İnanna ve Aşağı Dünya’nın Yedi Kapısı (İnanna ve UFO Yolculuğu)
Birçok kadim metinde çok uzaklara yaptığı yolculuklarından söz edilen İnanna/ İştar, Aratta’daki ilk uzak bölgesi ile Uruk’taki mekânı arasında gidip gelir. Eridu’da Enki’ye ve Nippur’da Enlil’e uğrar ve Sippar’daki karargâhında erkek kardeşi Utu’yu ziyaret eder. Ama en bilinen yolculuğu, kız kardeşi Ereşkigal’in bölgesi olan Aşağı Dünya’ya yaptığı seyahattir. Bu yolculuk sadece destanlara değil, silindir mühürler üstündeki sanatsal betimlemelere de konu olmuştur;
İnanna’nın Aşağı Dünya’ya Yolculuğu adındaki metin ve bu yolculuğu anlatan diğer metinler, yolculuğun başlangıcından önce İnanna’nın yedi nesneyi dikkatle kuşandığını ve kız kardeşinin evine giden yedi kapıdan geçtikçe bunları birer birer çıkarışını tarif ederler. İnanna’nın göklere yaptığı yolculuklarla ilgili metinlerde de böyle yedi nesneden söz edilir:
1. Başına taktığı ŞU.GAR.RA
2. Kulaklarındaki “Ölçüm pandantifleri”
3. Boynuna taktığı küçük mavi taşlardan zincirler
4. Omuzlarındaki “ikiz” taşlar
5. Ellerinde altın bir silindir
6. Göğüslerini tutan bantlar
7. Bedenini saran PALA giysisi.
Bu yedi nesnenin yapısını ve öneminin ne olduğunu şu ana dek kimse açıklayamamış olmasına karşın, cevabın uzun süredir elimizin altında olduğuna inanıyoruz. 1903’ten 1914’e kadar Asur başkenti Asur’u kazan Walter Andrae ve meslektaşları İştar Tapınağında, tanrıçayı göğsüne ve sırtına yerleştirilmiş çeşitli “tertibatla gösteren yıpranmış bir heykelini buldular. 1934’te Mari’de kazı yapan arkeologlar, toprağa gömülü benzer ama sağlam bir heykele rastladılar. Bu, güzel bir kadının gerçek boyutlu bir suretiydi. Sıra dışı başlığı, onun bir tanrıça olduğunu gösterecek biçimde bir çift boynuzla süslenmişti. 4.000 yıllık heykelin çevresinde duran arkeologlar, onun canlı gibi görünüşü karşısında büyülenmişlerdi (bir fotoğrafta, heykel ve canlılar arasında ayırım yapmakta zorlanılabilir). Onu Vazolu Tanrıça diye adlandırdılar zira elinde silindirik bir nesne tutmaktaydı.
Düz oymalar ve bas rölyeflere benzemeyen biçimde, tanrıçanın bu insan boyunda, üç boyutlu sunumu giyim kuşamı hakkında ilginç özellikleri ortaya koymaktadır.
Başında bir şapkacının elinden çıkma bir başlık değil, özel bir miğfer vardır; miğferin iki yanından çıkan ve kulakların üstüne geçen nesneler bir pilotun kulaklıklarını hatırlatmaktadır. Boynunda ve göğsünün üst kısmında tanrıça birçok küçük (ve belki de değerli) taşlardan bir gerdanlık taşır; ellerinde su taşımak için bir vazo olamayacak kadar kalın ve ağır olan silindirik bir nesne tutmaktadır.
İçi gösteren bir malzemeden bir bluzun üstünden geçen göğüsteki iki paralel şerit arkaya devam eder ve dikdörtgen biçimli garip bir kutuyu tutar. Kutu, tanrıçanın ensesinin arkasına sımsıkı oturmuştur ve yatay bir şerit ile miğferine tutturulmuştur.
Kutunun içindeki her neyse oldukça ağır olmalıdır zira tertibat iki büyük omuz yastığı ile daha da desteklenmiştir. Kutunun ağırlığı, yuvarlak bir kopça ile tam dibine iliştirilen bir hortum ile daha da artar. Aygıtların tamamı (zira hiç şüphe yok ki, bunlar aygıttır), tanrıçanın sırtından ve göğsünden geçen çaprazlama iki şerit takımının yardımı ile tutulmaktadır.
İnanna’nın hava yolculukları için gereken yedi nesne ile Mari’den çıkarılan heykel (ve muhtemelen Aşur’daki İştar tapınağında bulunan kırık dökük heykel) arasındaki paralellik kolaylıkla kanıtlanabilir. Kulaklarında “ölçüm pandantiflerini” -kulaklıkları-; boynundaki küçük taş sıralarını veya “zincirlerini”; omuzlarındaki “ikiz taşları” -iki omuz yastığını-; ellerindeki “altın silindir”i ve göğüslerinin üstünden çaprazlama geçen tutucu şeritleri görmekteyiz. Gerçekten de bir “PALA giysisi” ne (“hükümdar kıyafeti”) bürünmüştür ve başında kelime anlamıyla “evrende uzaklara götüren” anlamına gelen bir terim olan ŞU.GAR.RA miğferini taşımaktadır. Tüm bunlar İnanna’nın giysisinin bir havacının veya astronotun giysisi olduğunu göstermektedir.
Kaynak: Gök Türk