drowned_____by_irbis-d51wweo

DUYGULAR

Duygular ilk düşüncelerinizdir, saf düşünceniz. Duygu sözsüz düşüncedir. Hiçbir şey “söylemeden” çok şey söyler. Duygular, ruhun dilidir. Kelimeler, ikinci düşüncelerinizdir. Sözler, duygularınızı anlaşılır sesler çıkararak kavramlaştırma çabalarınızdır. Sözler, zihnin dilidir. Davranışlar (tutum), üçüncü düşüncelerinizdir. Davranışlar kavramsallaştırdığınız şeyleri fizikselleştirme çabalarınızdır. Davranışlar, bedenin dilidir.

Neale Donald WALSCH, Tanrı ile Sohbet –

Bir yüzyılı aşkın bir süredir psikologlar ve felsefeciler, duygunun ne anlama geldiği konusunda tartışıyorlar. Oxford ingilizce sözlüğü, duyguyu herhangi bir zihin, his, tutku çalkantısı ya da devinimi; herhangi bir şiddetli ya da uyarılmış zihinsel durum olarak tanımlıyor.

Amerikalı psikolog Dr. Daniel Goleman duyguyu bir his ve bu hisse özgü belirli düşünceler, psikolojik ve biyolojik haller ve bir dizi hareket eğilimi anlamında kullanıyor. Karşıtları, çeşitlemeleri, mutasyonlarıyla yüzlerce duygudan söz edebiliriz. Tüm araştırmacılar aynı kanıda olmasa da bazı kuramcılar temel duygu kümeleri olduğunu öne sürüyor. Bu kümelerin başlıca adayları ve bazı üyeleri şöyle:

Öfke: hiddet, hakaret, içerleme, gazap, tükenme, kızma, sinirlenme, hınç, kin, rahatsızlık, alınganlık, düşmanlık ve belki de en uç noktada, patolojik nefret ve şiddet.

Üzüntü: acı, keder, neşesizlik, kasvet, melankoli, kendine acıma, yalnızlık, can sıkıntısı, umutsuzluk ve patolojik olduğunda şiddetli depresyon.

Korku: kaygı, kuruntu, sinirlilik, tasa, hayret, şüphe, uyanıklık, vicdan azabı, huzursuzluk, çekinme, ürkme, dehşet; patolojik olduğunda isefobi ve panik.

Zevk: mutluluk, coşku, rahatlama, tatmin, haz, sevinç, eğlenme, gurur, tensel zevk, heyecan, vecd hali, hoşnutluk, kendinden geçme, aşırı zindelik, kapris ve en uç noktada mani.

Sevgi: kabul görme, dostluk, güven, iyilik, yakın ilgi, sadakat, hayranlık, aşırı tutkunluk, muhabbet.

Şaşkınlık: şok, hayret, afallama, merak.

İğrenme: hor görme, aşağılama, küçümseme, tiksinme, nefret etme, hoşlanmama, itici bulma.

Utanç: suçluluk, mahcubiyet, hayal kırıklığı, pişmanlık, küçük düşme, üzülme, çile ve nedamet.

California Üniversitesi’nden Paul Ekman’ ın keşfine göre belirli yüz ifadelerinden dördünün (korku, öfke, üzüntü, zevk) sinema ya da televizyonla karşılaşmamış oldukları tahmin edilen okuma yazma bilmeyenler de dâhil olmak üzere, dünyanın değişik kültürlerinden insanlar tarafından tanınmasının de duyguların evrenselliğini gösterdiğini ileri sürmüştür. Ekman, Yeni Gine’nin ücra yaylalarında tecrit edilmiş halde yaşayan Taş Devri’nden kalma Fore kavmine varıncaya en uzak kültürlerin insanlarına göstermiş ve nerede olurlarsa olsunlar, insanların aynı temel duyguları tanıdığını görmüştür.

Dr. Daniel Goleman da duyguları kümeler ya da boyutlar bağlamında düşünmekte; öfke, üzüntü, korku, zevk, sevgi, utanç ve benzeri başlıca kümeleri duygusal hayatımızın sonsuz çeşitliliğinin bir kanıtı olarak görmektedir. Bu kümelerden her birinin özünde, temel bir duygusal çekirdek bulunduğunu ve bu çekirdekten temel duygunun akrabalarının sayısız mutasyonlarla halkalar halinde yayıldığını vurgulamaktadır.

Dr. Goleman dış halkalarda ruh halleri olduğunu; teknik açıdan bunların duygudan çok daha sessiz ve kalıcı olduğunu belirtmektedir. (Bütün gün öfkenin hararetine kapılmak ender rastlanan bir durumken, örneğin hırçın ve sinirli bir ruh hali içinde bulunmak o kadar ender görülen bir hal değildir ve bu ruh hali daha kısa süreli öfke nöbetlerini kolayca başlatabilir).

