Ezoterik/Gizli Bilgiler

NEKROMANSİ

 

Nekromansi (Yunanca: nekromantía, İngilizce: necromancy), ölmüş kişilerin ruhlarını, birçok nedenden dolayı, doğaüstü kötücül güçlere karşı ruhsal koruma olarak çağırma olayına verilen addır.

Antik Mısır ve Babil’de ortaya çıkan nekromansi ayrıca İsrail, Çin ve Greko-Roman dünyada da bolca tatbik edildi. Hıristiyan Kilisesi için nekromansi, saf olmayan ruhlarla şeytani alışveriş, mücrim merakla gerçekleştirilen ayinler ve yasak ruh çağırma eylemiyle eş anlamlıydı. Ancak, Ortaçağ boyunca varlığını sürdüren nekromansi, bir gizli rahipler grubu arasında, eşi görülmemiş bir rağbet kazandı.

Grup yeraltı ruhlarıyla, hatta meleklerle iletişime girebilmek için büyük bir coşkuyla büyü kitaplarına başvuruyordu. Fal ve teürji gibi diğer antik bilimler üzerinde de şevkle çalışıldı. Hem simyacılar hem de rahipler sınıfı arasında, eski kaynaklarda türetilmiş özel şifreli alfabeler ve diğer sembolik araçlar sayesinde ‘’öbür dünya’’ ile iletişim kurulabileceği düşüncesi giderek popülerlik kazandı. 

Antik Köken:

Nekromansi ayinleri ve hayalet defetme/ ruh çıkarma metinleri antik Yakındoğu’da her yerde bulunabiliyordu. Mısır’da henüz M.Ö ikinci binyılda, ölen kraliyet mensuplarına danışma, kamu yararı için devlet tarafından karşılanıyordu. İlkçağ’da Anadolu’da şeytani ruhlarla ve tanrılarla ayinsel iletişim, yere kazılan çukurlarla gerçekleştiriliyordu.

Çukurlar yeraltı tanrılarına dünyalar arası geçiş kapısı sağlıyordu. Bu zengin mistik ayinler beşiğinin ve Arapça büyü metinlerin çevrilmesine yönelik büyük dalganın ortak bir sonucu olarak 12. ve 13. yüzyıllarda Avrupa ruhban sınıfının bilgili ve eğitimli üyeleri dikkatlerini nekromantik metinlere çevirdiler.

Metinler astral sihir ve ruh çıkarma tekniklerinin, Hıristiyan ve Yahudi öğretileriyle seztezini içeriyordu. Bu yazılarda betimlenen büyü sistemleri, önceki yüzyılların basit efsunculuğundan çok farklıydı ve kapsamlı sihir ve çağırma yöntemlerine dönüşmüşlerdi.

Ortaçağ nekromanserlerinin ezoterik araçları arasında büyü çemberleri, ruh çağırma, kurban verme, kılıçlar ve dua yer alıyordu. Sihirli alfabelerin de büyük önemi vardı. Çemberler yere çiziliyor, çoğunlukla onlara, Hıristiyan ve Okült düşüncelerden geliştirilen çeşitli mistik semboller eşlik ediyordu. Ruhsal varlıkları memnun etmek için uygun zaman ve yerde insan ve hayvanlar kurban ediliyordu.

Okült üzerine en önemli Ortaçağ yazıları Benediktin rahip Johannes Trithemius (1462-1516) ve onun öğrencisi Heinrich Cornelius Agrippa (1486-1535) tarafından yazıldı. Agrippa’nın Okült Felsefesi Üzerine Üç Kitap (1531-33) adlı eserinde şifreli simya formülleri, Kabalizm ve ruhlar dünyasıyla iletişime geçmekte kullanılan tablo ve Teb alfabesi yer alıyordu.

Alıntı

Çiğdem Sarıgül

Çocukluğumdan beri bu evrendeki gerçek rolümüzü, gerçekten nereden geldiğimizi, nereye gideceğimizi araştırıyorum. : )

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu