İSYANLARDAYIM
Geçen gün Facebook’ ta paylaşılan bir videoya bakarken ister istemez altta yer almış önerilen videolar bölümünde ‘yüksek şiddet içerir’ başlığıyla bir video gördüm. Açmaz olsaydım keşke….. Orta doğuda bir yerde tüfekli yabaniler canlı canlı kedilerin kafalarını koparıp, etlerini ısırıp koparıyorlardı. Bunları yazarken bile kalp krizi geçirecek gibi oluyorken aslında kendimi sorguluyorum ister istemez. Ben ne yaptım da bu dünyada yaşamayı hak ettim???
Tamam, hepimiz geçmişimizde bir sürü hata yapmış olabiliriz…benimde bir sürü pişmanlıklarım var ama bu insanlarla aynı gezegeni paylaşmak zorunda olmak için hafızamdan silinmiş kötü bir yanım mı var diye düşünmeden edemiyorum. Hep diyoruz ya ‘bunlar insan değil’ diye, acaba bu mu insan olmak? Yani insan olmanın iyi bir şey olduğunu anlatıp duruyoruz ya… acaba aydınlık tarafı seçmiş olanlar başka bir sıfatı mı hakkediyor?
Daha evvel de yazmıştım bu düalite boyutunda her türlü potansiyel tohumlarına sahip olduğumuzu. Hangisini sularsak o potansiyelin dallanıp budaklandığını. Peki, bizler elimizden geldiğince aydınlığa hizmet ettiğimizi düşündüğümüzde, bu caniler yine var olmayacaklar mı?
Hani belli bir kitleye ulaşınca morfik alan oluşturup dünyayı değiştirebilme potansiyeli vardı ya (bakınız yüz maymun deneyi) … bu boyutta olduğumuz sürece bence değiştiremeyiz. Bizim yer değiştirmemiz gerekiyor bence! Artık alternatif evren mi dersiniz, paralel evren mi dersiniz bilmiyorum ama bu bulunduğumuz oyun ortamından/seviyesinden/platformundan kurtulmamız lazım.
İstediğimiz kadar kendimizi arındıralım…meditasyonlar yapalım… olumsuz ortamlardan uzaklaşalım… bir an geliyor yine aynı döngüyü yaşıyoruz. Yalnızlığı seçince de kendi kendimizi yiyoruz.
Ben şahsen kendimi kandırmamaya çalışıyorum son zamanlarda. Hepimiz bir değiliz, burada birlik bilinci yok aslında. ‘Birlik bilincine müsait olgun bilinçler’ olabilir diye düşünüyorum. Ve bu bilinçteki kişilerin bu ortamdan uzaklaştırılması gerektiğini düşünüyorum.
Bu ortamda yaşadığımız sürece string (sicim) teorisine göre birbirimize bağlıyız deniliyor. Belki bu, bizi birbirimize (aynı zamanda o insanlara) bağlayan sicimle tutsağız bu boyutta.
Bazen şunu da düşünüyorum; Hasat…ayıklanma diyoruz ya; Acaba bu kitlesel ya da bireysel ölümlerle (geçişlerle) daha iyi bir ortamı hakkedenler mi ayıklanıyor? Kalanlar bu acıları ya çekiyor ya da bu acılara şahit oluyorlar. : (((
Hayal ettiğimiz, arzuladığımız her birimize ayrı uygunlukta o meşhur alternatif evrenlerden birine geçiş yapmamız için ille de bedenimizi terk etmemiz mi gerekiyor?
Bir kaç senedir bu beni mahveden görüntülerden uzaklaşmak için ne televizyon seyrediyorum ne de gazete okuyorum. Ama ister istemez bu sosyal paylaşım ortamında bulunuyorum. Bazı arkadaşlar bu ‘sosyal’ ortamlardan uzaklaşmayı seçiyorlar. Bence doğru yapıyorlar.
Biz bu dünyada huzuru, mutluluğu, şifayı, bolluk ve bereketi uzun süreli yaşayamıyoruz aslında. Yaşarken de sanki ‘her şeyi çözmüş, aydınlanmış, nötrleşmiş’ gibi durumumuzu paylaşıyoruz. Bazıları bunu psikadelik ortamlarda yaşıyorlar ama bir süre sonra….. aynı senaryo baştan alınıyor.
O bildiğimiz mistik, büyülü ortamlar bu bulunduğumuz ortamda değil bence… başka bir boyutta. Ve biz, algılarımız açık olduğunda o ortamların varlığını sezinleyip, aynı ortamı burada arıyoruz.
Yaşadığımız olumlu anları AN’ da tutamıyoruz aslında. AN’da kalmaktan bahsediyoruz… kalamıyoruz aslında. Kalan varsa kendisinden samimiyetle özür dileyeceğim ve kendisini üstadım olarak göreceğim… söz. : )))
Bizi ümitlendiren evrensel kanun/teorilerden, kişisel gelişim tekniklerinden filan bahsederken bunların bu boyutta yaşadığımız sürece geçici bir işleve sahip olduklarını düşünüyorum. Şimdilik…..
Neyse ben geçici bir süre için evimi adaçayı dumanıyla arındırıp… meditasyon yapayım da rahatlayayım. : ))))))
Çiğdem Sarıgül – 30/11/2015