Ruh halinin ötesinde mizaç, yani insanları melankolik, çekingen ya da neşeli yapan belli bir duygu ya da ruh halini uyandırma eğilimi vardır. Bu tür duygusal yatkınlıkların ötesinde de; klinik depresyon-ya da insanın kendisini zehirleyen bir duruma mahkûm olduğunu hissettiği-sürekli kaygı gibi bariz duygu bozuklukları bulunmaktadır.

DUYGULAR NEYE YARAR?

Sosyobiyologlara göre duygularımız tehlike, acı bir kayıp, zorluklara karşın bir hedefe doğru ilerleme, eşine bağlanma ve bir aile kurma gibi yalnızca akla bırakılamayacak durum ve görevlerde yol göstericidir. Her duygu bizi bir şekilde hareket etmeye hazırlar; her biri insan hayatında tekrarlanan güçlüklerle baş edebilecek şekilde bizi yönlendirir.

Sizlere duyguların insanları canları pahasına dahi olsa nasıl yönlendirdiğine dair Amerika’da yaşanan trajik bir olayı aktarmak istiyoruz:
Beyin felci yüzünden tekerlekli sandalyeye mahkûm olmuş on bir yaşındaki kızları Andrea’ya hayatlarını adayan Gray ve Mary Jane Chauncey çiftinin son dakikalarına bir göz atalım. Chauncey ailesi, Louisiana’nın nehir bölgesinde bir çarpma sonucu hasar gören demiryolu köprüsünden nehre yuvarlanan Amtrak treninin yolcularındandı. Karı-koca öncelikle kızlarını düşünerek, Andrea’yı su alarak gittikçe batan trenden kurtarmak için ellerinden geleni yapıp bir şekilde onu camdan iterek kurtarma ekibine ulaştırdılar. Kendileri ise sulara gömülü vagonun içinde can verdiler.

Bu hikâye, son dakikalarında dahi çocuklarının hayatta kalmasını sağlamak için çabalayan bir anneyle babanın bir tür efsanevi cesaretini anlatıyor. Kuşkusuz tarihimiz çocukları uğruna yaşamlarını feda eden ailelerle ilgili bunun gibi sayısız örneklerle doludur. Böyle bir kriz anında bu tüyler ürpertici kararı veren aile açısından bu sevgiden başka bir şey değildir. Duyguların amaç ve gücünü anlatan bu kahramanlık örneği, insana kendini feda ettiren sevginin ve aslında hissedilen her duygunun insan hayatındaki merkezi yerine tanıklık ediyor. Bu durum en derin hislerimizin, tutkularımızın, özlemlerimizin, temel rehberlerimiz olduğunu gösteriyor.
İnsan doğasını duyguların gücünden soyutlayarak anlamaya çalışmak, üzücü bir dar görüşlülüktür. Salt zekâya, yani IQ’ nun ölçtüğü şeye verdiğimiz değer ve önemde çok aşırıya gidildiği uzmanlarca belirtiliyor. Duygular bize hâkim olduğu sürece, zekâ-iyi ya da kötü-hiçbir yere varamaz.

İlk etik yasaları ve bildirileri Hammurabi Kanunu, Yahudilerin On Emri, İmparator Aşoka’ nın Fermanları-duygusal yaşamı yumuşatma, ehlileştirme, evcilleştirme, çabaları olarak görülebilir. Aslında tüm duygular harekete geçmemizi sağlayan dürtülerdir; evrim, yaşamla baş edebilmemiz için bizi acil plan yapabilecek şekilde programlamıştır.

Duygu (emotion) sözcüğünün kökü moteredir. Latince hareket etmek anlamına gelen fiile ön eki getirildiğinde uzaklaşmak olur ki bu, her duygunun bir harekete yönelttiği fikrini vermektedir.

Psikologların ve sosyologların günümüzde yapmaya çalıştıkları şey duygunun yerine aklı koymaya değil, ikisi arasındaki akıllı dengeyi bulmaya çalışmaktır. Goleman, eski paradigmanın duyguların çekiminden bağımsız bir akıl idealini içerdiğini, yeni paradigmanın ise bizi zihinle kalbin uyumunu sağlamaya zorladığını belirtiyor ve ayrıca, yaşamımızda zihinle kalbin uyumunu sağlamak için öncelikle, duyguları zekice kullanmanın ne demek olduğunu daha iyi anlamamız gerektiğini vurguluyor.

-Daniel Goleman, Duygusal Zekâ
Lawrence E. Shapiro, Yüksek EQ’lu bir çocuk yetiştirmek için-

DUYGU KONTROLÜ

Duygularınızın değerini bilin, onları sevin, duygular bize insan olduğumuzu hissettiren en büyük armağanlardır.

İşte sizi eyleme çağıran 10 eylem sinyali:

1.TEDİRGİNLİK: Bu tür duyguların pek fazla yoğunluğu yoktur İşlerin tam yolunda olmadığına dair bir genel hava verirler.

Mesaj: Can sıkıntısı sabırsızlık rahatsızlık üzüntü ya da hafif bir utanç size işlerin olmasını istediğiniz gibi gitmediğinin mesajını verir. Belki durumu algılayış biçiminiz yanlıştır ya da giriştiğiniz eylemler sizin istediğiniz sonuçları getirmiyordur.

Çözüm: Tedirginlik duygularıyla başa çıkmak kolaydır:

1-Durumunuzu değiştirmekle ilgili olarak öğrendiğiniz becerileri uygulayın;

2-Ne istediğinizi açıklığa kavuşturun;

3-Eylemlerinizi rafine edin. Üretmekte olduğunuz sonuçların kalitesini değiştirin.

2.KORKU: Korkulu duygular düşük düzeyde kaygıdan başlayıp yoğun kaygılara anksiyetelere dehşet ve terörize olmaya kadar hepsini kapsar.

Mesaj: Korku çok geçmeden bir şey olacağını ve ona hazırlıklı olmak gerektiğini en basit biçimde ifade etmektedir. Ya durumla başa çıkmaya hazırlanmalı ya da durumu değiştirmek için bir şeyler yapmalıyız.

Çözüm: Sizi korkutan şeyin ne olduğunu gözden geçirin kendinizi zihinsel olarak hazırlamak için ne yapmanız gerektiğini değerlendirin. Durumla başa çıkabilmek için hangi eylemlere geçmeniz gerektiğini bulun. Korkunun panzehri inanç geliştirmede büyük yarar sağlar. Korkuların pek çoğunun aslında gerçekleşmediğini unutmayın.

3.İNCİNME: İncinme duyguları genellikle bir kayıp duygusundan kaynaklanır. İnsanlar incindikleri zaman genellikle başkalarına karşı saldırganlaşır ve onları terslerler.

Mesaj: İncinme sinyalinin verdiği mesaj beklentilerimizin karşılanmamış olduğudur. Çoğu zaman bu duygu birinden herhangi bir şey talep edip beklenti içine girdiğinizde talebinizin gerçekleşmediği durumlarda görülür. Bu kayıp duygusu incinme hissetmenize yol açar.

Çözüm:

1- Gerçekte hiç bir şey kaybetmemiş olabileceğinizi anlayın. Belki de asıl kaybetmeniz gereken şey bir yanlış izlenimdir.

2- Bir dakika ayırıp durumu yeniden değerlendirin. Kendinize sorun: Burada gerçekten bir kayıp var mı? Yoksa ben durumu fazla erken ya da sert mi değerlendiriyorum?

3- İncindiğinizi o kişiye zarif ve uygun bir biçimde söyleyin. Yanlış anlamaları önlemek için kendinizi ona açın ve o da size aynı davranışta bulunsun, durumu netleştirin.

4.ÖFKE: Kızgın duygular arasında biraz kızmaktan başlayıp çileden çıkmaya kadar türlü dereceler bulunur.

Mesaj: Öfkenin mesajı hayatınız boyunca bağlı olduğunuz önemli bir kural ya da standardın bir başkası tarafından hatta kendiniz tarafından ihlal edilmesidir. 

Çözüm:

1- Durumu tümüyle yanlış yorumlamış olabileceğinizi anlayın. Belki sizin kurallarınızı ihlal eden bu insan o kuralların sizin için ne kadar önemli olduğunu bilmiyordur.

2- Sizin kurallarınızın mutlaka doğru kurallar olmayabileceğini de anlayın (sizin o konuda ki duygularınız çok güçlü olsa bile)

3- Kendinize daha güçlendirici bir soru sorun. Örneğin; bu kişinin uzun vadede aslında beni sevdiği doğru mu? deyin. Öfke paternini kesmek için, bundan ne öğrenebilirim? deyin.

5.HIRSLANMA: Sürekli çaba gösterdiğimiz halde ödülleri alamadığımız zaman hırslanırız.

