına rastlanmamaktadır.

Kelimenin menşei Goethe’nin “Faust” adlı romanı ile özdeşleşmiştir. Klaus Mann’ın 1936 yılında yayınlanan Mephisto isimli bir romanı vardır. Ayrıca Diablo II adlı oyuna da uyarlanarak Şeytanın kıdemli askeri olarak geçmektedir.

Edebiyatta Şeytan

imagesEdebiyatın ve dinin kesiştiği birçok noktada Şeytan, olayların gelişmesinde, sonuçlanmasında ya da dallanmasında temel bir figür olarak, tıpkı hayattaki kaosun açıklanmasında olduğu gibi, yazarlarca kullanılmıştır. Şeytanın kahramanı oynadığı en önemli eserlerden birisi, Goethe’nin Faust’udur. Faust’ta Şeytan (Mefisto), başarılı çalışmalarıyla insanlığı, kendisinin sebep olduğu felaketlerden koruyan bir doktoru elde etme konusunda tanrıyla “bir kez daha” bahse girer. İnsanın Şeytan’la içsel bir kavga halinin anlatıldığı ve yeryüzündeki iyilik ve kötülük kavramlarının kaynağının sorgulandığı bir başka eser, Paulo Coelho’nun “Şeytan ve Genç Kadın” adlı romanıdır. Jeffrey Burton Russell ise Kötülük (1-4) serisinde yeryüzüne artık iyice alışmış olan Şeytan’ın, insanlardan bir farkının kalmadığını ve “onu bizden biri” gibi görerek, şeytanlaşan insanı anlatmaktadır.

Sinema, müzik ve medya

Özellikle satanizmin kurumsal bir hüviyete büründüğü 1960’yıllardan bu yana, satanizme ilişkin; özendirici, korkutucu, merak uyandırıcı pek çok sinema yapımı üretilmiştir.

Bazı Satanist kurumların kendilerine ait televizyon kanalları, internet siteleri ve radyo istasyonları vardır. Basım alanındaysa, başta Anton Szandor LaVey’in kaleme aldığı eserler olmak üzere, çeşitli satanist grupların kollektif bir şekilde hazırladığı; kimi süreli, kimisi ise süresiz pek çok dergi ve fanzin bulunmaktadır.

Bazı heavy metal ve rock grupları kıyafetlerinde ve müziklerinde satanist öğeler kullanırlar.

Son Söz:

Musa öncesi bir Yahudi anlatısı şöyle der: “Tanrı Adem’i yarattıktan sonra istek üzerine bir de kadın yaratmaya hazırlanır; Kadını Ademin kaburgasından yaratacaktır. Adem uyurken onun kaburgasını alır ama o arada araya Şeytan girerek Tanrının elinden kaburgayı kapar ve kaçar.. Tanrı Şeytanı kovalamaya başlar ve onu boynuzlarından yakalar ama Şeytan yine kaçar ancak Şeytanın bir boynuzu Tanrının elinde kalır. Ve Tanrı kadını mecburen Şeytanın boynuzundan yaratır.”

ALINTI

Sadullah Başar

1982 İstanbul doğumluyum. Yapı tasarım işi ile ilgilenmekteyim. Antik uygarlıklar, dinler öncesi tarih ilgi alanım. Manisa' da ikamet etmekteyim.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu