11428077_1006104472746729_1306088410045687282_n

Truva Savaşı, Büyük İskender, Fatih Sultan Mehmet, Atatürk ve Anunnakiler

 

Bunlar arasında nasıl bir ortak ilişki var görelim:
Sümer’den Akkad’a, Kenan’a, Elam’a; oradan Asur, Babil, Hurri ve Hitit’e geçen yazılı bilgiler Yunanistan’a kadar ilerlerken birçok kulaktan dolma bilgi ve gerçekdışı yaklaşımla dolmuştur. Yunan Mitolojisi bu yüzden gerçeklerden uzaktır. Doğru bilgiye ulaşmak için tabletlerden yararlanmak en doğrusu olacaktır. Bu sayede çok karışık ve olağandışı hikâyenin satır aralarındaki doğru bilgiler ortaya çıkacaktır. Bu yaklaşımla yaptığım araştırmalara göre Zeus’un kimliğini Sümer’in Enlil’i; Poseidon’un kimliğini ise Enki olarak belirlenmiş bulunmaktayım. 1-2-3. Nesil Sümer tanrılarının Yunan tanrılarındaki karşılığı tarafımdan şöyle teşhis edilmiştir:
Zeus : Enlil
Poseidon: Enki
Apollon: Ninurta
Ares: Sin
Afrodit: İnanna
Hera: Ninlil
Athena: Ninsun
Hermes: Thot
Tanrılar ve Truva Savaşındaki Rolleri
Truva Savaşı esasen Homeros’un İlyada ve Odysseia adlı eserlerinden bilinmektedir ama bahsi yalnızca bunlarda geçmez. En romantik sunaşlardan biridir; “Bin gemiye yelken açtıran aşk” ın hikâyesi olarak bilinir: söz konusu gemiler, Truvalı bir prens tarafından kaçırılan güzel Helen’i kurtarıp geri getirmek üzere Yunanistan’dan Anadolu kıyılarına yelken açmışlardı. Savaş çıktığı sırada Kral Priam’ın idaresinde olan Truva, Anadolu’daki en büyük ve zengin yerleşim yerlerinden biriydi. Çanakkale Boğazı’nın hemen karşı yakasına kurulu olan Truva şehri Asya ve Avrupa arasındaki ticaretin büyük kısmını kontrol ediyordu.

Yunan destanı Kypria’ya göre: Sayısız insan kabilesinin, sinesi derin Dünya’nın yüzeyine yük oldukları bir zaman vardı. Zeus bunu gördü, onlara acayip büyük bilgeliğiyle Dünya’nın yükünü hafifletmeye karar verdi. Böylece, ölümler sayesinde insan ırkında bir boşluk oluşturabilmek amacıyla Truva Savaşı’nda büyük çatışmalara neden oldu.
Enlil’in buna benzer planlarına Gılgamış Metni, Atra Hasis Metni gibi birçok antik metinde sıkça rastlamaktayız. Burada da insan popülasyonunun dengede kalmasını savaşlarla sağlamak gibi bir strateji izlediğini görüyoruz.
Bakalım nasıl gelişiyor bundan sonraki süreç. Aklında bu olan Zeus, Olimpos tanrılarını ve tanrıçalarını bir şölene davet edip Hera, Athena ve Afrodit arasında hangisinin en güzel olduğuna dair bir tartışmanın çıkmasına yol açtı. Bundan sonrasını Sümerceye çevirerek anlatacağım:
Enlil, eşi Ninlil, kızı Ninsun ve torunu İnanna arasındaki rekabeti bilerek onları kızdırmayı seçmiştir. Sümer Metinlerinde Ninlil çok fazla gündemde olmasa da İnanna ve Ninsun arasındaki rekabet pek çok yerde karşımıza çıkmaktadır. İnanna, Ninmah(Hathor) emekliye ayrıldıktan sonra Dünya’daki en güçlü kadın olmuş ve On ikiler meclisine girmiştir. Ninsun ise bu meclise girememiş ancak İnanna ile sürekli bir mücadele içinde olmuştur. Bu mücadele Gılgamış Destanında açıkça görülmektedir. Ninsun, Gılgamış’ın annesidir. İnanna ise Gılgamış ile birliktelik istemiştir. Ninsun’un verdiği direktiflere uyan Gılgamış, İnanna’yı kabul etmemiştir.
Şimdi ise aralarındaki rekabeti kızıştıran Enlil olmuştur. Enlil sonra jüri olarak Kaz Dağı yakınlarında sürülerini otlatan Truvalı Paris’i seçmiştir. Paris bu üç kadından hangisini seçerse o en güzel kadın olacaktır. Onun tarafından seçilmek isteyen her bir anunnaki seçilmeleri halinde Paris’e bir ödül vermeyi vaat etmişlerdir. Sonuçta Paris, kendisine Yunanistan’ın en güzel kadınının aşkını vaat eden İnanna’yı seçmiştir.
İnanna Priam’ın oğlu Paris’e güzel Helen’i vaat etmişti ancak bu evliliği gerçekleştirmek üzere giden Paris büyük bir sürprizle karşılaştı. Helen çoktan Sparta Kralı Menelaus’la evlenmişti. Buna rağmen Girit’e gitmiş olan Menaleus’un yokluğundan istifade eden Paris, Helen’i ve Sparta’nın hazinelerinini büyük bir kısmını da kaçırarak yola çıktı. Helen ile Paris Truva’da evlendi.
Menaleus Sparta’ya dönüp olanları öğrenince bir ordu ile Truva’ya doğru yola çıktı. Bu ordunun komutanlığını kardeşi AGAMEMNON yapıyordu. Yunan kahramanların arasında en önde geleni AŞİL’di. Aşil bir anunnaki – insan evliliğinden doğan bir melezdi. Truva tarafının başkahramanı ise Paris’in abisi HEKTOR’du.
Çatışmalar önce görüşmelerle ardından Truva’nın kuşatılmasıyla başladı. Bir şu tarafın bir bu tarafın üstünlüğü ile bazen çarpışmalara ara verilerek bazen de çeşitli kahramanlar arasında göğüs göğüse mücadeleler şeklinde birkaç yıl boyunca sürdü. Bu çarpışmaların en hüzünlü sahnesini Truva filminde Aşil’in Hektor’u öldürdüğü sahneden hatırlarız. Neden bilinmez filmi izleyen tüm arkadaşlarım Hektor’a içsel üzülmüştü. Aslında olan AŞİL Yunanistan’ı temsil ediyordu, HEKTOR ise Anadolu’yu. AŞİL, HEKTOR’U öldürdüğünde tarihe büyük bir iz bırakmıştı.
Çatışmalar devam ederken anunnakiler bir şu tarafa bir bu tarafa yardım ettiler, çarpışmaları kızıştırdılar, çarpışmaların sürmesini teşvik etmek için geceleri uçan araçlarından göğü aydınlattılar veya beğendikleri bir kahramanı ölümün pençeleri arasından çekip çıkardılar. Anunnakiler zamanla kendileri de savaşa girmeye başladılar, ta ki Enlil onlara durmalarını emredene dek.
Kadim Truva şehrinin şu anda en üst kısmında yer alan kalıntılarının bulunduğu yerden o dönemde deniz görülebiliyordu. Truva’yı destekleyen İnanna gibi anunnakiler işte tam orada AŞİL’i boğmaya kalkışmışlardı. Güneydoğu yönündeki Kaz Dağında ise Enlil uzay gemisini parketmiş savaşı izliyordu. Ninurta’nın Truva’ya yardım etmek için geldiği Bozcaada dürbünle seçilebiliyordu.
Sonra İnanna’ya büyük bir öfke duyan Ninsun bir hileye başvurdu. Yunanlar Ninsun’un yardımıyla bir at yaparak bu atın içinde Truva’ya sızabildiler. O gece attan çıkan askerlerin Truva’nın kapılarını Yunanlara açmasıyla Atatürk’ün Kurtuluş Savaşından binlerce yıl önce Yunanlar Anadolu’yu işgal etti. Saldırdıklarında kimseyi sağ bırakmayıp sokaklardaki, evlerdeki erkekleri, kadınları ve çocukları tek tek öldürüp şehri ateşe verdiler.

Truva Savaşı bundan yaklaşık bin yıl sonra M.Ö. dördüncü yüzyılda Pers ordularını yenilgiye uğratmak, Hindistan’a dek tüm Asya topraklarını ve Mısır’ı fethetmek üzere 15 000 kişilik ordusuyla Yunanistan’dan çıkan Büyük İskender’in tarih kayıtlarında da yazılmaktadır. İskender ordusuyla Çanakkale Boğazını geçerek Truva’ya ulaşmış ve ilk iş olarak Ninsun’un Tapınağına gitmişti. Sonra AŞİL’in mezarına bir çelenk bırakmıştı. Ninsun Aşil’e hamilik eden anunnakiydi. İskender şehrin ünlü kralı Priam’a da biat etmeyi unutmadı. Orada 1000 davar kurban etti.
Ondan 1750 yıl sonra ise Fatih Sultan Mehmet Trabzon seferinden döndükten sonra Çanakkale’ye geldi ve atını Truva’ya doğru sürdü. Orada “HEKTOR’un öcünü aldım.” dedi. Kimse o dönemde anlayamadı bunu belki ama gün gelip 1. Dünya savaşında yenildiğimizde Fatih’in sözleri kendini doğruladı. Mondros Ateşkes Antlaşması AGAMEMNON adlı gemide imzalandı. Batı HEKTOR’un öcünü alan Fatih’e cevabı böyle veriyordu. AGAMEMNON Truva Savaşında yer alan Yunan Başkomutanıydı bildiğiniz gibi.
1922 de ise Başkumandanlık Meydan Savaşını kazanan Atatürk Fatih ile aynı sözleri söylemiştir: “HEKTOR’un öcünü aldım… “
Şu an da kim Hektor kim Aşil adına çalışıyor, kim Truva atı olabilir? Bunu da engin hayal gücünüze bırakıyorum.

Gök Türk

Hakkında Sadullah Başar

1982 İstanbul doğumluyum. Yapı tasarım işi ile ilgilenmekteyim. Antik uygarlıklar, dinler öncesi tarih ilgi alanım. Manisa' da ikamet etmekteyim.

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak.

x

Check Also

Maha

10.000 Yıllık Nükleer Savaş (Destanı) : Mahabharata

“Bu günümüz, dünün düşünceleridir; şimdiki düşüncelerimiz yarınımızı inşa edecektir; yaşamımızı düşüncelerimiz yaratır.” Dhammapada “Mahabharata ...