Mesaj: Hırslanmanın mesajı çok heyecan verici bir sinyaldir. Beyninizin şimdi yaptığınızdan daha iyisini yapabileceğinize inandığını söylemektedir. Şu anda yaptıklarınızın sonuç vermediğini amacınızı elde etmek için yaklaşımınızı değiştirmeniz gerektiğini söylemektedir. Size daha esnek olmanızı söyleyen bir sinyaldir.

Çözüm:

1- Hırslanmanın dostunuz olduğunu anlayıp daha iyi sonuçlar almak için beyin fırtınası uygulayıp yeni yollar bulun.

2- Kendinizi koyuverip tıkanıp kalmayı beklemeden hırslanmanın verdiği mesajı merak edin ve faydalarını anlamaya çalışın.

6.HAYAL KIRIKLIĞI: Hemen yenilmezse çok yıkıcı bir duygu olabilir. Bir şeyi ebediyen kaçırdığınızı hissedersiniz.

Mesaj: Beklediğiniz şeyin seçtiğiniz amacın yerine gelmeyeceği durumlarda beklentilerimizi çok geçmeden değiştirmenin ve onları daha uygun hale getirmenin zamanı gelmiştir.

Çözüm:

1-Bu durumdan öğrenebileceğiniz bir şeyler bulun ve edindiğiniz tecrübeyle gelecekte olabilecek buna benzer durumlarla baş edebileceğinize güvenin.

2- Yeni bir amaç seçin. Eskisinden bile daha ilham verici olsun.

3- Fazla erken karar vermekte olabileceğinizi anlayın. Bazen sizi hayal kırıklığına uğratan konular sadece geçici güçlüklerdir.

4- Geçmişte ne olmuş olursa olsun gelecekte olacaklar konusunda olumlu beklenti geliştirmek en etkili yollardan biridir.

7.SUÇLULUK: Ya da pişmanlık insanların kaçınmak için ellerinden gelen her şeyi yaptığı duygudur ve verdiği mesaj önemlidir.

Mesaj: Suçluluk bize kendi yüksek standartlarımızdan birini ihlal ettiğimizi ve o standardı gelecekte de ihlal etmemeyi garantiye almak için bu konuda derhal bir şey yapmak gerektiğini söylemektedir.

Çözüm:

1-Kendinize bağlamış olduğunuz kritik bir standardı ihlal etmiş olduğunuzu kabullenin.

2- Bu davranışın gelecekte bir daha asla olmayacağına kendinizi adayın.

3- Verilen mesajı anlayıp gerekeni yaptığınız için rahatlayın artık suçluluk duymanıza gerek yok.

8.YETERSİZLİK: Bu değersizlik duygusu yapabileceğimiz bir şeyi yapamadığımızı gördüğümüz zaman ortaya çıkar. Genellikle neye yetersiz olduğumuzu saptarken çok haksız kurallar uyguluyor olmamız işimizi zorlaştırır.

Mesaj: Bu sinyal size şu anda o iş için yeterli beceri düzeyinde olmadığınızı ifade etmektedir. Daha çok bilgi daha çok anlayış daha çok strateji gibi araçlar ve güvene ihtiyacınız olduğunu belirtmektedir.

Çözüm:

1- Öncelikle kendinize; gerçekten yetersiz miyim yoksa olayı algılayış biçimimi mi değiştirmem gerekiyor? diye sorun. Eğer duygunuz haklıysa bu şeyi eskisinden daha iyi yapmanın yolunu aramalısınız.

2-Canınızı sıkmak yerine kendinizi o alanda iyi olan birini model seçebilir ve kendinizi o konuda sürekli gelişime adayabilirsiniz.

9.AŞIRI YÜK: Üzüntü depresyon ve çaresizlik aşrı yük duygularından bazılarıdır. Kontrolümüz dışında ki insanların ya da olayların hayatımızı olumsuz etkilediğini hissettiğimiz zaman ve bu sorunları kişisel kalıcı ve değiştirilemez olarak algıladığımızda aşırı yükleniriz. 

Mesaj: Sizin için neyin önemli olduğuna karar vermelisiniz. Aşırı yükün nedeni aynı anda çok fazla şeyle uğraşıyor ve her şeyi kaşla göz arasında değiştirmeye çalışıyor olmanızdır.

Çözüm:

1- Hayatınızda uğraşmakta olduğunuz bütün o şeylerin arasında sizin için en önemli ve kontrol edilebilir olanını seçip ona odaklanmalısınız.

2-Öncelikli yapmanız gerekenleri önem sırasına göre bir liste halinde yazın durumu kafanızda netleştirin.

3-Listenizdeki ilk şeyin üstüne gidin ve üstesinden gelinceye kadar eylemlerinizi sürdürün. Bunu başarınca hız ve güven kazanacaksınız hemen bir sonraki soruna geçin ve çözümüne odaklanın.

10.YALNIZLIK: Kendimizi ayrı, diğerlerinin dışında hissetmemize neden olan duygular bu gruba girer.

Mesaj: Yalnızlığın mesajı insanlarla bir bağa ihtiyacınız olduğudur.

Çözüm:

1- Hemen uzanıp bir bağ kurarak o yalnızlığı sona erdirebileceğinizi bilmektir. Size önem verecek ve sevgi duyacak insanlar her yerde vardır.

2- Ne tür bir bağa ihtiyacınız olduğunu saptayın. Temel bir dosta ya da bir kanka ya mı ihtiyacınız var yoksa sadece sizi dinleyebilecek biri olması yeterli mi?

Ve size 10 güçlülük duygusu: Bunlar olumsuz duyguların panzehridir. Bunları her gün kullanın hayatınız zenginleşsin.

1.SEVGİ VE SICAKLIK: Koşulsuz sevgi karşısına çıkan en olumsuz duyguları bile eritebilmektedir. Eğer biri size incinmiş ya da kızmış durumda gelirse siz de ona sevgi ve sıcaklıkla cevap verirseniz sonunda o kişinin durumu değişecek ve duygu yoğunluğu eriyecektir.

2.TAKDİR VE MİNNET: Bu da sevginin bir başka ifadesidir. Verilenlere karşı teşekkür ve şükür halinde bulunmaktır. Bu duygu durumunda yaşamak hayatınızı hemen hemen her şeyden daha çok zenginleştirecektir.

3.MERAK: Eğer hayatınızda gerçekten büyümek istiyorsanız çocuklar kadar meraklı olmayı öğrenin. Eğer can sıkıntısından kurtulmak istiyorsanız merak edin. Merak ettiğiniz sürece hiçbir şey size yük gibi gelmez aksine zevk ve eğlenceli oluverir. Merakı geliştirin hayatınız sonsuz bir neşeyle dolar. 

4.HEYECAN VE İHTİRAS: Heyecan ve ihtiras her şeye hareketlilik kazandırabilir. İhtiras hayatlarımızı hiç olmadığı kadar hızlı bir tempoda ileriye doğru fırlatan eşsiz bir güçtür. Onu kullanın: daha hızlı konuşun zihninizde imajları daha hızlı oynatın. Öyle oturup, ağır ağır konuşarak ihtirasla dolamazsınız.

5.KARARLILIK: Kararlılık size sıkıntılı olaylarla zorluklarla hayal kırıklıkları ve üzüntülerle nasıl başa çıkacağınızı gösterecektir. Eğer kilo vermek ya da ders çalışmak istiyorsanız kendinizi zorlamak yeterli olmaz. Ama kendinizi kararlı bir duruma sokmak yeterli olur. Kararlılıkla hareket etmek tutarlı, adanmış bir karar vermek başka her şeyi kesinlikle saf dışı bırakmak demektir.

6.ESNEKLİK: Eğer başarıyı garantiye alacak bir şey varsa o da yaklaşımınızı değiştirebilme yeteneğidir. Olumsuz duyguların hepsi daha esnek olmanız için gelen mesajlardır. Esnek olmayı seçmek mutlu olmayı seçmektir. Kurallarınızda esnek olun acı çekmezsiniz.

7.GÜVEN: Güvenli olduğunuzda risk almaya hazır olursunuz kendinizde zorlukların üstüne gidebilme cesaretini bulursunuz. 

Duygusal Kontrolün Beş Adımı:

1- Gerçekte ne hissettiğinizi tanımlayın.

2- Duygularınızı bilinçlendirip değerini bilin, onların sizi desteklemekte olduğunu fark edin.

3- Duygunun size sunduğu mesajı merak edin.

4- Duygunuzu yalnız şimdi değil, gelecekte de kontrol edebileceğinize güvenin.

5- Harekete geçin ve uygulamaya koyulun.

 

Hakkında Çiğdem Sarıgül

1969 yılında Almanya' da doğdum. 1996 senesinden beri Antalya' da özel bir hava yolu şirketinde çalışıyorum. Kendimi bildim bileli bu evrendeki gerçek rolümüzü, gerçekten nereden geldiğimizi, nereye gideceğimizi araştırmaya çalışıyorum. : )

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak.

x

Check Also

1_150424162942

İNSAN TANIMA SANATI: ENNEAGRAM NEDİR?

  Yüzlerce yıl önce, sufi bilgeliğinin bir parçası olarak ortaya çıkan enneagramı; kısaca insanın ...